Mahmud Muhyiddin
Dünya Bankası eski Başkan Yardımcısı. İngiltereWarwickÜniversitesi'nden Finans Ekonomisi alanında doktora ve York Üniversitesi'nden yüksek lisans derecesine sahiptir.
TT

Çalışma hayatının büyük çalkantılar çağındaki geleceği

Yeni bir dünyaya doğru büyük bir hızla ilerliyoruz. Peş peşe gelen teknolojik değişimleri, dijital ekonomideki yenilikleri, eşzamanlı siyasi dönüşümleri, popülist eğilimleri ve uluslararası güçler arasındaki dengede meydana gelen ciddi gelişmeleri dikkatlice takip etmek gerekiyor. Bu gelişim ve değişimler beraberinde yeni normlar, standartlar ve işlem kalıpları da getirdi. Bunları inkâr eden, görmezden gelen ya da hazırlıksız yakalanan kaybedecek. Özellikle de nüfus sayısındaki, yapılarındaki ve kentsel yoğunluktaki değişikliklerden farklı boyutlarda etkilenen işgücü piyasaları büyük çaplı kayıplar yaşayabilir.
Uluslararası alanda yayınlanan son iki rapor, işgücü piyasasındaki değişiklikleri gözden geçiriyor ve bunlarla başa çıkmak için yeni çerçeveler öneriyor. İlk rapor, haftalar önce Dünya Bankası Grubu tarafından "İş gücünün değişen doğası" başlığı altında yayınlandı. İş gücünün geleceğine ilişkin ikinci rapor da birkaç gün önce, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayınlandı. Politikacılar, ekonomistler, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, uluslararası kurumlar ve özel sektörün de iştirak ettiği rapor Güney Afrika Devlet Başkanı ve İsveç Başbakanı tarafından yönetilen 27 üyeli bir komite tarafından hazırlandı.
İki rapor da şikâyetlerin arttığı, gelir dağılımındaki eşitsizliklerin protesto edildiği bir zamanda ortaya çıktı. Üretim unsurlarına kıyasla iş gücü getirisinin payında yaşanan düşüş kaynaklı sorunlar yaşanıyor. Özellikle sermaye ve bilgi teknolojisine egemen olan ve bunlarla ilişkili şirketler lehine artan gelir eşitsizlik endişeleri artırıyor. İşgücü piyasaları yeni sektörleri içerecek şekilde değişti. Bu sektörlerin bilinen “resmi sistem” ile “gayri resmi” sistem ile ilişkileri tamamen oturmuş değil. Taksi sektörünün “Uber” ve “Careem” platformları aracılığıyla gerçekleştirdiği faaliyetleri bu bağlamda örnek verebiliriz. Belirli bir maaş, sosyal güvenlik veya bunları içeren profesyonel bir kuruluşla sözleşme zorunluluğu olmadan istihdam yaratıyorlar ve günlük çalışma saatlerinin bir kısmında hizmet sunuyorlar.
30 yaş altında olanların toplam nüfusun yüzde 60'ını oluşturduğu Arap dünyası, uluslararası alanda en yüksek işsizlik oranına sahiptir. Yüksek gelirli sınıfın elde ettiği gelir daha da artarken diğer gelir gruplarının geliri ise azalıyor. Söz konusu raporların önerilerinden en fazla fayda sağlayabilecek kesim de bunlar gösteriliyor.
Dijital ekonomi zorluklar yaratabilir. Ancak aynı zamanda verimlilik ve rekabet ortamını da artırıyor. Arap ekonomisini çeşitlendirme adına fırsatlar sunarak bununla başa çıkma becerisini kazananlar için ekonomik hareketlilik sağlıyor. Dijital ekonominin yarattığı iş alanları, yetenekli gençler için büyük faydalar sağlıyor. İnternet ve cep telefonları, Arap ülkelerinin yeni teknolojilerle tanışmasını sağladı ve yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Kullanımlar sosyal ağlarda zaman harcamaya dönüşmediği sürece yeni ekonomiye erişim fırsatları ve yeni projelerden Bilişim Teknolojileri (BT) uygulamaları aracılığıyla faydalanma olanakları sunar.
Veri tabanlarında bilgi altyapısında, kalkınma ve yenilik politikasında, en başta yapay zekâ bilimi ve kullanım alanları olmak üzere yeni sanayi devriminin unsurlarının inşasında çeşitli yatırımlara ihtiyaç vardır. Teknolojik değişimlerin yaşam standartlarında değişikliklere neden olduğuna şüphe yok. Ancak bundan toplumun, işçilerin ve işletmelerin tüm kesimleri aynı oranda faydalanamıyor. Bu teknolojik değişimlerden sadece kalifiye çalışanlar ve girişimciler fayda sağlayabiliyor. Vasıfsız elemanlar, verimliliği düşük firmalar bundan olumsuz etkilenmektedir.
Arap ekonomisinin işsizlik sorunlarını gidermek için yılda en az 10 milyon iş fırsatı yaratması gerektiği tahmin ediliyor. Yeni teknoloji, yeni ekonomideki istihdam olanaklarından yararlanma veya onları ziyan etme olasılığı arasında bir ayraç olarak duruyor. Bu teknoloji, hızlı davranan nitelikli gençlerin işgücü piyasasında kalmasını sağlayacak ve gelirlerini artıracaktır. Fırsatları kaçıranlar ise yeni sosyal güvenlik sistemlerinin yanı sıra destekleyici eğitim ve istihdam politikalarına ihtiyaç duyacak.
