Ortadoğu'da birden fazla ülkede savaşlar çıktı ve İsrail bu savaşların sürekli tarafı oldu. Lübnan'da Hizbullah ile karşı karşıya geldi ve liderlerinin çoğunu etkisiz hale getirdi. Askeri kapasitesinin büyük bir kısmını- tamamını değil- ortadan kaldırdı. Hizbullah, Lübnan içinde ve dışında tartışmaların odağında olmaya devam ediyor. ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack, Hizbullah'ın silahlarını teslim etmesi, İsrail'in Lübnan içinde işgal ettiği beş noktadan çekilmesi ve yeniden inşa sürecinin başlaması konusunda bir anlaşmaya varılması amacıyla mekik turlarını sürdürüyor.
Hizbullah ile varılacak anlaşma, silahlarının büyük bölümünün Lübnan devletine devredilmesi sorununu çözebilir; fakat Hizbullah’ın “ideolojisi” veya savaş öncesi eski formüle geri dönme emelleri sorununu çözmeyecektir. Keza Lübnan devletine paralel, dışarıdan desteklenen yapılar kurmaya alışmış olan kuluçka ortamının “yeni dönem”in kurumlarını küçük görmesi sorununu da çözmeyecektir. Hizbullah'ın silahlarının teslimine ilişkin anlaşma, Hizbullah’ın destekçilerinin ve sempatizanlarının çoğunluğunu yeni kurumlara entegre edebilecek bir Lübnan siyasi sistemi inşa etme yolunda uzun ve meşakkatli bir yolculuğun başlangıcı olacaktır.
ABD Özel Temsilcisi’nin Hizbullah meselesinin Lübnan'ın iç meselesi olduğunu söylediği doğru ama aynı zamanda “her şeyi” silahların teslimine bağladı. Silahlar teslim edilmeden, ekonomik destek yok, yeniden inşa yok, esirlerin serbest bırakılması yok ve İsrail'in güneyden tamamen çekilmesi yok ve bu Hizbullah’ın halen reddettiği bir husus.
“En büyük ağrı kesici” ise ABD ve İsrail'in İran'ın nükleer tesislerinin bir kısmını imha ettiği ve uranyum zenginleştirme kapasitesini zayıflattığı, ancak nükleer projesini tamamen sona erdirmediği 12 günlük kanlı savaşın ardından İran ile İsrail arasında varılan ateşkes anlaşmasıdır. Bununla ABD aynı zamanda İran'a bağlı Iraklı milis grupların bölgedeki üslerine yönelik oluşturduğu tehdidi azaltmayı başardı. Bu, söz konusu grupların ortadan kalktığı anlamına gelmiyor, aksine, Haşdi Şabi’nin Irak ordusunun müdahalesi konusundaki ısrarı, bu adımı reddeden birçok Iraklı unsurun yanı sıra Amerikan pozisyonuna da bir meydan okuma teşkil etti.
İran-İsrail savaşı ağrı kesicisinin ikilemi, Tahran'ın Avrupa tarafıyla yürüttüğü keşif görüşmelerine rağmen, İran'ın nükleer programı sorununu henüz çözememiş olmasıdır. Tahran, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı ile iş birliği yapmayacağını açıklayarak, uranyumu barışçıl amaçlarla zenginleştirmekte ısrar ediyor. Tüm bu pozisyonlar, savaşı durdurma ağrı kesicisinin, İran'ı küresel sisteme eleştirel bir şekilde de olsa entegre eden kapsamlı bir çözüm anlaşmasıyla sonuçlanacak kesin bir çözüm olmaktan henüz çok uzak olduğunu gösteriyor.
Gazze savaşına gelince, kendisini çevreleyen bölgesel veriler, bu savaşın da önerilen ateşkesin süresi olan en az 60 gün boyunca “kesilmesi” gerektiğini söylese de İsrail'in ateşkes anlaşmasını imzalamaya yanaşmaması, ödemek istemediği yeni yükümlülükler getiriyor. Diğer yandan Hamas'ın Arap, bölgesel ve uluslararası güç dengelerinin doğasını kavrayamaması da ateşkesi birden fazla kez sekteye uğradı.
Hamas'ın savaşın ertesi gününde Gazze Şeridi'ni yönetmemeyi kabul etmesi, silahlarıyla ilgili diğer sorunları çözmüyor; geriye kalan silahlarını Gazze Şeridi'ndeki yeni yönetime teslim edecek ve saklayabileceği kadar hafif silahı saklayacak mı? Geriye kalan üyelerin geleceği ve Gazze’deki rolleri ne olacak? Ateşkesin kapsamlı bir çözüme dönüştürülmesi ancak Filistin halkının bağımsız devletini kurma ve işgali sona erdirme yönündeki meşru haklarının iade edilmesiyle mümkün olacaktır.
İsrail ve ABD'nin müzakere heyetlerinin müzakereleri tamamlamak için Doha'ya dönüp dönmeyeceklerinden bağımsız olarak, önerilen ateşkesin, kapsamlı bir ateşkes anlaşmasına varılması ve barışçıl çözüme giden yolun başlatılması için yeni baskı araçlarına gereksinimi vardır. Bunların başında Filistin iç siyasetinin düzenlenmesi, Filistin Ulusal Otoritesi ve FKÖ'nün reforme edilmesi, ABD Başkanı Donald Trump'ın değersiz olarak nitelediği, Fransa Cumhurbaşkanı'nın eylül ayında Filistin devletini tanıyacağı yönündeki açıklamasıyla yetinmemek geliyor. Dünyanın talep ettiği ve İsrail'in reddettiği iki devletli çözüm temelinde barışçıl bir çözüm “anlaşma”sının tamamlanması amacıyla ABD yönetiminin etkin bir şekilde müdahale etmeye ikna edilmesi gerekiyor.
Prensip olarak ağrı kesicileri reddetmemeli, dünyanın herhangi bir bölgesinde akan kanı durduracak herhangi bir anlaşmayı, geçici de olsa küçümsememeli, sorunu çözmeyen bir “ağrı kesici” olarak görmemeliyiz. Aksine bölgenin tanık olduğu ve İran, Lübnan ya da belki Gazze ile varılan bu anlaşmaların veya ağrı kesicilerin kalıcı ve köklü çözümlere giden kapıyı açtığının da bilincinde olmalıyız. Ağrı kesiciler sorunu çözmez ama kapsamlı tedaviye, yani cerrahi tedaviye doğru bir adım olabilirler.