Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Philadelphia krizi ve kayıp Gazze ateşkes anlaşması

Netanyahu'nun seçtiği ve İsrailli Yedioth Ahronoth gazetesinin “İsrail aslında uzun süre anlaşmaya varılamaması üzerine kurulu bir senaryoya hazırlanıyor” şeklinde vurguladığı Samson seçeneği baskın görünüyor. Zira Netanyahu hâlâ ateşkes ve barışı tesis etme çabalarının önünde engel teşkil ediyor. Samson gibi tapınağı herkesin başına yıkmayı tercih eden de o. Bu, İsrailli Likud Partisi’nin ve aynı zamanda Hamas'ın da tercihi. Sonuç ise herkes için ölüm ve yıkım çünkü ne Likud liderliğindeki İsrail, Hamas'ı kökten ortadan kaldıramayacak ne de Hamas İsrail’in varlığına son verebilecek ve her ikisi de tapınağı herkesin başına yıkacak.

Gazze'de yaşananlar, her iki tarafın da değişen derecelerde sorumluluk taşıdığı, sivillere yönelik bir savaştır. Aşırılık yanlısı Likud Partisi liderliğindeki İsrail, Hamas'ın 7 Ekim'deki Aksa Tufanı operasyonuna yanıt olarak şiddet ve aşırı güç kullanıyor. Hamas hareketi ise Gazze halkı için, yerinden edilme, yıkım ve on binlerce kişinin ölümü de dahil olmak üzere sonuçlarının felaket olacağını bildiği bir savaşa girişti. Bu savaşta Gazze’de bazı aileler tüm fertlerini kaybederek silindi, Gazze Şeridi'ndeki eşi benzeri görülmemiş yıkım ve tahribat görüntüleri ortasında mezarlardaki kimliği belirsiz sayılardan ibaret hale geldi.

Netanyahu ve Sinvar'ın uzlaşmazlığı karşısında İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkumlar ve Philadelphia Koridoru meseleleri ateşkes bir yana insani bir araya varılmasına bile engel teşkil eder oldular. Sinvar’dan önce Netanyahu'nun uzlaşmaz tutumunun gölgesinde bir atılım gerçekleştirme şansı neredeyse yok denecek kadar az. Philadelphia Koridoruna İsrail güçlerinin yerine eğitilecek Filistinli güçlerin konuşlanmasına yönelik ABD'nin ve hatta Avrupa'nın arabuluculuk önerisi de hiçbir umut taşımıyor.

Koridor, Gazze ile Mısır arasında 14 kilometre uzunluğunda tampon bir güvenlik bölgesidir. Mısır, İsrail ve Gazze Şeridi arasında üç yönlü bir geçiş noktasıdır. Kahire ile Tel Aviv arasında 1979 yılında imzalanan Camp David Anlaşmaları kapsamında tampon bölge statüsü kazanmıştır. Eylül 2005'te ise, İsrail'in “Gazze Şeridi'nden çekilme planı” çerçevesinde güçlerini çekmesiyle, İsrail ile Mısır arasında, Tel Aviv’in 1979 barış anlaşmasının güvenlik eki olarak kabul ettiği Philadelphia Anlaşması imzalandı. Anlaşma, Mısır ile Gazze Şeridi'ni ayıran sınıra Mısır’ın kendi güçlerini konuşlandırmasını içeriyordu. Yine anlaşma, sınırlı bir İsrail askeri gücünün ve Birleşmiş Milletler'den gözlemcilerin varlığına izin veriyor ama bu İsrail gücü kapsamında Koridora herhangi bir tank, top veya füze konuşlandırılmasına izin vermiyordu.

İsrail kelimesinin ilk yarısı ile Filistin kelimesinin ikinci yarısının birleştirilmesi ile oluşturulan bir İsratin devleti kurulması çağrısında bulunan Albay Kaddafi'nin, İsrail ile normalleşmeye karşı medyasında “Davut'un Ahırı” olarak ifade edilen 1979 Camp David Anlaşmalarının şartlarını ihlal eden İsrail, halihazırda Koridor boyunca sınırsız kuvvet, tank, top ve füze bulunduruyor. Netanyahu anlaşmayı ihlal etmesine gerekçe olarak “Gazze'deki açığı kapatmadan savaşı bitirmeyeceğiz" diyor. Burada açık ile Philadelphia Koridorunu kastediyor ve “Philadelphia Koridoru, daha doğrusu güneydeki durma noktası bizim kontrolümüz altında olmalı” diye de tekrarlıyor.

Netanyahu'nun üç yönlü Koridorda kalmak için öne sürdüğü bahanelerden biri, Koridorun Hamas'ın Gazze Şeridi’ne silah kaçırma kapısı olduğu. Mısırlı yetkililer ise bu iddiayı tamamen reddediyor, hatta yanıt vermeye bile gerek duymadıkları siyasi bir saçmalık olarak değerlendiriyor.

Gerçek şu ki tıpkı Sinvar'ın Hamas'ın oğlu olması gibi Netanyahu da Likud'un oğlu, dolayısıyla Hamas da Likud da karşı taraf ile bir arada yaşamayı reddeden, dahası farklı sloganlarla diğerini tasfiye etmek isteyen bir ideoloji taşıyan hareketlerdir. Her ikisi de savaşta dini kullanıyor, ikisi de dış tarafları savaşın yakıtı olarak kullanıyor. Kurbanlarsa siviller.

İsrail ordusunun açıklamalarına göre Philadelphia Koridoru onlar için ne askeri bir kaygı teşkil ediyor, ne de büyük bir stratejik öneme sahip. Dolayısıyla Netanyahu'nun Koridorda kalmakta diretmesi siyasi bir manevradan, devamını siyasi ömrünün uzaması olarak gördüğü savaşı durdurma ve ateşkes treninin tekerleklerine çomak sokmaktan başka bir şey değil. Zira ateşkesten sonra Netanyahu'yu 7 Ekim'de İsrail"in güvenliğini koruma konusundaki başarısızlığının yanı sıra yolsuzluk davaları da bekliyor.

Gazze Şeridi'ndeki savaş, ateşkes sağlanması veya çoğu dost ateşi sonucu öldürülen rehinelerin serbest bırakılması ihtimaline dair hiçbir işaret olmadan 12’inci ayına girdi. Bu durum, mevcut gerilim ve uzlaşmazlığın gölgesinde bölgenin geleceği konusunda yerel ve uluslararası kaygılara yol açıyor. Yine bu durum, İsrailli politikacıların ve savaş generallerinin denetimsiz ve hesap sormaya maruz kalmadan yaptıkları çılgınlıkların gölgesinde bölgeyi bölgesel, hatta küresel bir savaşa sürükleyebilir.

İsrail'in bu uzlaşmazlığı, Hamas ve liderlerinin kökünü kazıma bahanesiyle Gazze'de kapsamlı bir yıkıma kılıf oluşturdu. Ama savaş aslında sivilleri evsiz bıraktı, öldürdü ve yerinden etti. Hamas ve Likud, Netanyahu ve Sinvar'ın kibrini tatmin etmek için Filistin ve İsrail halklarının ve aralarındaki kurbanların arkasından savaşmaya devam ediyor. Oysa her ikisi de akıcı bir şekilde İbranice konuşabiliyor ki bu da şiddetli savaş yerine tercih etmeleri halinde diyaloglarını kolaylaştırıyor.