Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

Netanyahu ve İsrail: Kim kimin kaderini belirliyor?

İsrail'in en uzun süre görev yapan Başbakanı Binyamin Netanyahu siyasi kariyerinin sona ermesi olasılığı ile ilk kez karşılaşmıyor. Ancak şu an yaşadığı ve İsrail'in de onunla birlikte yaşadığı şey, kişisel siyasi sonu ile İsrail demokrasisi tarihinde bir dönemin sonu arasında çılgın bir yarışa dönüşmüş durumda. Yüksek Mahkeme'nin, mevcut Direktör Ronen Bar'ın görev süresinin ortasında görevden alınmasını durdurma kararına rağmen emekli Tümgeneral Eli Sharvit'in Şin Bet'in (İsrail iç istihbarat teşkilatı) başına atanması, İsrail istihbarat tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir olay. Netanyahu'nun Bar’a olan güvenini kaybettiğini açıklamasının ve kabinenin onu görevden alma yönünde oy kullanmasının ardından gelen bu atama, güvenlik teşkilatı, yargı ve Başbakanı birbirleriyle ilişkilerini ve belki de devletin kaderini yeniden şekillendirebilecek bir çatışma sürecine sokuyor.

İsrail'deki siyasi ve kurumsal geleneklere göre, iç güvenlik ve terörle mücadeleden sorumlu olan Şin Bet'in Başbakan'a bağlı olmasına rağmen, güvenlik teşkilatını güçlü kılmak ve devletin siyaset üstü koruyucusu rolünü mümkün olduğunca korumak amacıyla önemli ölçüde bağımsız olması adettir. Ne var ki son çekişme, siyasi güç ile İsrail'in bağımsız güvenlik ve yargı kurumları arasındaki dengeyi tehdit eden derin gerginlikleri açığa çıkardı.

Gerçek şu ki, istihbarat ile hükümet arasındaki ilişkinin tarihi, Şin Bet'in eski direktörü Yoram Cohen'in de ortaya koyduğu gibi, sert sürtüşmelerden ve siyasallaştırma girişimlerinden uzak olmadı. Cohen Netanyahu'nun 2011 yılında kendisinden savunma yetkililerini izlemesini istediğini, ancak kendisinin bu talebin hukukiliği konusundaki şüpheleri nedeniyle bunu reddettiğini belirtmişti. Öte yandan bir diğer eski Şin Bet direktörü Nadav Argaman, birkaç gün önce verdiği bir röportajda, Başbakanın Bar'ı “yasaya aykırı” bir şekilde görevden almakta ısrar etmesi halinde, Netanyahu hakkında “gizli bilgiler” ifşa edeceği uyarısında bulunmuştu. Netanyahu, bunu güvenlik teşkilatı ve elitlerinin kendisine “şantaj yapması” olarak değerlendirdi.

Bugünlerde İsrail'de yaşanan her şey gibi mevcut kriz de Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki ani saldırısından ve yankılarından kaynaklanıyor. Bar, kamuoyu önünde Şin Bet'in bu konudaki hatalarından sorumlu olduğunu itiraf etmiş ve koşullar istikrara kavuşunca istifa etmeyi önermişti. İsrail Genelkurmay Başkanı Korgeneral Herzi Halevi'nin Ocak 2025'te istifa etmesi ve Savunma Bakanı Yoav Galant'ın 2024 sonlarında görevden alınmasının ardından, birkaç gün öncesine kadar 7 Ekim'den bu yana görevde kalan son üst düzey güvenlik yetkililerinden biri olarak kabul edilen Bar, teşkilatının soruşturmalarına dayanarak, hükümetin siyasi başarısızlıklarına da işaret etmişti. Buna göre Hamas'ın iktidarını sağlamlaştırmasına olanak sağlayan “yatıştırma” politikası da bu başarısızlıklar arasında yer alıyor. Ancak Netanyahu sorumluluğu üstlenmeyi reddetti ve İsrail tarihinin güvenlik ve siyasi alandaki en kötü başarısızlıklarından birinin sorumluluğunun kime ait olduğu konusunda bir tartışma başlattı.

