Çocukluğumuzda sandalye kapmaca oyunu oynardık. Bu oyun, 10 oyuncu ve 9 sandalyeyle oynanır. Oyuncular, daire şeklinde yerleştirilen 9 sandalyenin dışında durur. Bir kişi, kayıtlı bir melodiyi açmaktan sorumludur. Oyuncular melodi eşliğinde sandalyelerin etrafında döner. Sonra melodi aniden durduğunda oyuncular, kendisine en yakın sandalyeye oturmaya çalışır. Kendisine sandalye bulamayan oyuncu, oyun dışı kalır. Melodi eşliğinde sandalye etrafında dönme ve ayakta kalan oyuncu ile sandalyeyi çıkarma işlemi, bir oyuncu ve bir sandalye kalana kadar devam eder. Böylece sona kalan oyuncu, oyunu kazanmış olur.
Japonlar da aynı oyunu oynuyor. Ancak onlar, kendi sosyal kültürlerini yansıtan bir yöntemle bu oyunu oynuyor. Japon çocuklardan birisi, sandalyesiz kaldığı zaman oyunu ayakta kalan çocuk değil de herkes kaybediyor.
Bundan dolayı 10 oyuncunun 9 sandalyeye oturmak için birbirlerine kenetlenmeleri gerekiyor. Ardından kenetlenme ve müzik ya da alkış devam ederken onlar, hiç kimse ayakta kalmadan bütün herkesin kazanması için sandalye sayısını azaltmaya başlıyorlar. Sonuçta hepsi de tek sandalyeye oturuyor.
Oyunun Arap versiyonu, bize kazananın tek olmasını öğretirken oyunun Japon versiyonu ise Japonlara başarının toplu olması gerektiğini öğretiyor. Yani başkasının başarılı olmasına yardım etmezsem başarı gerçekleşmez. Avrupalılar, devlet yönetiminde bu oyunu Japonlardan öğrenirken Kuzey ve Güney Amerikalılar ise bu oyunu Araplardan ve benzer kavimlerden öğrendi. Herhangi bir Avrupa ülkesinde seçmenlerin ve adayların ülkelerine hizmet etmeleri için sokakta kazanmaları gerekiyor. Böylece teslim-tesellüm işlemi, sıra ve saygı çerçevesinde gerçekleşiyor. Öte yandan bizim gibi Amerikalılar da seçim sonuçlarının açıklandığı tarihten bir sonraki seçim tarihine kadar birbirlerini sahtekârlık, despotluk ya da herhangi bir suçla suçlamaya devam ediyor. Sonuçta bir kişi, tek bir sandalyede otururken kaybedenler dışarıda bekliyor.
Bağdat’tan Şam’a, Beyrut’tan işgal altındaki Filistin, Hartum, Trablus, Cezayir, Tunus, Kabil, Yeni Delhi, Bangkok, Cakarta, Kuala Lumpur, Tahran ve Ankara’ya, Mogadişu’dan Cibuti, Asmara, Cuba ve Harare’ye kadar durum böyle.
Mademki biz, Afrika kıtasına giriş yaptık şunları söyleyelim. Bu kıtanın bazı liderleri, askeri darbelerin ve diktatörlüğün kahramanlarıdır.
Genellikle bu liderler, uluslararası medyada kınanmışlar ve espri konusu olmuşlardır. Orta Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı Jean-Bedel Bokassa, Uganda Devlet Başkanı Idi Amin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti (eskiden Zaire) Devlet Başkanı Mobutu Sese Seko ile Zimbabve Devlet Başkanı Robert Mugabe’ye ne kadar da güldük! Aslında 1988’de Harare’de düzenlenen Bağlantısızlar Hareketi Bakanlar Toplantısı’nın açılışı sırasında Zimbabve Devlet Başkanı Mugabe hariç bu liderlerden hiçbirisiyle karşılaşmadım. Mugabe, kara kıtanın en zenginlerinden kapitalist ve komünist bir liderdir. Herkesin görebilmesi amacıyla kendisi için toplantı salonuna büyük bir sandalye koymaları dikkat çekiciydi. Toplantının ilk oturumu bittikten sonra sandalye kapmaca oyununun Arap versiyonuna göre sandalyeye oturmak için Rus ve Hint gazetecilerle mücadele ettim.
Idi Amin, ilginç bir geçmişe sahiptir. Amin, ülkede çalışan 4 İngiliz’i sandalyesiyle birlikte kendisini omuzlarda taşımaları için hazırlatıp İngilizleri küçük düşürmekle gurur duyuyordu. Yine Amin, araba yarışları düzenler ve yarışı kazanmak için yarış bitmeden kısa bir süre önce yarışa katılırdı.
