İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Lübnanlılara “Şimdi size düşen görev, Hizbullah'ı dağıtmak. Eğer bunu siz yapmazsanız biz yapacağız” diye seslendi.
Hasan Nasrallah'ın dün düzenlenen cenaze töreni ve defni, Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e gerçekleştirdiği saldırıdan bu yana kaderi İsrailliler tarafından belirlenen Hizbullah'ın da cenaze töreniydi.
Hizbullah, İsrail tarafından tüm kabiliyetlerinin ve mevzilerinin yok edilmesi ve İsrail’in güneyden kuzeye Lübnan üzerindeki hegemonyasını sürdürmesi nedeniyle, Nasrallah’ın yasını ancak ölümünden beş ay sonra tutabildi.
Hizbullah'ın geleceği, silahlı unsurlarının ve direnişin akıbeti, onsuz Lübnan'ın durumu ve Hizbullah’ın kalıntılarının iç ve dış koşullara nasıl uyum sağlayacağı konusunda pek çok soru işareti söz konusu.
Hizbullah, İsrail ordusunun Lübnan sahasına hâkim olması ve Şam'daki müttefiki Beşşar Esed rejiminin düşmesiyle birlikte kendisini desteklemekte zorlanan İran'ın da zarar gördüğünün farkına vardı.
Kısa bir süre önce katıldığım seminerde bir İranlı analist, Tahran'ın resmi olarak Esed rejiminin düşmesinden memnun olduğunu söyledi. Elbette bu bizi ikna etmedi. Çünkü Esed, İran'ın en önemli stratejik müttefiklerinden biriydi. Ancak İranlı analist, bu yükün Tahran’a çok ağır gelmeye başladığını ima ediyordu. Zira Esed rejiminin yanı sıra Hizbullah’ı, Hamas’ı ve Husileri finanse etmek oldukça maliyetli bir iş. Ayetullah'ın bölgedeki imparatorluk projesi iki nedenden ötürü tehlikeye girmiş durumda. Bunlardan birincisi, İsrail'in buna karşı koyma kararlılığı, ikincisi, İran gibi kendi içinde ekonomik olarak fakirleşmiş bir ülke için maliyetinin çok yüksek olmasından dolayı finansman desteğinin devam etmesinin ekonomisinin çöküşüne yol açabilecek olması.
Hizbullah, yaklaşık bir milyon Lübnanlının geçimini sağladığı İran'ın diğer dış varlıklarından daha maliyetli.
Özetle Netanyahu, Hizbullah'ı yok etmezse, Hizbullah zayıflamış bir İran tarafından zayıflatılmaya mahkumdur. Sonu, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Doğu Almanya, Arnavutluk, Romanya ve hatta Güney Yemen ve Somali gibi Moskova eksenindeki rejimlerin sudaki tuz gibi hızla eriyip gittiği ülkeler gibi olabilir.
Hizbullah Lübnan'da kırk yıldır Şiileri ele geçirmiş, onlara saygınlık kazandırdığını ve ötekileştirilmekten koruduğunu iddia eden bir anlatı öne sürmüştür. Gerçek şu ki, Hizbullah onları Tahran'daki Velayet-i Fakih'in takipçileri olarak kullanmış ve savaşlarının rehineleri haline gelene kadar siyasi projesinin askerlerine dönüştürmüştür. Bu konu daha sonra müstakil olarak ele alınmayı hak ediyor.
İsrail savaş uçakları Nasrallah ve halefi Haşim Safiyuddin'in cenaze töreninde boy göstererek, Hizbullah’a eski faaliyetlerine dönmesine izin verilmeyeceğini hatırlattı. İsrail'in Lübnan'ı izlemek ve faaliyetlerini engellemek için askeri müdahalede bulunma konusundaki kararlılığı, İran'ı yeni gerçekliği kabul etmeye zorlayacak ve muhtemelen Lübnan'ın İran haritasından çıkışının, Tahran ile Washington arasında İran'ın nükleer programı da dahil olmak üzere bazı bölgesel meselelerle ilgili yapılacak olası müzakerelerin çerçevesini oluşturacaktır. İsrail, sınırlarında güvenliğini tehdit eden bir askeri gücün varlığına izin vermeyeceğine dair geri dönüşü olmayan bir karar aldı ve Netanyahu, bu askeri gücün Lübnan içinde zayıflatılması konusundaki kararlılığını bir kez daha vurguladı.
Söylemlerin bir kısmını kenara bırakırsak, Hizbullah yeni gerçekliği kabul etti. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, İsrail'le yüzleşeceklerini ve devletin diplomatik faaliyetleri aracılığıyla İsrail'i kovacaklarını söyledi. Kasım ayrıca önceki politikalarından geri adım atarak, Hizbullah’ın, Taif Anlaşması çerçevesinde faaliyet göstereceğini açıkladı.