Netanyahu Bar'ı görevden almakta ısrar ederken ve Bar bu sert yanıtı verirken, görevden alma kararını “temelsiz” olarak niteleyip arkasında Netanyahu'nun kişisel çıkarları olduğunu söylerken, Şin Bet de Hamas fonları skandalıyla ilgili soruşturmasında ilerleme kaydediyor. Şin Bet, Netanyahu'nun yakın çevresindeki danışmanlara yönelik soruşturmalarını derinleştirdi. Zira Gazze’de asgari düzeyde kamu yönetiminin sağlanması hedefiyle İsrail hükümetiyle koordinasyon halinde, bir Arap ülkesi aracılığıyla Hamas'a yapılan tüm ödemelerden pay aldıklarından şüphe ediliyor.

Netanyahu'nun destekçileri ve müttefikleri, görevden almayı Başbakan ve hükümetinin meşru bir hakkı olarak göstererek, Şin Bet'in 7 Ekim saldırısını önleyemediğine işaret ediyorlar. Kararı, hükümetin güvenlik ve yargı bürokrasisindeki aşırılıkları kontrol altına alma sürecinin başlangıcı olarak değerlendiriyorlar.

Netanyahu hükümetinin 2023'te Yüksek Mahkeme'nin yetkilerini kısıtlamaya yönelik tartışmalı planı, İsrail'de devletin kimliği konusunda süregelen bir krize dönüşen bu bağlamın içinde yer alıyor. İsrail Knesset'i de birkaç gün önce, yargıçları seçecek bir komite kurulmasını öngören yasa tasarısını onayladı. Muhaliflerine göre bu yasa, Netanyahu'nun yargı üzerinde neredeyse tam bir kontrole sahip olmasını, yargı sisteminin İsrail tarihinin en sağcı hükümet koalisyonunun çıkarlarının esiri olmasını sağlıyor. Ayrıca Netanyahu hükümeti, Devlet Savcısı Gali Baharav-Miara hakkındaki güven oyu önergesini de onayladı. Bu, İsrail'de Netanyahu liderliğindeki koalisyonun, devlet içinde hükümete muhalif yetkilileri “temizlediği” yönünde kamuoyunun yaygın kanaatini güçlendiren bir hamleydi.

Netanyahu'nun muhalifleri, onu ulusal güvenliğe ve yargı bağımsızlığına yönelik tehditlere karşı kişisel siyasi çıkarlarını öncelemekle suçlamanın ötesine geçerek, İsrail demokrasisinin temellerini zayıflatmak, İsrail Devleti'nin çehresini değiştirmek amacıyla güvenlik ve yargı kurumlarını zayıflatma yönündeki bilinçli çabaları konusunda uyarma noktasına vardılar.

İsrail basınında Netanyahu'ya yönelik itiraz çemberinin, merkez sağ cepheden isimleri de kapsayacak şekilde genişlediği belirtiliyor. Bu arada, sızdırılan İsrail iç raporları, Genelkurmay Başkanı ve Mossad Direktörünün, mevcut koalisyonunun güvenlik teşkilatı ve yargı ile mücadelesi marjında sokaklardaki huzursuzluktan endişe duyduklarını gösteriyor.

Ülkesinin siyasi ve kurumsal geleneklerini defalarca çiğneyerek kendi siyasi efsanesini yaratan Netanyahu, güncel olaylar ışığında, kendisi ile Şin Bet ve yargı arasındaki uçurumun dramatik bir hızla kişisel veya politik çatışmanın sınırlarını aştığı gerçeği ile karşı karşıya bulunuyor. Bu, İsrail kurumlarının bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve özünde İsrail demokrasisinin kaderi açısından en ciddi sınavlardan biri olacak.