Kenya Devlet Başkanı Jomo Kenyatta, 1960’larda Afrika Kurtuluş Hareketleri’nin liderlerinden birisiydi. İngilizlere karşı direnen Mau Mau Direniş Hareketi içerisinde yer aldı. Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır, Kenyatta’yı destekledi.
Daha sonra İngilizler, Kenyatta’yı tutuklayıp tek bir hücrede betondan yapılmış bir sandalyeye oturttular ve 6 ay boyunca kendisine su vermediler.
Kendisine sadece viski ve alkol verildi. Bundan dolayı Kenyatta, alkol bağımlısı oldu. Libya’nın eski Dışişleri Bakanı Dr. Abdusselam Triki, Etiyopya’nın İsrail’le ilişkisi nedeniyle Afrika Birliği Örgütü’nün merkezini Addis Ababa’dan başka bir yere nakletmek için Kenyatta iktidardayken kendisiyle görüşmeye gitti. Triki, gelişmeleri şöyle anlatıyor: “Devlet Başkanı Kenyatta’nın odasına girdim. 4 kişinin seyyar başkanlık yatağına benzer bir eşyanın üzerinde kendisini taşıdıklarını gördüm. Daha sonra başkanlık koltuğuna oturdu ve bana ‘Seni Muammer Kaddafi mi gönderdi?’ diye sordu. Evet dedim. ‘Yanında mektup var mı?’ dedi. Kendisine sözlü mesaj getirdiğimi söyledim. Bana ‘Pasaportun var mı?’ diye sordu. Kendisine pasaportumun yanımda olmadığını, beni taşıyan özel uçakta olduğunu söyledim. Kenyatta’ya Etiyopya-İsrail ilişkilerini açıkladım ve bundan dolayı Afrika Birliği’nin merkezini Addis Ababa’dan başka bir yere taşımak istediğimizi söyledim. Kenyatta, bana ‘Sadece Etiyopya-İsrail ilişkilerinden dolayı Afrika Birliği’nin merkezini mi taşımak istiyorsunuz? Sayın Bakan iyi yolculuklar!’ dedi. Beni koltuğun önünde ayakta bırakarak toplantı odasından ayrıldı.”
Bu liderlerin çoğu gitti. En sonuncuları da Zimbabve’deki Mugabe’dir. Geçmişte koltuğuna oturduğumu ve askeri darbe olmadan koltuktan indiğimi her daim hatırlayacağım!
Vatikan’daki papalık tahtı ya da kilisedeki itiraf sandalyesi gibi dini merkezli sandalyelerin dışında İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in tahtı, bugün dünyanın en meşhur siyasi sandalyesidir. İngiltere Kralı Edward’ın tahtı, 8 asır boyunca İngiliz krallara taç giydirmek için kullanıldı. Güneş Tapınağı’ndaki Sebe Kraliçesi Belkıs’ın tahtı ve şu an Kahire’de Mısır Müzesi’nde sergilenen ve saf altından yapılmış Mısır Firavunu Tutankhamun’un tahtı en meşhur tahtlardandır. Osmanlı döneminde de halifelerin tahtları altından yapılır ve değerli taşlarla süslenirdi. Rus Çarı İvan’ın ya da diğer adıyla Korkunç İvan’ın tahtı, fildişinden yapılmıştır. Aşantilerin altın tahtı ise Gana ve Fildişi Sahili’nde Aşanti kabilelerine özeldir. Çin’de ise imparatorluk tahtına “Ejderha Tahtı” denir. “Krizantem Tahtı” ise Japonya’daki imparatorluk tahtı için kullanılır. Kore kralları da kendi tahtlarına “Anka Tahtı” adını verirler. Aslan Tahtı ise Tibet’te Dalay Lama’ya özeldir. Ancak en değerli taht Brunei Sultanı Hassanal Bolkiah’ın tahtıdır. İhtişam, lüks ve altın kaplama bakımından bu tahtın benzeri yoktur.
Kilisedeki itiraf sandalyesi, berber sandalyesi, diş doktorunun sandalyesi ve ABD’deki elektrikli idam sandalyesi gibi hiç kimsenin rekabet edemeyeceği başka sandalyeler de vardır.
Yazımızın başına ve sandalye kapmaca oyununa geri dönelim. Arap dünyasında, Latin Amerika, İtalya, Fransa, Venezuela, Pakistan ve diğer ülkelerde meydana gelen tüm bunlar, evindeki sandalyeleri beğenmeyen birinin kazandığı sandalye kapmaca oyunudur.
TT
'Sandalye Kapmaca' adlı siyaset oyunu
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة