İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Gazze: Gönüllü değil, zorla göç diyelim

Bu,1948'de başlayan ve bugün geri kalanı ufukta beliren Filistin sürgününün bölümlerinden bir yenisi mi?

İsrail hükümetinin, Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden “gönüllü olarak ayrılması” olarak tanımladığı süreci desteklemeyi amaçlayan özel bir teşkilat kurulduğunu duyurması, ABD Başkanı Donald Trump'ın açıkladığı senaryonun hâlâ geçerli olduğunu kesin bir şekilde teyit ediyor. Senaryo, üzerinde çalışanların aynı hedefe, yani Gazze’nin boşaltılmasına ulaşmak için arazinin etrafında toplandıklarını gösteriyor. Yarın aynı senaryonun kesinlikle Batı Şeria'da da tekrarlandığını göreceğiz.

Böyle bir senaryonun, Siyonist hareketin 1948 öncesi Haganah, Etzel ve Irgun çeteleri aracılığıyla yaptıklarının şekil ve içerik olarak birebir aynısı olan gizli bir etnik temizlik olduğunu söylersek abartmış olmayız. Bu çeteler Araplardan arınmış bir Yahudi devleti kurma yolunda katliamlar gerçekleştirdiler, yüzlerce Filistin köyünün sakinlerini korkutarak yerlerinden ettiler. Ne yazık ki bu nefret dolu senaryo, Filistin topraklarının yaklaşık yüzde 80'inin sahiplerini yerinden ederek boşaltılmasını sağladı. Aynı politika 1967 savaşından sonra da devam etti.

İsrail, gönüllü değil zorla göç senaryosunu, olduğu gibi, sahte bir insani kılıf altında geçirmeye mi çalışıyor?

Görünüşte bu adım, Gazze Şeridi sakinlerini kötüleşen insani koşullardan kurtarmak ve onlara hayatta kalma şansı sağlamak amacıyla bireysel bir insani tercih gibi görünüyor. Bu, Başkan Trump'ın sessiz kalarak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun metafizik senaryosunun kapısını açmadan önce teşvik ettiği bir husustu.

İsrailli Jerusalem Post gazetesi bu olayın gerçekliğini gizlemiyor ve görmezden gelmiyor. O da ABD ve İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Filistinlileri kabul etmeye hazır ülkeler bulma arayışında birlikte çalıştıklarıdır. Bu, söz konusu politikayı başarılı kılmak için sınır ötesi bir koordinasyonun var olduğunu yansıtıyor.

İsrail, dışarıda coğrafi alternatifler ararken, içeride de hayatta kalma yollarını daraltma planları yapıyor. Bunun için gıda ve tıbbi yardıma erişimi engelleyip, su ve elektriği kesmekten, Gazze’yi enkaz yığınına çeviren hava saldırılarına kadar, ölüm için alternatifler sunuyor. Bunun kaçınılmaz sonucu, zavallı Gazellilerin - yakın bir anda- uyanıp kendilerini iki senaryodan biriyle karşı karşıya bulması olacaktır; ya açlıktan veya bombalar altında ölmek ya da hayatta kalmak ve hayatlarını korumak amacıyla zorla Gazze’den ayrılmak.

Zorla göç planına ilişkin haberi okuyanlar, İsrail'in, ayrılmak isteyenlerin önünde durmama iddiasıyla insan hakları fikrini ne kadar manipüle ettiğini fark ettiler. Netanyahu'nun Sözcüsünün de işaret ettiği gibi, hareket özgürlüğü hiç kimse tarafından engellenemez. Sanki gidenler bir geziye çıkmışlar da sonra şerefli ve onurlu bir şekilde topraklarına, evlerine dönecekler.

Yeni İsrail planı, İsrail milliyetçilerinin uzun zamandır amaçladığı şeyin çirkinliğini gösteriyor. Bugün hedef Gazze, yarın Batı Şeria ise emellerin bunları aşarak, askeri, ekonomik ve diplomatik olmak üzere hibrit araçlarla da olsa Fırat'tan Nil'e kadar Büyük İsrail hayaline kadar uzanacağına şüphe yok.

Bu sahnenin acı veren yanı, çarklarının çok hızlı dönmesi. Geçtiğimiz hafta, başka ülkelerin uyruğuna sahip çok sayıda Filistinli Gazze'yi terk etmeye başladı. Yaklaşık 70 Filistinli, Romanya’ta ait askeri uçakla İsrail'in güneyindeki Ramon Havalimanı'ndan Avrupa'ya doğru yola çıktı ve bazılarının da Endonezya'ya gittiği konuşuluyor.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın açıklamalarını ve Amerikan Başkanı'nın vizyonunun hayata geçirilmesi için her türlü çabanın gösterilmesi, üçüncü bir ülkeye taşınmak isteyen herhangi bir Gazze sakinine izin verilmesi yönündeki içeriklerini takip edersek; Beyaz Saray'ın efendisinin, tehdit veya gözdağı yoluyla, Gazze nüfusunun geri kalanını kabul etmek için kapılarını açacak birçok Doğu Avrupa veya bazı Afrika ülkeleri bulabileceği kanaatimiz pekişiyor.

Yıkıcı bir savaş çerçevesinde Gazze halkının kitlesel olarak göç ettirilmesinin doğrudan etnik temizlik kapsamına girdiği kesindir. Bu, uluslararası hukuka göre savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla bağlantılı bir eylemdir.

Nitekim İsrail'in “Şimdi Barış” hareketi, yakın zamanda “X” platformundan İngilizce yaptığı açıklamada sesini yükselterek, bu planı İsrail tarihindeki “kara bir leke” olarak tanımladı. Açıklamada, “Hava saldırıları ve kuşatma nedeniyle bir yerde yaşam imkânsız hale geldiğinde, insanların oradan ayrılması hiçbir şekilde gönüllü olmaz” denildi.

Zorla göçü reddetmeye yönelik Arap ve uluslararası siyasi baskı yoluyla Filistinlilerin kendi topraklarında kalmasını sağlamak, Ortadoğu'yu ideoloji kategorisinden dogmatizm kategorisine taşıyacak, tüm dünyayı “nefret savaşları aşamasına” sokacak savaşlar ile yeniden ateşleyebilecek planlarla yüzleşmenin çözümüdür.