Mustafa Fahs
TT

Mahmud Abbas Beyrut'ta: Devlet ve silahlar

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas döneminde Filistinliler ve Lübnanlılar tarihi ilişkilerini yeniden tanımlamayı başardılar. İç savaş öncesi ve sonrasında kendilerini etkileyen olumsuzlukların üstesinden gelmek için çalıştılar ve olumlu yönleri geliştirip, egemenlik ve birbirlerinin içişlerine karışmama ilkesine dayanan devletler arası bir ilişki içerisinde olmakta anlaştılar. Devlet Başkanı Abbas'a göre egemenlik ve tanımları açıktı; Lübnan açısından egemenlik, Lübnan devletinin Filistin kampları da dahil olmak üzere tüm toprakları üzerindeki egemenliği.

Abbas bu tavrıyla, Filistin Ulusal Otoritesi ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Lübnan'a yönelik açıkladığı tüm girişimlerin etrafından dolaşmaya ve oyalanmaya çalışan önceki Lübnan otoritesini geride bıraktı.

Başkan Abbas, daha önceki ziyaretlerinde de Lübnan'daki FKÖ temsilcilerini olumlu tarafsızlıklarını korumaya mecbur etmişti. Kamplardaki silahların Lübnan-Lübnan çatışmalarında veya dış çatışmalarda kullanılmasına veya herhangi bir Lübnanlı tarafa yönlendirilmesine izin vermedi. Kamplardaki Filistin silahının Filistin'e, kamp dışındakilerin ise Lübnan'a zarar verdiğini ve Lübnan'daki Filistinlilerin rolünün her iki ülkeye de zarar vermemesi gerektiğini ifade ederken kararlıydı.

Filistin resmi liderliği açısından Lübnan, mülteciler için kalıcı bir yerleşim yeri değil, bir geçiş noktası. Bu, onların Lübnan devletinin otoritesi ve yasaları uyarınca misafirperverlik şartlarına bağlı, değerli misafirler oldukları anlamına geliyor. Lübnan-Filistin arasında geçen çarşamba günü Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas arasında gerçekleşen görüşmenin ardından yapılan ortak açıklamada da buna yer verildi. Açıklamada, “Lübnan ve Filistin halkları arasındaki kardeşlik ilişkileri ve Lübnan'daki Filistinli mülteci kardeşlerimize, geri dönüş haklarını ihlal etmeden ve ulusal kimliklerini etkilemeden, onurlu bir yaşam sağlamak için gerekli koşulları sağlama kararlılığı” vurgulandı.

Lübnan Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Filistin tarafı, Lübnan topraklarını herhangi bir askeri operasyon için rampa olarak kullanmama taahhüdünde bulundu.

Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas'ın dönemi ile ilgili farklı görüşlerimiz olabilir, ancak Filistin meselesinin içeride ve dışarıda en tehlikeli aşamalarında bağlı kaldığı parametreleri ve mücadeleyi askeri alandan siyasi alana taşıma çabasını inkâr edemeyiz. İşgalin baskılarına rağmen, devlet kurumlarına bağlı kaldı ve onları korudu. Filistin halkının değişmez parametreleri olan Kudüs, mülteciler ve sınırlara bağlı kalarak iki devletli çözüm çerçevesinin dışında herhangi bir çözümü reddettiğinde dış baskılarla karşılaştı. Filistin safında birlik çağrısı yaptı, bölünmeyi ve darbeleri reddetti ve gerçek direnişin eksenlere boyun eğmekle değil, bağımsız ulusal karar alma mekanizmalarını korumakla başladığını ifade etti.

Beyrut'ta Hani Fahs Barış Elçileri Ödülü'nü alırken yaptığı konuşmada, “Filistin mülteci kampları Lübnan devleti ve ordusunun egemenliği altındadır. Kamplardaki silahın devlet çerçevesi dışında olmasının Lübnan'ı zayıflatmak olduğu ve Filistin davasına da zarar verdiği yönündeki önceki tutumumuzu yineliyoruz. Lübnan'ın uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesi, güvenliğini, istikrarını ve egemenliğini koruması konusunda yanında olduğumuzu vurguluyoruz” dedi.

Dolayısıyla Abbas, Lübnan'da açıkça sorumlu bir yaklaşım benimsedi; Lübnan egemenliğine saygı gösterdi ve kampların çatışma arenasına veya baskı kartlarına dönüştürülmesini reddetti. Lübnan'daki Filistin varlığının gerginlik değil, istikrar unsuru olmasına gayret etti ve mülteci toplumunu, hiçbir çıkarı ve menfaati olmayan çatışmalara sürüklemek yerine güçlendirmeyi amaçladı.