Aylık ücretlerden periyodik kesintiler yapılmasıyla birlikte mevcut sosyal güvenlik sistemlerinin “yaşam boyu çalışma” varsayımına dayandığı tespit edildi. Arap Ülkeleri söz konusu olduğunda, sosyal güvenlik sistemlerinden faydalanma oranının yüzde 55 olduğu görülüyor. Ancak bu oran son 20 yılda iyileşmedi. Her durumda bu sistemler artık sadece kalıplaşmış işlevlere değil, öncelikle üretken çalışmalara dayanması gereken bir ekonomi için de uygun değildir. Bu durum üç süreç üzerinde gelişim gerektirir.
 İlk süreç, işgücü piyasasındaki kayıt dışı sektörü ele alarak çözmektir. Arap ekonomisindeki kayıt dışı sektörün oranı en az yüzde 40 civarındadır. Kayıt dışı sektör ciddiyetle ele alınmalı ve sosyal güvenlik şemsiyesi tüm çalışanları kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Sosyal güvenlik sahibi olması açısından resmi ve kayıt dışı sektörler arasında ayrım yapan geleneksel sistemler bir kenara bırakılmalıdır.
İkinci süreç, toplumda adaleti sağlama adına işçilere sosyal yardımların yapılmasıdır. Bazı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, Arap ekonomilerine asgari düzeyde bir giriş yapmanın zamanı gelmiştir. Bu sistem kurumsal ve gelir getirici kapasite mevcutsa geliştirilebilir. Bunun için de sosyal güvenlik sistemleri gözden geçirilmeli, geliştirilmeli ve gelir sağlayıcı kapsamlı sistemler inşa edilmelidir.
 Üçüncü süreç, ileri sağlık sigortası sistemlerinde olduğu gibi toplumdaki en yoksul ve ekonomik olarak en kırılgan kesimler için sosyal güvenlik sistemlerine öncelik verilmesi, kapsamlı ve yükün eşit bir şekilde dağıtıldığı bir sigorta sisteminin kurulmasıdır.
Sosyal dayanışma sistemlerindeki bu reformlarla birlikte hükümetler, üretim politikalarının ve yöntemlerinin geliştirilmesinde teknolojik değişiklikleri kullanarak, hizmetlerin verimli ve kolay bir şekilde sağlanmasını temin edecek kapsamlı politikalar benimseyebilir. Hindistan, nüfus yoğunluğuna rağmen etkili bir finansal katılım sistemi aracılığıyla yoksullar için yenilikçi destek programları geliştirebilmiştir. Gana ve Kenya gibi Afrika ülkeleri, kentsel ve kırsal alanlara yayılan, bankalarla bağlantılı bir sistem inşa etti. İdari sistemi dijital sistemle entegre etmeyi başardılar. Bu yöntemlerin uygulanması, Arap ekonomilerinde değişiklik gösteriyor. Estonya’da uygulamaya konulan teknolojik altyapıya ihtiyaç duyuluyor. Her vatandaşın, tüm idari mekanizmalar tarafından tanımlı bir dijital kimliğe sahip olması sağlanmalıdır. Her vatandaş hizmetlerin ve temel finansal işlemlerinin gerçekleştirildiği bir banka hesabına sahip olmalı, piyasaya finansal katılımı sağlanmalıdır.
Dünya Bankası raporundaki bu öneriler, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) önerileri ile birlikte değerlendirilebilir. Bu öneriler öncelikle hükümetler, işçiler ve işverenler arasında iş birliği içinde, yaşam boyu öğrenme sistemleri aracılığıyla insanların yeteneklerine yatırım yapma, kadınlar ve erkekler için dengeli istihdam olanakları yaratma ufku sunuyor.
İkinci olarak da bu öneriler, işçi haklarına ve çalışma ortamına saygı duyulduğu, güvenlik şartlarının sağlandığı, çalışma zamanı ve yaşamın gereklilikleri arasındaki dengenin gözetildiği, işçilerin sendikal hakların korunduğu bir çalışma sistemine yatırım yapmanın önünü açıyor. İş ve kamu yararı için teknolojideki değişikliklerin iyi yönetimi ancak bu şekilde sağlanabilir.
Bu öneriler ayrıca 2030 yılına kadar Kalkınma Gündemi'nin hedeflerini karşılıyor ve BM Üye Devletleri tarafından onaylanan eylem ve politikaların uygulanması yoluyla iyi iş ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için altyapıda uzun vadeli yatırımların önünü açıyor. Yeni ekonominin etkileri ve sonuçları hakkında çok sayıda uluslararası rapor var. Bu raporlardaki öneriler ve tavsiyeler birbirleriyle uyumlu da olabilir. Ancak zorluklar ve fırsatlar, ilgili ülkenin önceliklerini ulusal düzeyde belirleyip belirlemesinde ya da ondan istifa etme yeteneğinin olup olmamasında düğümleniyor. İş gücü piyasasındaki gelişmeler ve fırsatlar, Arap işsizliği ile ilgili zorluklar, tutarlı ve kapsamlı politikalara ve kurumlara dayalı yeni bir yaklaşımı zorunlu kılıyor.
Çalışma bakanlıklarının geleneksel rolü, yeni iş gücü piyasasının gerekliliklerini yerine getirmek için yeterli olmayacaktır. Mesele hükümetle sendikalı çalışanlar arasındaki ilişkileri aşmaktadır. İşveren, çalışanlarlar ve hükümet tarafından ortaklaşa uygulamaya konulabilecek yeni bir politikaya ihtiyaç var. Kalkınmanın ve gelişmenin ileri modellerini ortaya koyabilecek eğitim ve öğretim kurumlarının inşa edilmesi gerekiyor.