Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan'ı 17 Ocak 2025 Cuma günü Moskova'da “Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması” imzalamak üzere ağırladı. Rus ve İranlı yetkililer, “20 yıllık anlaşmanın” Moskova ve Tahran'ı ticaretten askeri iş birliğine, eğitimden kültüre kadar her alanda yakınlaştırmayı amaçladığını söylüyor. Putin anlaşmayı, “Rusya, İran ve tüm bölgenin istikrarlı ve sürdürülebilir kalkınması için koşullar yaratan gerçek bir atılım” olarak nitelendirdi.
İki ülke ayrıca Çin ve Kuzey Kore ile ilişkilerini de güçlendirdi. Bu ülkeler, bazılarının “otoriterler ekseni” ve ABD ile diğer Batılı güçlere karşı düşmanlığın ve rejimlerine karşı Batı yaptırımlarını atlatma arzusunun birleştirdiği “jeopolitik yoldaşlar” olarak adlandırdığı grubun üyeleridir.
Beşşar Esed'in devrilmesinin Rusya açısından büyük bir diplomatik, siyasi ve askeri yenilgi olduğu şüphesizdir. Suriye, Rusya'nın Ortadoğu'daki en önemli ortağıydı. On yıldan fazla süren bu iç savaşın kaybedilmesi hem Rusya hem de İran için ağır bir darbe oldu; ancak Hizbullah ile çıkarları ve İsrail'e karşı silah kullanması nedeniyle İran için daha da büyük bir darbeydi.
Peki, Rusya-İran arasındaki yeni anlaşma iki ülke arasındaki ilişkiler açısından ne anlama geliyor?
Bu “anlaşma” büyük ölçüde belirli bir durum; zira duyurunun zamanlaması, ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve başlamasının ve İran ile Rusya'nın müttefiki Beşşar Esed'in devrilip kaçmasının hemen sonrasında gerçekleşti. Anlaşmanın Trump'ın yemin etme töreniyle aynı zamana denk gelmesi, Rusya ve İran'ın güç ve otorite gösterme yönündeki bu “hesaplı” girişiminde önemli bir unsur. Elbette Rusya-İran ittifakı aslında yeni bir şey değil; karşılıklı çıkarlara dayanan bu ilişkinin kökeni onlarca yıla dayanıyor. Rusya, İran'a askerî açıdan ve nükleer programıyla ilgili olarak, yakıt sağlayarak ve uzmanlık desteği sunarak yardım ediyor. Karşılıklı çıkarların yönlendirdiği “iddia edilen” bu ittifak, esas olarak ABD'ye karşı düşmanlık ve nefretten, ABD'yi stratejik, politik, ekonomik ve askeri olarak zayıflatmak için ellerinden gelen her şeyi yapma arzundan doğuyor.
Aslında üzerinde mutabakata varılan metnin içeriğine yakından baktığımızda, detayların hayal kırıklığı yarattığını görürüz. Örneğin; anlaşma karşılıklı savunma olarak tasvir ediliyor ama güvenlik konuları ele alınırken karşılıklı savunma yükümlülüğü, herhangi bir çatışmada diğer tarafın hasmına yardım etmeme konusunda anlaşmayla sınırlı tutuluyor. Yani Rusya'nın NATO, ABD, Kazakistan veya herhangi bir diğer tarafla çatışmaya girmesi durumunda İran'ın Rusya'ya karşı savaşan diğer tarafa yardım etmemesi gerekiyor ve askerlere göre bu, güçlü bir savunma ittifakı değil. Askeri yetkililer ayrıca anlaşmanın Ruslar ve Kuzey Koreliler arasında yakın zamanda varılan mutabakatın çok gerisinde kaldığına da dikkat çekiyor. İran, Ukrayna'ya karşı kullanılmak üzere bir süredir Rusya'ya (yüzlerce) Şahid tipi İHA ve balistik füze gönderirken, Kuzey Kore'nin yaptığı gibi, Kursk ve Donetsk'teki cephelerde savaşmak üzere Devrim Muhafızları birliklerini ve askerlerini göndermedi.
Rusların Tahran’dan bunu talep etmediklerine şüphe yok. Cevabının “hayır” olacağını bildikleri bir soruyu sormak istememiş olabilirler. Ayrıca İran, kendi iç meselelerinde ve özellikle Suriye'den sonra bölgesinde yeterince sorunla karşı karşıya bulunuyor; Ukrayna'ya karşı savaşmak üzere Devrim Muhafızları birlikleri göndermesi durumunda pozisyonu zayıflayabilir. Bunun bir kısmıyla, her iki ülkenin de ağır yaptırımlar altında olmasından ve her birinin bu konuda karşı karşıya kaldığı çeşitli sorunları aşmak için diğerine yardım etmesinden kaynaklandığı da varsayılıyor.
Rusya, son yıllarda İran'ın ABD yaptırımlarını atlatma, savuşturma ve zayıflatma ile ilgili “oyun kitabını” okuyabildi. Burada Çin'in de aynı “kitaptan” ders aldığını ve hem İran hem de Rus deneyimlerinden dersler çıkardığını belirtmekte fayda var. Üç ülke yaptırımları atlatmak için oldukça pratik tedbirler üzerinde aktif olarak çalışıyor. Rusya, Çin ve İran, dünyanın dört bir yanında dolaşan, hidrokarbon taşıyan ve batmayı bekleyen yüzlerce harap petrol tankeri ve “yüzen çevre felaketinden” oluşan bir “hayalet filo” kullanıyor.
Anlaşmanın İran rejimini istikrara kavuşturma açısından çok fazla pratik etkisi olduğunu düşünmüyorum, ancak Rusya'nın Ortadoğu'da hâlâ bir oyuncu, hâlâ aktif ve hâlâ ABD'ye karşıt bir ilişki bloğuna sahip olduğunu göstermeye yardımcı oluyor.
Her halükârda her iki taraf da zamanlamayı çok dikkatli ayarladı. Eğer anlaşmanın zamanlamasının uygun mesajı vermeyeceğine inansalardı ya daha önce açıklarlardı ya da anlaşmayı daha ileri bir tarihe ertelerlerdi.
Rusya ve İran'ın göreceli zayıflığı şu anda ABD'nin işine yarıyor. Zira ABD, bu ülkelerin davranışlarını değiştirmek ve sınırlamak için elindeki her aracı kullanmaya çalışıyor. İran, Hizbullah, Hamas ve Husiler gibi vekilleri aracılığıyla yürüttüğü faaliyetlerle yıllardır Ortadoğu'da şiddet ve istikrarsızlık tohumları ekiyor. Bu konunun özellikle ekonomik alanda çok daha güçlü bir şekilde ele alınması gerekiyor.
Aynısı Rusya için de geçerli... Savaşın başlarında ve hatta şimdi bile kendisine çok sayıda yaptırım uygulandı. Ancak bunların ve özellikle de hem İran hem de Rusya açısından önemli olan hidrokarbonlara yönelik yaptırımların güçlendirilmesi gerekiyor. Zira onlar için asıl can yakıcı nokta budur.