Halep ve Hama'dan sonra şimdi Humus, onlardan önce İdlib, hepsinden önce de Rakka ve Haseke'de kontrolü kaybeden Şam'ın yönetimi altında ne kaldı?!
Çeşitli örgütler ve güçler ülkeyi kontrol ediyor ve herkese oldu bittiler dayatıyor. Peki, tam olarak ne oldu?!
Müttefikleri rejimi terk mi etti? Rusya nerede ve İran medyasının söylediği gibi “manevi” dayanışmanın ya da bir avuç danışman göndermenin dışında İran’ın kendisi nerede?!
Birkaç yıl önce yüzünü gösterdikten sonra saygıdeğer unvanı “Ebu Muhammed el-Cevlani”den vazgeçip adını açıkça duyurmaya başlayan Ahmed el-Şara'nın, Suriye'deki mevcut aşamanın başlığı olduğuna şüphe yok. Bu ilginç ve dikkat çekici adam, DEAŞ, el-Kaide, Müslüman Kardeşler, Türkiye’nin kucağı ve bir süre önce ciddi bir şekilde tamamlandığı aşikâr olan Batılı servislerle anlaşmalar arasında gidip geldi.
Birkaç yıldır Suriye gerçeğini takip eden “profesyonel” gözlemciler, Cevlani ve Heyetu Tahriru’ş Şam'ın rolü konusunda yeni bir hazırlık yapıldığını fark ettiler. Bu duygu 7 Ekim’deki Gazze Savaşı’ndan, ardından, “eksenin ekseni” Hasan Nasrallah'ın İsrail tarafından öldürülmesiyle taçlanan Lübnan Hizbullah'ını ortadan kaldırmaya yönelik savaştan sonra daha da arttı. Ama “günlük haberler” peşinde koşanların bundan haberi yoktu.
Bugün neredeyiz?
Süslü konuşmalardan ve duygusal sloganlardan uzakta, yeni bir gerçeklikle karşı karşıyayız. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun yeni bir Ortadoğu'nun başlangıcı olarak bahsettiği bir gerçekle yüzleşiyoruz. Bu yeni nedir?! Özellikleri nedir? Bundan kim yararlanır? Araplar olarak bizim bundaki rolümüz nedir?
Suriye, Arap milliyetçiliğinin kaynağıdır ve Arap siyasi literatüründe Arapçılığın atan kalbi olarak anılır. Ayrıca Ortadoğu ruhundaki kadim mezhep ve milletlerin bir panoramasını da içerir. Peki, Cevlani ve Müslüman Kardeşler ideolojisinden doğan diğer İslami örgütler tüm bunları yönetmeyi başarabilecek mi?
Nasıl ki Suriye'de Hizbullah ve benzeri milisler kapalı dini söylemleriyle ideolojik bağlılık oluşturmakta başarısız olduysa, Sünni tarafta onlar da olanlar gibi başarısız olacaklardır.
Kapsamlı bir ulusal şemsiye olmadan, yaklaşık bir asır önceki rönesansın ve bağımsızlığın babalarının literatürüne dönmeden Suriye güvenli limana ulaşamaz. O dönemde Suriye milliyetçiliğinin liderleri ortak bir nokta üzerinde buluşmuş ve Şükri el-Kuvvetli, Saadallah el-Cabri, İbrahim Hananu, Sultan el-Atraş, el-Huri ve kapsayıcı Suriyeli figürlerin geri kalanının Suriyesi kurulmuştu.
Evet, Suriye Dışişleri Bakanı Bessam el-Sabbag'ın Iraklı mevkidaşı ile yaptığı son görüşmede söylediği gibi; Suriye'ye yönelik tehdit sadece Şam'ın güvenliğini tehdit etmiyor, aynı zamanda bölge ülkelerinin güvenliğini de tehdit ediyor.
Ancak bugün yaşananlar, siyasi hataların ve yanlışların uzun süreli birikiminin sonucu ve bunların yıkıcı hızı, Suriye'nin labirent gibi bir yola girdiği 2011'deki belirleyici hatadan bu yana arttı.
Suriye kendi halkını, Arap komşularını, önce Arap derinliğini, sonra Arap olmayanların derinliğini ilgilendiren bir meseledir ve öyle de kalmalıdır.