Mustafa Fahs
TT

Sistani ve Irak’ın egemenliğini korumak

Dini siyasetten ayırma ilkesine bağlı kalmasına ve Velayet-i Fakih’i reddetmesine rağmen Necef ilim havzası, din adamına bir din adamı olarak değil de bir vatandaş olarak ülkenin genel meselelerine karşı siyasi düşüncesini beyan etme hakkı tanıyor. 
Dünyada Şiilerin en büyük dini otoritesi olan Seyyid Ali Sistani, Necef havzasının lideri ve dünyada en büyük taraftara sahip olmasından dolayı ülkeye ve halka yönelik olası tehlikelere karşı görüş belirtme ya da uyarıda bulunma hakkını kullandı. Öyle ki Necef ilim havzası, Ali Sistani’ye manevi liderlik hakkı veriyor ve etkisini coğrafi sınırların ya da milli tabiiyetin ötesine taşıyor.
Aylar önce Ali Sistani, özellikle Kerbela şehrindeki güvenilir vekillerinden konuşmalarında ve görüşmelerinde siyasi meselelere doğrudan değinmemelerini talep etmişti. Ancak Ali Sistani, bu uyarısını çiğneyerek anayasaya, kanuna ve devlet çıkarlarına önem veren bir Iraklı vatandaş gibi hükümete ve halka seslendi. Ali Sistani, Birleşmiş Milletler(BM) Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis-Plasschaert’i ağırladığı sırada dikkat çekici bir şekilde Irak’taki genel durumu ele alarak, yerel, bölgesel ve uluslararası taraflara sert mesajlar iletti. Sadece devletin elinde silah olmasını savunan Ali Sistani, kanunların istisnasız bir şekilde tüm vatandaşlara ve Irak’ta yaşayanlara uygulanması, silahın hükümetle sınırlandırılması, suikast ve kaçırma gibi yasadışı operasyonların engellemesi, fikri ve siyasi tabiiyetlerine bakılmaksızın faillerin yargılanması gerektiğini vurguladı. Öyle ki bu tutum, yaklaşık iki hafta önce Kerbela şehrinde meydana gelen Iraklı yazar Ala Meşzub suikastının ilk defa açık ve net olarak kınandığını gösteriyor.
Hiç şüphesiz Ali Sistani’nin sert açıklaması, siyasi kesimi şaşırttı ve hükümeti zor duruma soktu. Ali Sistani, halkın öfkesinden kaçınmak için hükümeti yerel düzeyde özellikle de Basra’da gerçek bir soruşturma yapmaya ve terörün yeniden dönmesini engellemek için DEAŞ’a karşı yürütülen savaştan zarar gören bölgelerin yeniden imarını hızlandırmaya çağırdı.
Buna karşılık Ali Sistani, Irak devletinin karar vereceği bir durum olduğundan ve ülkenin uluslararası desteğe ihtiyaç duymasından dolayı açıklamasında Irak’taki Amerikan birliklerinin geleceğine değinmedi. Fakat Ali Sistani, Irak’ın başka ülkelere zarar vermek için kullanılmasına karşı çıktı. Aynı şekilde komşu ülkelerin Irak’ın içişlerine müdahale etmesine karşı çıkan Necef’teki dini otorite de diğer ülkelere saldırmak için Irak’ın askeri bir üsse dönüştürülmesini reddediyor.
Dini otorite, yaptığı açıklamada “Irak, içişlerine karışılmadan ya da egemenliği ve bağımsızlığı ihlal edilmeden ortak çıkar temelinde tüm komşu ülkeler ve barış yanlısı hükümetlerle dengeli ve iyi ilişkilere sahip olmak istiyor” ifadelerine yer verdi. Necef’in ulusal egemenliği korumaya yönelik açıklaması, Irak’a yönelik bölgesel müdahalelerle yakından ilgilidir.
Öyle ki bölgesel müdahaleler, Irak içerisinde Tahran’a karşı hassasiyet duygusunu artırdı. Dini otorite çevreleri, İran’ın müdahalelerinden rahatsızlık duymasından dolayı Necef’in böyle bir tutum sergilediğini dile getirdi. Ali Sistani’nin dini otoritenin kapısında boş yere 4 gün bekleyen İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i ağırlamayı reddetmesi de bu şekilde anlaşıldı. Yine Ali Sistani, aynı dönemde Necef’i ziyaret eden Fransa Dışişleri Bakanı’yla da görüşmeyi kabul etmedi.
Bu çerçevede Fransa Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi’nde araştırmacı Dr. Hişam Davud, Ali Sistani’nin açıklamasına ilişkin şu yorumu yaptı:
“Sağlam olmayan bir ortamda Adil Abdülmehdi hükümetinin ulusal bir görüş oluşturamadığı, yerel, bölgesel ve uluslararası baskılardan kurtulamadığı bir zamanda bugün Ali Sistani, bu parametreleri yeniden hatırlatıyor.
Tam da bu zamanda Ali Sistani, BM Irak Özel Temsilcisi’yle çıkıp ABD Başkanı Donald Trump yönetimine net mesajlar gönderiyor. Aynı şekilde bu, tarafsızlık politikasını benimsemesi ve eksenlerden uzaklaşması konusunda Irak hükümetine yönelik bir mesajdır. Üçüncü olarak ise Irak’ın içişlerine müdahale etmelerinin sonuçlarına karşı bölge ülkeleri uyarıldı.”
Açıkçası bundan dolayı dini otorite, Irak’ın egemenliğini korumak için genel politika konusunda görüşünü açık bir şekilde belirtmek zorunda kaldı. Zira siyasi sınıf ve Irak hükümeti, egemenliği koruma noktasında kusurlu oldu. Bunun için milletin bağlılığına güvenen ve rolünü rehberlik ve gözetimle sınırlayan Necef’teki dini otorite, Irak’ın ulusal rotasını yeniden düzeltmek için uygun zamanı seçerek, herkesi anayasaya, ülkenin egemenliğine ve bütünlüğüne bağlı kalmaya çağırdı. Ulusal değerlerin sarsılmasına karşı siyasi sınıfı yeniden uyaran Ali Sistani, Irak’ın, istikrarını tehdit eden bölgesel ve dış baskılara maruz kalması ve merkezi hükümetin tek başına bu tehlikelere karşı koyamaması halinde dini otoritenin güçlü bir şekilde müdahaleye hazır olduğunu gösterdi. Siyasi sınıfın gerçek ulusal çözümler sunmakta başarısız olmasının ve Irak’ın bağımsız ve özgür kararını savunmakta aciz kalmasının ardından bu durum, dini otoriteyi güvenlik alanında rol oynamaya sevk ediyor.