Sudan ordusu hem askeri-siyasi alanda, hem de manevi ve sembolik anlamda büyük bir zafer elde etti. Kuvvetleri, uzun, belki de beklenenden daha uzun süren şiddetli çatışmaların ardından perşembe akşamı ve cuma sabahı başkent Hartum'un merkezindeki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na girdi.
Burada, orada ne konuşulursa konuşulsun ne tartışılırsa tartışılsın, bu olayın önemi küçümsenemez. Cumhurbaşkanlığı Sarayı, İngiliz sömürge döneminden itibaren ve daha sonra çeşitli ulusal dönemlerde hükümetin merkezi olarak siyasi ve sembolik öneme sahip olmuştur. Modern Sudan tarihi boyunca, ulusal yönetim dönemlerinde Sudan ordusu ile bazı silahlı muhalif hareketler arasında askeri çatışmalar yaşandı. Örneğin 1976’da Cumhurbaşkanı Cafer Numeyri döneminde “Ulusal Muhalefet Cephesi” öncülüğünde ordu ile çatışmalar yaşanmıştı. Cephe içinde Müslüman Kardeşler, Ümmet Partisi ve Şerif Hüseyin el-Hindi liderliğindeki Demokratik Birlik Partisi'nin bir kanadı yer alıyordu. Aynı durum 2008 yılında Adalet ve Eşitlik Hareketi güçlerinin Uzun Kol adı verilen bir operasyon ile Omdurman ve başkentin bazı bölgelerine girmesiyle tekrar yaşandı. Operasyona, hareketin şu anki lideri ve Maliye Bakanı Cibril İbrahim'in kardeşi Dr. Halil İbrahim liderlik etmişti.
Bunlar, rejimi hedef alan ve başkent Hartum’a dış mahallelerden girerek şehrin kalbini hedef alan askeri operasyonlardı. Her iki operasyonda da saldırgan güçler önemli mevkileri ve binaları ele geçirmeyi başardılar, ancak tarafların hiçbiri Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na ulaşmayı veya onu ele geçirmeyi başaramadı.
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na baskın düzenleyip kontrolü ele geçirmesini sağlayan koşullar, daha önceki operasyonlardan çok farklıydı. Bu güçler dışarıdan veya uzak sınırlardan gelmiyordu, Hartum'un içinde ve stratejik yerlerde bulunuyorlardı, hatta bir kısmı Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın içinde ve karşısında konuşlanmışlardı. Bu nedenle 15 Nisan 2023 sabahı çatışmalar başlar başlamaz bu kuvvetler, saraya çok uzak olmayan Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na saldırı düzenleyebildiler. Çoğunluğu karargâhın içinde bulunan askeri liderliği tecrit edebildiler, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Bakanlar Kurulu ve diğer önemli devlet kurumları da dahil olmak üzere Hartum’un merkezinde kontrolü sağlayabildiler. Böylece HDK yaklaşık iki yıl kadar Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın kontrolünü elinde tutmaya devam etti.
Önemli noktalardan biri de HDK'nin Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda bulunduğu süre boyunca, sarayı örneğin, komuta merkezi veya devlet üzerindeki kontrolünü tamamen sağlamış izlenimi verecek ölçüde hareket ve toplantı merkezi haline getirerek, saray üzerindeki kontrolünü siyasi veya manevi olarak kullanamamış olmasıdır. Mesela, liderliğinin sarayın içinde yaptığı bir toplantıyı veya liderlerinden birinin sarayın içinde yaptığı bir açıklamayı kayda alıp yayınlayamadı. Bunun nedeni, sarayın kontrolü altındayken bile tam anlamıyla güvenli olmaması ve liderlerin sarayda bulunmaları halinde ordunun uçakları veya insansız hava araçları tarafından hedef alınabilme olasılığıydı.
HDK'nin Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndan çıkarılmasının bedeli ağır ve yüksek oldu. Çoğunluğu genç yüzlerce asker ve gönüllü öldürüldü. Buna karşılık, HDK de Hartum'un merkezinde kalmanın bedelini ağır ödedi. Askeri hesaplarında bir kusur olduğu veya askeri yeteneklerine aşırı güvendiği anlaşılıyor.
Ordu ve savaşçı grupları Hartum Bahri bölgesini kontrol altına alıp, Mavi Nil Köprüsü üzerinden Hartum'a ve Genel Komutanlık bölgesine girdiklerinden, daha sonra zırhlı kuvvetlerin güneyden kuzeye doğru el-Lamab, el-Kuz ve sanayi bölgesine doğru ilerlemesiyle kuşatmanın birkaç gün veya hafta içinde gerçekleşeceği belli olmuştu. Ordu ayrıca Doğu Nil bölgesinin ve burayı Hartum'un merkezine bağlayan köprülerin de kontrolünü ele geçirmişti. Bu medyada açıkça konuşulan, HDK’ye kurulmuş bir tuzaktı.
Peki, Hartum’da HDK'nin elinde ne kaldı? HDK’ye Hartum'un doğusunda küçük bölgeler, Burri, Menşiye ve Tuti Adası, el-Gaba Caddesi'ndeki stratejik binalar bölgesi, ayrıca Hartum'un güneyindeki Cebel Evliya bölgesi kaldı. Buradaki kuvvetleri de ne kadar kalırlarsa kalsınlar, bu süre uzun olmayacak. Cephaneleri ve erzakları tükenecek ve çıkış yolları kapanacak.
Başkent Hartum'daki askeri durum şu anda kabaca böyle. Geriye şu önemli soru kalıyor; savaş, ordunun üç kentiyle Sudan'ın başkentinin tamamını ele geçirmesiyle bitti mi?
Elbette savaş bitmedi, sadece aylar önce yazdığımız senaryo gerçekleşecek; merkez, kuzey ve doğu bölgeleri ordunun kontrolü altındayken, Darfur ve Kordofan'daki bazı bölgeler ise HDK’nin kontrolü altında olacak. Önümüzdeki dönemde yazacağımız, birden fazla olası siyasi ve askeri senaryo var.