Hiç kimse iki devlet başkanının birbirleriyle bu üslupla konuşmasını beklemiyordu, üstelik bu üslup kapalı kapılar ardında değil, kamuoyunun önünde ve kameralar önünde kullanıldı. ABD ile Ukrayna arasında beklenen maden anlaşmasının, ABD Başkanı Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında, “maden anlaşması" olarak adlandırılan konu hakkında en hafif tabirle, hararetli bir tartışmanın ardından çökmesi şaşırtıcı değil. Peki, bu anlaşma nedir, ABD için ne kadar önemlidir ve neden özellikle Ukrayna?
Anlaşmaya göre ortak yatırım anlaşmasıyla ABD ve Ukrayna tarafından ortaklaşa yönetilen bir yatırım fonu kurulması öngörülüyor. Anlaşmanın şartlarına göre Ukrayna, devlete ait maden kaynakları, petrol ve doğalgazdan elde edilen gelirin yüzde 50'sini fona aktaracak ve bu gelir Ukrayna'nın yeniden inşasında kullanılacak. Anlaşmanın birincil amacı, ABD'nin Ukrayna'nın kaynak sektöründe uzun vadeli stratejik çıkar elde etmesini sağlamaktı. Trump, anlaşmayı ABD'nin Ukrayna'ya savaş sırasında yaptığı mali yardımın bir kısmını geri almasının yolu olarak tasvir etti. Zelenskiy, anlaşmanın bazı haksız şartlarına itiraz ederek, Ukrayna'nın gelecek onlarca neslinin bedelini ödeyeceği bir anlaşmayı imzalamayacağını açıkladı. ABD'nin Ukrayna üzerindeki kontrolünün kapsamı ve Ukrayna için net güvenlik garantilerinin olmaması ile ilgili anlaşmazlıklar, önemli ihtilaf noktaları haline geldi. Bu da önemli bir soruyu gündeme getiriyor: Bu madenler ABD için ne kadar önemli?
ABD uzun zamandır Ukrayna'nın maden kaynaklarına erişmeye çalışıyor ve ABD hükümetinin Ukrayna'nın maden kaynaklarına ilişkin 1990'ların sonlarına dayanan raporları bulunuyor. Bu kaynakların güvence altına alınmasıyla ilgili tartışmalar, Obama yönetimi sırasında başladı. Trump yönetimi, özellikle küresel tedarik zincirlerini Çin kontrolünden çıkarma bağlamında bu çabaları yoğunlaştırdı. Trump'ın Ukrayna’dan doğrudan 500 milyar dolar değerinde maden talep etmesi, daha sonra bundan vazgeçmesine rağmen, alternatif tedarik zincirlerinin güvence altına alınmasına yönelik acil ihtiyacı teyit ediyor. Ukrayna, kaynak sektöründe yabancı yatırıma hep açık olsa da Rusya ile devam eden anlaşmazlık bu çabaları zorlaştırdı.
Bu nadir toprak elementleri ve kritik madenler, savunmadan teknoloji ve enerji üretimine kadar pek çok sektör için olmazsa olmaz. Lityum, titanyum ve grafit gibi bu madenler, yüksek teknoloji üretimi, yenilenebilir enerji çözümleri ve gelişmiş silahların temel bileşenleri. Çin şu anda küresel tedarik zincirine hâkim durumda ve nadir toprak elementleri rafineri kapasitesinin yüzde 90'ını kontrol ediyor. Dünyada kobaltın yaklaşık yüzde 70'ini, nikelin ise yüzde 35'ini üretiyor.
Küresel nadir toprak elementi pazarının değeri yaklaşık 12 milyar dolar olup, Çin'in sektör üzerindeki kontrolü ona önemli bir jeopolitik nüfuz sağlıyor. Çin tedarik zincirlerine olan bu bağımlılık, özellikle Trump yönetiminin açıkça Çin'i hedef almasıyla birlikte yıllardır alternatif kaynaklar arayan ABD için stratejik bir risk oluşturuyor. Herhangi bir misilleme eylemi ABD için büyük bir tehlike oluşturabilir.
Ancak Ukrayna'da maden çıkarma işlemi önemli lojistik ve jeopolitik zorluklarla karşı karşıya bulunuyor. Nadir toprak elementlerini çıkarma ve işleme endüstrisi geliştirilmesi uzun vadeli bir proje. Başarılı işleme faaliyetlerinin kurulması 20 yıl kadar sürebilir ve 500 milyon dolardan 1 milyar dolara kadar yatırım gerektiriyor. Ayrıca Ukrayna'da birçok maden yatağının ticari açıdan sürdürülebilirliğini doğrulayacak modern ve kapsamlı jeolojik araştırmalar hâlâ eksik. Mevcut haritalar Sovyet dönemi verilerine dayandığından, doğru veriler olmadan özel yatırımları çekmek zorlaşıyor. Ayrıca Ukrayna'nın altyapısı savaştan ciddi şekilde zarar gördü ve madencilik en fazla enerji gerektiren sektörlerden biri. Buna karşılık Ukrayna, Rus saldırıları nedeniyle elektrik üretim kapasitesinin neredeyse yarısını kaybetti. Elektrik şebekeleri, ulaşım ağları ve arıtma tesisleri de dahil olmak üzere gerekli altyapının yeniden inşası çok fazla para ve zaman gerektirecek.
Ukrayna'daki maden yataklarının haritalarına bakan herkes, Rusya'nın ilk olarak bu madenler açısından zengin bölgeleri kontrol etmeye çalıştığını görünce şaşırmayacaktır. Ukrayna'daki nadir toprak elementleri ve kritik maden yataklarının yaklaşık yüzde 40'ının Donetsk, Luhansk ve Kırım'ın bazı bölgeleri de dahil olmak üzere Rusya'nın kontrolündeki bölgelerde bulunduğu tahmin ediliyor. Rusya bu yatakların bazılarını işletmeye başladı ve küresel ortaklarla kendi maden anlaşmalarını müzakere etmeye istekli olduğunu ifade etti. Bu durum, Ukrayna'nın maden kaynaklarından tamamen yararlanabilmesini zorlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda maden yarışındaki jeopolitik çıkarları da öne çıkarıyor. Görünen o ki Ukrayna, Rusya'nın en değerli parçasını aldığı, ABD'nin ise geri kalanını kendine saklamaya çalıştığı bir pasta. Bütün bunlardan NATO'nun doğuya doğru genişletilmesi isteğinin sebeplerini anlayabiliriz.