Rıdvan Seyyid
Lübnanlı akademisyen, siyasetçi- yazar Lübnan Üniversitesi'nde İslami ilimler profersörü
TT

Ateşkes anlaşmasından iki devletli çözüme!

Türkiye'nin Mısır, Katar ve ABD ile birlikte ateşkes anlaşmasını imzalamasından, Erdoğan Türkiyesi'nin iki rolü olacağını anlıyoruz: Gazze Şeridi'ni yönetmek için gönderilecek güçlere katılmak ve yanılmıyorsak Hamaslıları Türkiye'ye götürmek. ABD ve İsrail'in de içinde bulunacağı güvenlik ve askeri yönetimin yanı sıra, yardımların girişi ve dağıtımı, sağlık ve eğitim reformu ile yaşam koşullarını iyileştirme de dahil olmak üzere Gazze Şeridi'ni diğer tüm yönlerden denetleyecek sivil bir yönetim kurulacak. Hamas bunların hiçbirinde olmayacak, onun yerine Mısır, Katar, Arap, İslam ve Avrupa ülkeleri olacak. Peki, Tony Blair başkanlığındaki komite sadece bu yönlerle mi ilgilenecek? Yoksa görevi bunun ötesine, iki devletli çözüm müzakerelerine mi uzanacak?

Başkan Trump, yirmi maddelik planında ve iki saatlik konuşmasında, savaşın geri dönmeyecek şekilde sona erdiğinden son derece emindi. Müzakerelerde bulunan ve katılan herkesi, yeniden inşasına bizzat yardımcı olacağını söylediği Gazze Şeridi'ni bekleyen harika kaderi ve nihayet tüm Ortadoğu için yeni bir barış dönemini övdü. Ancak Trump'ın konuşması ve vaatlerinin ötesinde, bazı isimler (örneğin Thomas Friedman) ve diğer taraflar, ertesi günün komplekslerinin, kesin roller belirlemeden sürece çok sayıda tarafın dahil olduğunun altını çizmekte ısrarcıydı. Keza İsrail'in henüz tam zaferin kazanılmadığı ve kazanılması gerektiği konusunda direttiğine işaret etmekte de ısrarcıydılar. Şüphe uyandıran husus, sürekli istifa etmekle tehdit eden Netanyahu hükümetindeki aşırı sağcı bakanların, tamamen sessiz kalmalarıdır. Bunun nedeni de Trump'ın vaatlerinin kendilerini tatmin etmiş olması değil, Netanyahu'nun onlara savaşın geri döneceğine dair güvence vermesidir(!). Tüm bunlar, New York Times'tan Thomas Friedman'ı, Trump'ın yaptığı büyük işe rağmen planın başarılı olamayacağı sonucuna götürüyor.

Güvenlik ve askeri yönetim ile yaşam koşullarının iyileştirilmesiyle ilgili kompleks sorunların yanı sıra, Hamas hareketinin ne zaman geri çekileceği veya kendisinin geri çekileceği, Mısır ve Ürdün'de eğitim aldığı söylenen binlerce polis memurunun ne zaman Gazze’ye gireceği meseleleri de var. Tüm bunlar apaçık ortada olan meseleler, ancak sahada durum böyle değil. Zira Hamas, İsrailliler geri çekilene kadar silah bırakmayacağını söylüyor ve İsrailliler de Hamas hareketi silahını bırakana ve hatta belki de Gazze Şeridi'ni terk edene kadar geri çekilmeyeceklerini söylüyor!

Filistin Ulusal Otoritesi, Arap ve uluslararası polislerle birlikte Gazze'ye girecek polis memurlarının 2007 öncesi duruma dönüşün ilk işaretleri olduğuna inanıyor, ancak İsrailliler Gazze Şeridi'nin yönetiminde Filistin Otoritesi'nin herhangi bir rol üstlenmesini kabul etmiyor. Bu nedenle, zorluklarla dolu iki adım var: İsraillilerin ve Hamas'ın geri çekilmesi ile yıkılmış Gazze Şeridi'nin yönetimi ki, normal şartlarda yönetimi zorken, bir imha savaşından sonra kim bilir ne kadar zor olacaktır?!

Araplar, Müslümanlar ve Avrupalılar, üçüncü adım olan iki devletli çözüm için müzakerelere geri dönüşü bekliyorlar. İsrailliler hariç tüm taraflar, iki devletli çözümün devam eden şiddet ve savaştan tek çıkış yolu olduğuna inanıyor. Yirmi maddelik plana göz gezdirenler, iki devletli çözümden bahsedilmediğini, ancak tüm maddelerin buna işaret ettiğini söylüyor! Peki, bu nasıl oluyor? Bilenler, planın Tony Blair ve Amerikan ekibi tarafından hazırlandığını söylüyor. Blair ise yaklaşık on yıl boyunca müzakerelere geri dönülmesini sağlamaya çalışırken ölen (!) Dörtlü'nün başkanıydı. Bu nedenle, plan nihai bir çözüme işaret eden referanslarla dolu. Ancak iki devletli çözüm, Oslo Anlaşma’sı imzalandığında çözümsüz kalan konularda müzakere gerektiriyor. Müzakere süreci de iki veya üç taraf gerektiriyor ve ilk veya ikinci taraf İsrail. Aksa Tufanı’nın tüm güven bağlarını koparmasının, diyalog ve bir arada yaşama olasılıklarını kaldırmasının ardından, İsrail'de artık kimse Filistinliler için bir devlet istemiyor. Daha güçlü taraf olan Amerikalılar henüz sözlerini söylemediler. Ancak Trump'ın Araplara ve Müslümanlara yağdırdığı övgüler var ve bunların hepsi iki devletli bir çözüm istiyor. Son iki yıldır mücadele edenlerin başarısı ateşkes ya da savaşın durmasıyla mı sınırlı kalacak?!

Tüm bunlardan sonra, bizim ve tüm dünyanın endişesinin savaşı durdurmak olduğunu söylediğimizde okuyucularımız bizimle alay edecektir. Savaş ise Amerikan Başkanı’nın inisiyatifi, gücü, cesareti ve Netanyahu ile aşırılık yanlılarına karşı sabrı- her ne kadar pek sabırlı olmasa da- sayesinde sona erdi. Peki, Trump Araplara, Müslümanlara ve Avrupalılara bu dar çıkış yolunu coşkuyla kabul etmelerini sağlayacak ne söyledi? Deneyimli müzakereciler hem barış hem de adaleti talep edemezsiniz, bunun yerine, savaşı durdurmayı kabul edin ve sonra adaleti düşünün diyor. Filistin devleti veya Filistinliler için bir devlet olmadan da adalet olamaz! Trump ve hepsi Siyonist olan ekibi, bunu biliyor. Trump, Blair ve Araplar, İsrail'i ve Trump’ın ekibini iki devletli çözümü benimsemeye ikna edebilecek mi, yoksa bu fikrin kaderi Blair'in başkanlığını yaptığı Dörtlü Komite'nin kaderiyle aynı mı olacak?!

Başkan Trump, İbrahim Anlaşmaları'ndan bahsetti, Knesset'teki konuşmasında ise İbrahim yerine Abraham dedi. Parola bu olabilir mi?