Mustafa Fahs
TT

Güney Lübnan... Güvensiz anlaşma

Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA) dün sabah (Perşembe), İsrail işgal ordusunun Litani Nehri'nin güneyindeki bölgelere, Litani Nehri'nin yatağına yakın Adşit el-Kusayr ve Kantara köylerine ve Vadi el-Huceyr'e doğru yeni bir saldırı gerçekleştirdiğini bildirdi. Bu gelişme, Al Arabiya'nın Tel Aviv'in ateşkes izleme komitesini 60 günlük sürenin dolmasının ardından güneydeki güçlerinin kalış süresini uzatabileceği konusunda bilgilendirdiği haberiyle aynı zamana denk geldi. Sahadaki bu gelişmelerden birkaç gün önce kuzey Bekaa bölgesinde şiddetli bir saldırı yaşandı. Her iki saldırı da İsrail'in anlaşmanın imzalanmasından bu yana gerçekleştirdiği 270'i aşkın ihlale eklenirken, İsrail özellikle başkent Beyrut üzerinde insansız hava araçları (İHA) ve keşif uçaklarıyla Lübnan hava sahasını ihlal etmeye devam ediyor.

Bu arada Lübnan hükümeti ABD'nin Lübnan Özel Temsilcisi Amos Hochstein'ı bekliyor. Hochstein, son ziyareti olabilecek bu ziyaretinde, başta ateşkesin İsrail'in lehine olacak şekilde istikrara kavuşturulması olmak üzere çeşitli konuları ele alacak. Yahudi devleti, anlaşmanın bir parçası olabilecek ancak açıklanmayan yeni angajman kurallarını dayatmaya çalışıyor. Düşman Lübnan'da kara, hava ve denizde tam bir hareket serbestisi istiyor. Hochstein ayrıca, parlamentonun yeni cumhurbaşkanını seçmesini görüşecek. Yakın olduğu yönündeki tüm iyimserliğe rağmen, süreç henüz tam olarak olgunlaşmış gibi görünmüyor ve Meclis Başkanı Nebih Berri tarafından belirlenen seçim tarihi değişebilir.

Tel Aviv, güneyde Hizbullah'ın askeri kabiliyetlerini dağıtmaya, nehrin güneyindeki Hizbullah hareketlerini vurmaya ve Hizbullah'ın geri dönmesini engellemek için harekete geçmeye devam ediyor ve güç kullanmak gerekse bile yeniden silahlanmasını engelliyor. Ayrıca Batılı müttefiklerinin de yardımıyla Lübnan'daki tüm milislerin silahsızlandırılmasını öngören Birleşmiş Milletler (BM) kararlarının uygulanmasını sağlamak için diplomatik baskı uyguluyor. Bu da Hizbullah’ın Lübnan genelinde sahip olduğu tüm silahları teslim etmesini gerektirecek. Öte yandan Hizbullah iki paralel hat üzerinde çalışıyor: Bunlardan ilki anlaşmaya kendi yorumunu dayatmak, anlaşmanın dili üzerinde oynamak ve anlaşmanın uygulanmasını nehrin güneyindeki bölgelerle sınırlandırmak. Hizbullah, ana ortağı ve son müttefiki olan Meclis Başkanı Berri'nin desteğiyle Lübnan hükümeti tarafından imzalanan anlaşmanın bazı ayrıntılarıyla ilgilenmediğini birçok kez açıkça ifade etti. İkinci olarak Hizbullah, kendi yorumuna göre, gelecekte İsrail'in uzlaşmazlığına karşı koymak için, yani İsrail'in sınırın gerisine çekilmemesi ya da anlaşmayı ihlal etmeye devam etmesi ihtimaline karşı hazırlıklı olmak için diğer silahları muhafaza etmekte ısrar ediyor. Gerçekten de Hizbullah, İsrail 2000 yılında ülkeden çekilmeden önce sınırın işgal altındaki şeridi boyunca düşman güçleriyle çatıştı ve savaşçıları bu bölgelere sızdı. Savaşçıları artık güneyi avuçlarının içi gibi biliyor ve fırsat doğduğunda askeri olarak harekete geçmeye hazırlar.

Hizbullah şu ana kadar Lübnan'da ve bölgede meydana gelen büyük değişimleri inkar etmeye çalışıyor. Destek savaşının maliyeti, müttefiklerin ihaneti, tazminat ve yeniden yapılanma konusunda güneylilere güven vermede yaşanan gecikmeler, bu konudaki yolsuzluk şüpheleri ve donör ülkeler tarafından herhangi bir yardım sağlanmadan önce yerine getirilmesi gereken siyasi koşullar nedeniyle Şii toplumu içinde yaşanan geniş hoşnutsuzluğun ortasında, yerel ve bölgesel müttefiklerini ve tabanından aldığı desteğin bir kısmını kaybetti.

Güneyliler güvenliklerinden endişe ederken ve harap olmuş köylerine geri dönemeyeceklerinden korkarken, Hizbullah cephaneliğini yeniden meşrulaştırmaya ve ortağının devletteki payını güçlendirmeye çalışıyor; esasen statükoyu korumak ve rejimin yolsuzluğunu hiçbir şey olmamış gibi yeniden üretmek istiyor. Bu arada İsrail güneyde serbestçe dolaşıyor ve eylemlerini Şii İkilisi’ndeki ortağı tarafından desteklenen ve Lübnan halkına dayattığı hükümet tarafından onaylanan bir anlaşmanın şartlarıyla meşrulaştırıyor. Dolayısıyla, düşmanın Lübnan'da kesin olarak hesaplaşmaya karar vermesi halinde güneylilerin artan güvenlik riskleriyle karşı karşıya kalacağı söylenebilir.

Buna göre, ateşkes mutlaka çökmeyecektir, ancak düşmanlıkların yeniden başlaması artık göz ardı edilemez. Düşman inatçıdır ve işgalini sürdürmekte ısrar edebilir. Hizbullah'ın ise silahları için bahanelere ihtiyacı var. Bu siyasi denklemde kriz sınırla sınırlı kalmayacaktır. Litani Nehri'nin güneyinde yaşayan ve geri dönemeyen topluluk ile nehrin kuzeyinde yaşayan ve aynı kaderi yaşamak istemeyenler arasında ve silahlarına sarılan Hizbullah ile onun söylemine karşı çıkan Lübnanlıların çoğunluğu arasında ayrılıklar yaratarak ülkenin içine sızacaktır.