Rıdvan Seyyid
Lübnanlı akademisyen, siyasetçi- yazar Lübnan Üniversitesi'nde İslami ilimler profersörü
TT

Değişim yönetimi mümkün mü?

Gazze Şeridi ve Lübnan'da ertesi günle ilgili tüm konuşmalar Arapların umuduyla karışıyor. Çünkü özellikle Araplar artık günlük ölümlere, yıkıma ve toprakları harap eden İsrail Nazizmine tahammül edemiyor. Ancak bununla yetinmiyor ve nesiller boyunca egemenliğe doğru bir değişim getirmek için ilerlemekten gurur duyuyor! Bu nedenle savaşın sona ereceğini vaat eden ‘ertesi gün’ de korkutucu görünüyor. Çünkü bu İsrail dönemine bir giriş olabilir! Savaş ve sonrasındaki meselelere daha yakından bakmak için iki arenanın gerçeklerine göz atalım.

Halid Meşal'in ‘durum değerlendirmesi’ ve bunun İsrail için taktik, Hamas için stratejik bir zafer (!) olduğu yönündeki açıklamalarından sonra, özellikle de olayın kahramanı Yahya Sinvar öldürüldüğünden beri Hamas'tan kimse bir şey söylemedi. Ebu Ubeyde bile çıkıp mesaj vermedi. Haberler, ortak bir liderlik oluşumuna işaret ediyor. Son aylarda çıkan haberler, Sinvar'ın İsrail'e yönelik saldırıyı tek başına planladığı ve gerçekleştirdiği konusunda hemfikir! Dolayısıyla ortak liderlik kararı, Sinvar'ın tek taraflı tutumunun yol açtığı katliamdan sonra Hamas'ın rota değişikliğinin başlangıcıdır. Ancak bundan sonra ne olacak? Ateşkes anlaşması gibi belirsiz olan pek çok ayrıntı var. İsrailliler Gazze Şeridi'nde nerede kalacak? En önemlisi, Gazze Şeridi'nin güvenliğini ve yeniden inşasını kim sağlayacak? Devlet olma meselesi yeni ABD yönetimine kalmış durumda ve zafer kazanmış İsrailliler, dünya çapında koparılan yaygaraya rağmen bu konuda hiçbir şey duymak istemiyor. Hamas ile İsrail arasındaki ilişkiler her zaman İsrail'in Filistin Yönetimi ile olan ilişkilerinden daha iyi olmuştur. Acaba Hamas alçakgönüllülük gösterip Mahmud Abbas ile barışı kabul edecek mi? Son olarak, tüm bunların gerçekleşmesi için İsraillilerle kim pazarlık yapıyor: Katarlılar mı, Mısırlılar mı, yoksa Suudi Arabistan’ın oluşturduğu koalisyon mu? Her iki ekip de gerekli: Biri lojistik için, diğeri strateji için. Bunlar küçük ve zor adımlar ya da bir adım ileri gidebilmek için iki adım geri gelinmesini gerektiren hamleler!

Güney Lübnan'a gidelim. Hamas sessiz, çünkü artık hiçbir şey öneremiyor ya da teklif edemiyor. Hizbullah halen günlük açıklamalar yapıyor ve sınır köylerinde karşılıklı bombardıman ve çatışma hikayelerinde İsraillilerle yarışıyor. Güney meselesi Hamas'tan çok daha karmaşık, çünkü saha liderliği değişti ve İranlı olduğu bildiriliyor. Hizbullah birçok ülkede faaliyet gösteriyor ve geniş, dağınık ve çoğu zaman yerinden edilmiş kitlesini yeniden toparlamak zorunda. Bazıları hiçbir şeyin kaybedilmeyeceğini söylese de Hizbullah’ın mali yönetiminden faydalanan yüz binlerce kişi geride kaldı. Hizbullah'ın savaş yönetiminin düşmana daha fazla zarar verecek şekilde evrimleştiği doğru ama daha ne kadar dayanabileceğini kimse bilmiyor. Hizbullah'ın yönetim aklı halen var mı ve etrafındakileri düşünüyor mu? Ne sistem ne de genel olarak Lübnanlılar artık buna tahammül edebilir. Hizbullah medyasının tutumu ve televizyon kanalları ile bazı siyasetçilere karşı yürüttüğü kampanya akıllıca değil. Hamas gibi Hizbullah da kuluçka merkezlerini ve çevresini korumaktan aciz ve on yıllardır Lübnan sahnesinde Hamas'tan daha fazla hasmı var. Korkarım ki Hizbullah'ın diğerlerine karşı tedirginliği korkudan kaynaklanıyor!

Peki Hizbullah gelecek hakkında ne düşünüyor? Hizbullah'ın ateşkes istediğini, Litani bölgesinin boşaltılmasını kabul ettiğini ve Berri'nin onun adına müzakere edebileceğini biliyoruz. Ancak İranlılar da çok aktif. Sadece Hizbullah'tan geriye kalanları korumak istemiyorlar; Hizbullah'ın kendilerine saldırması halinde İsrail'e zarar verebileceğini umuyorlar. Hizbullah, büyük bir kayıptan sonra pasifize olma zorunluluğu ile İran için zorbalık yapma ve bölgede itibar kazanma zorunluluğu arasında sıkışmış durumda. Görünen o ki kabiliyetleri artık her iki görevi de yerine getirmeye yetmiyor.

İki düşünce var: İlki, Şii çevrenin büyük kayıptan sonra akıbeti düşünmesi ve dengenin zayıflığından korkması. İkincisi ise İsrail'in İran'ın Levant'taki silahlarını yok etme ihtiyacını düşünmesi! Bu da savaşın uzaması anlamına geliyor. Hizbullah'ın kararlılığı inandırıcılık anlamına geliyor. Ancak büyük ölümler ve yıkıntılar arasında nasıl sabırlı olunabilir ki?

Geçmişe dönüp Hamas ve Hizbullah liderlerine savaşın başlangıcını, arenaların birliği hakkında ne düşündüklerini ve sahnenin kendilerine karşı dönme ihtimalini hiç mi düşünmediklerini sormak iyi bir fikir olmayabilir.

Bu soru onlara alçakgönüllü olmalarını ve sivil, lojistik ve siyasi meseleleri bırakmalarını istemek için sorulmuştur... İsraillilerin ve bazı uluslararası güçlerin bizi istikrarsızlığa ve mantıksızlığa sürüklememesi ve gelecek hakkında düşünmeyi imkânsız hale getirmemesi için bazı reformlar yapabilmeliyiz.