Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Hızlı Destek Kuvvetleri Sudan'ın ordusu olmayı mı amaçlıyor?

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) liderlerinin kendi gelecekleri ve kuvvetlerinin geleceği hakkında ne düşündüklerini bilmek isteyen herkes, son Cenevre müzakerelerine katılan HDK heyetinin başkanı Ömer Hamdan'ın bu gazeteye (25 Ağustos 2024) yaptığı açıklamaları, özellikle de güvenlik ve askeri reform konusuyla ilgili kısmı incelemelidir. Zira bu konu devam eden çatışmanın tam kalbinde yer alıyor ve siyasi durumu düzenleyecek bir geçiş aşamasına ilişkin düzenlemeler konusunda gündeme getirilen en önemli konular arasında bulunuyordu ve bulunmaya da devam ediyor. Reform aynı zamanda çeşitli ordular ve devletin kontrolü dışındaki silahlanma olgusunu, bunu düzenli silahlı kuvvetlere entegrasyon süreci yoluyla kontrol altına almayı da amaçlıyordu. Bunun sonucunda da anavatanın sınırlarını koruma konusundaki temel görevlerine odaklanan, dikkatini dağıtan ve onu temel görevlerinden uzaklaştıran siyasetten uzak duran birleşik bir profesyonel ordu oluşacaktı.

Hamdan, savaşın başlamasından önce pek çok tartışma ve ihtilafın odağı olan çerçeve anlaşma belgesine geri dönme ihtimali sorulduğunda,16 ay süren savaşın ardından “çerçeve anlaşmasına geri dönmenin zor olduğunu, çünkü anlaşmanın güvenlik ve askeri reform da dahil olmak üzere belirli konuları ele aldığını ve artık rehin alınmış bir kurumda reform yapmanın mümkün olmadığını” söyledi. Bu pozisyonunu şu sözlerle vurguladı: “Böyle bir kurumda reform yapmaya geri dönemeyiz. Bu, Sudan'daki savaşın yeniden başlatılması anlamına gelir.”

Bu açıklamaları parçalara ayırıp incelemek, hem savaşın çıkmasından önceki dönemde, hem de sonrasında ve bu ana kadar olan süreçte HDK’nin düşünce tarzını anlamamızı sağlıyor. HDK liderleri, serpilip yayıldıktan ve hırsları büyüdükten sonra Sudan ordusunun yerini alabilecekleri hayalini kurmaya başladılar. Bir ara HDK’nin entegrasyon ve yeniden yapılanma projesiyle yeni ordunun çekirdeği haline gelebileceğini söyleyen siyasi güçler arasındaki bazı taraflar da onların bu düşüncelerini desteklediler.

Bu görüşe göre, HDK liderliği savaş öncesindeki dönemde çerçeve anlaşmasını desteklemişti, ancak bunun kendi projesini ve ülkeyi kontrol etme hedefini gerçekleştirecek şekilde olmasını istiyordu. Bugün, savaş yoluyla güçleri ülkenin geniş bir alanına yayıldıktan sonra, HDK liderliği kendisini orduya tabi gören ve silahlı kuvvetlere entegrasyonunu öngören “çerçeve anlaşmasına” dönmekte artık bir fayda görmüyor. Tuğgeneral Ömar Hamdan'ın da söylediği gibi anlaşmada güvenlik ve askeri reformdan bahsediliyor ve onlar artık orduda reform konusuna dönmek istemiyorlar.

Bu açıklamadan şu sonuç çıkarılabilir; onlara göre reform mümkün olmadığı sürece, çözüm orduyu dağıtmak ve HDK’yi kendi kontrolü ve liderliği altında olacak yeni bir ordunun alternatifi veya çekirdeği haline getirmek.

HDK liderliğinin savaştan önceki dönemde çerçeve anlaşmasını silahlı kuvvetlere entegrasyon ve ordunun reformu konuları ile ilgili kendi görüşlerine göre yönlendirmek istediği bir sır değil. Entegrasyon takvimi konusunda pazarlık yaptı ve oyaladı. Entegrasyonun içinin boşaltılmasını isteyen hayali öneriler sundu. Bunun için entegrasyonun 20 yıl içinde gerçekleşmesini istedi ve o dönemde gergin atmosferi gölgeleyen pek çok açıklama ve sızıntıya göre, müzakereler sonucunda bu süre 10 yıla indirildi. Öte yandan ordu, entegrasyonun bir an önce ve beş yılı geçmeyecek bir süre içerisinde hayata geçirilmesinde ısrar ediyordu.

HDK liderliği, nüfuzunun kaynağı, hırslarına ve zenginliğine açılan kapı olarak gördüğü güçleri üzerindeki kontrolden vazgeçmeye asla istekli değildi. Dolayısıyla çerçeve anlaşması zaman kazanmaya yönelik geçici bir belgeydi. Mali ve askeri nüfuz ile bağlantılı siyasi ve sosyal ittifaklar veya Sudan'da her zaman açık olan darbeler kapısı yoluyla ülkenin kontrolünü ele geçirmek için uygun an gelene kadar daha fazla güç unsuru inşa etmek ve seferber etmek için kullandığı bir belgeydi.

Savaş patlak verdikten sonra, burada savaşı kimin başlattığı tartışmasına girmeye gerek yok, HDK liderliği, projesini dış tarafların desteğiyle sert güçle başarabileceğine inanmaya başladı. Savaşın ilk anlarından itibaren bu güçler, Korgeneral Abdulfettah el-Burhan başta olmak üzere ordu komutanlarını esir almaya veya tasfiye etmeye çalıştı. Böylece, Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) Egemenlik Konseyi başkanlığı ve yurt içinde ve dışında oluşturduğu ittifaklar ya da doğrudan bir askeri darbe aracılığıyla ülke yönetimi koltuğuna oturacaktı. Bu aşamanın başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından şimdi HDK savaşı askeri yöntemle çözebileceği ve liderlerinin ifadesiyle “ülkenin topraklarından geriye kalanları özgürleştirebileceği” iddiasında bulunuyor. Fakat kırılmayan ve savaşmaya devam eden ordu engeline çarpıp durması gibi, kendisi ile Sudan halkının çoğunluğu arasına, tüm hesaplarını karıştıracak büyük bir psikolojik engel koyduğunun da tam olarak farkında olmayabilir.