Amr el-Şobaki
TT

Gazze işkencesi

Gazzenin trajedisi, sadece İsrail'in Gazzelilere karşı işlediği soykırım suçları, çocuklarını aç bırakıp öldürmesi, hükümetinin Gazze'yi tamamen işgal etme kararıyla sınırlı değil, esas olarak ‘çözüm ufku’ veya alternatif bir yolun yokluğuyla ilgili. Hamas Gazze Şeridi’nin yönetiminden uzaklaştırılsa veya silahlarını teslim etse bile, İsrail hiçbir vaatte bulunmuyor ve alternatif çözüm sunmuyor. Filistin Yönetimi'nin geri dönüşünü kabul etmiyor, savaşı durdurup işgali sona erdireceğine dair söz vermiyor, ‘iki devletli çözümü’ reddediyor, hatta Filistinlilerin kendilerini temsil eden herhangi bir kurum aracılığıyla Gazze'yi yönetmesine karşı çıkıyor. Tüm bunlar, modern savaşların ve hatta Ortadoğu’daki son savaşların tarihinde eşi görülmemiş trajik bir gerçektir.

İsrail, Hizbullah ile savaştı, askeri gücünün büyük bir kısmını ortadan kaldırdı ve birinci kademe komutanlarının çoğunu öldürdü. Ancak İsrail ve uluslararası toplum, Lübnan halkının çoğunluğunun bir alternatifi olduğunu ve ‘yeni bir anlaşmayı’ tercih ettiğini biliyordu. Hizbullah üyelerinin 2008 yılında Beyrut'u işgalinden bu yana Lübnan, Arap dünyası ve uluslararası kamuoyu, 1989 tarihli Taif Anlaşması uyarınca Hizbullah'ın ve tüm silahlı grupların silahlarını teslim etmesi gerektiğini vurguluyor.

İsrail, Lübnan'a yönelik saldırılarında masum sivilleri hedef aldı, köyleri ve mahalleleri yerle bir etti. Oysa dünya, saldırıyı durdurmak için alternatif bir yol olduğunu biliyordu. Savaş sadece öldürmek ve yıkmak için değildi, başka bir yol daha vardı. O da Hizbullah'ın İsrail'e yönelik saldırılarını durdurması ve silahlarını Lübnan devletine ve ordusuna teslim etmesiydi. Hizbullah bu yolu bugün hâlâ reddetmektedir.

Elbette ne bu yol güllük gülistanlık ne de sadece Hizbullah’la ilgili. Bu yolun tüm bunlarla birlikte halkın desteğiyle ve Lübnan'ın ana bileşenlerinden biriyle de çatışmamak için çok dikkatli ve akıllıca uygulanması gerekir. Ancak sonuçta, İsrail'in saldırılarının tekrarlanmasını önlemek için uyulması gereken, belirgin haklar ve zorluklar içeren, belirgin özelliklere sahip bir yol bu.

İsrail, İran ile olan savaşında bile İran halkını yok etme veya aç bırakma niyetinde olduğunu açıklamadı. Hatta İsrail ve ABD, rejimi devirme sloganı atmaktan silahlı saldırı ile bunun imkansız olduğu anlaşılınca vazgeçtiler. Savaş hedeflerini İran'ın nükleer kapasitesini ortadan kaldırmak ve askeri gücünü zayıflatmak üzerine çevirdiler.

Savaş 12 gün sonra bitti ve İran'ın askeri ve nükleer kapasitesini tamamen yok etmeden zayıflatmakla yetindi. Ancak bu zayıflatma, Tahran'ın İsrail'in iç kesimlerine güçlü bir şekilde karşılık vermesini engellemedi.

Uluslararası toplum, İsrail ve ABD'nin İran'a yeniden saldırmamasını sağlamak için ‘sıfır uranyum zenginleştirme’ ve İran'ın barışçıl amaçlı olsa bile herhangi bir nükleer faaliyette bulunmasına izin vermeme şeklinde alternatif bir yol belirledi.

Tahran'ın nükleer faaliyetlerini durdurmayı reddettiği doğru olsa da ne Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ne Avrupalılar ne de uluslararası toplumla diyalog kapısını kapattı. Bu yolu ve koşulları kabul etse de reddetse de ABD ve dolaylı olarak İsrail, açık öneriler ve alternatif bir siyasi yol sundular. Bu yol ne kadar zor olursa olsun, sonuçta ‘alternatif’ olarak kabul edildi.

Hamas Hareketi ile müttefik ve ona destekçi olan örgütleri ve ülkeleri hedef alan bölgedeki savaşlar, kabul edilip edilmediğine, başarılı ya da başarısız olsalar, kısmen değiştirilseler ya da tamamen uygulanmış olsalar da İsrail hükümeti, Gazze’de ne tam kontrolünü ilan etti ne de Filistinlilere savaşı durdurmak için herhangi bir alternatif sundu. Netanyahu hükümeti, Filistin halkının herhangi bir şekilde siyasi olarak temsil edilmesini reddetti ve Filistin halkının ya aç bırakılmayı ya da öldürülmeyi hak ettiğini düşündü. Ayrıca, Filistinliler, Araplar ve uluslararası toplum tarafından kabul gören Hamas'ın Gazze Şeridi'ni yönetmesine de karşı çıktı. Hatta Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) insani yardım faaliyetlerini yasaklayıp yerine ABD ve İsrail merkezli yardım ajanslarını koydu ve bunun felaket sonuçlarını sahada gördük. İsrail, Filistinlilerle kalıcı ve kapsamlı bir uzlaşı konusunda herhangi bir siyasi çözümü (Filistin devleti ve ilgili uluslararası kararlar) reddetti ve bunları bir tür uluslararası dayatma olarak gördü. Ayrıca, herhangi bir devletin, bölgesel veya uluslararası kuruluşun Filistin devletini tek taraflı olarak tanımasını reddetti ve Fransa'nın son tutumunu ‘Hamas'a verilmiş bir hediye’ olarak değerlendirdi.

Gazze'de yaşanan felaket sadece işgal, soykırım ve açlık değil, bu suçların günlük bir alışkanlık haline getirilmesi ve savaşı durdurmak için herhangi bir alternatifin reddedilmesi ya da bu yolun savaşı durduracağını söylemek de bir felakettir. Çünkü İsrail Filistin halkının var olma hakkını tanımıyor ve Filistin Yönetimi'nin ya da herhangi bir ılımlı kesimin Gazze'nin yönetiminde rol almasını reddediyor.

Ortadoğu’daki son savaşlar, savaşı durdurmak ve uzlaşıyı sağlamlaştırmak için alternatif yollar, koşullar ve talepler sunduysa da İsrail, Gazze'de Gazzelilere zulmetmek dışında tüm alternatifleri reddetti!