YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesi kararı iktidara muhalif çevrelerin, mağduriyet edebiyatına sarılmalarına sebep oldu.
Ve durum öyle abartıldı ki siyasi tecrübesi, kültürü ve birikimiyle sıradan bir insan olan İmamoğlu ikinci Atatürk bile ilan edildi.
Bu kararın AK Parti için sonun başlangıcı yorumu yapanlardan, CHP’nin iktidara yürüyüşü olarak nitelendirenlere kadar bir yığın abartılı yorumlar yapıldı.
YSK üyelerinin tehdidi, baroların eylemi, Batılı Erdoğan muhaliflerinin açıklamaları ve Erdoğan sayesinde hayatlarının en yüksek mevkilerine ulaşmışların açıklamaları bir arada değerlendirilince ortada çok net bir algı operasyonunun varlığı mülahaza edilir.
***
Algı operasyonu iktidarın baskısıyla hukuka aykırı karar verildiği için İmamoğlu’nun mağdur olması üzerine bina ediliyor.
YSK kararı öncesi açıklamalar hatırlanacak olursa İmamoğlu’nun YSK’ya güvendiği anlaşılıyor. YSK kararından önce İmamoğlu, “YSK demokrasi adına, bu ülkenin geleceği adına, bu şehrin geleceği adına, ülkenin uluslararası alanda demokrat bir ülke olduğunu ispat etmeleri adına yarın en doğru kararı verecek, Türkiye'nin önünü açacak" diyor.
Ama partisinin sözcüleri Kızılay’da yürüyemeyeceklerinden, yüzlerine tükürüleceğine varıncaya kadar YSK üyelerini tehdit etmekten çekinmediler.
Evet, iktidar seçimlerin yenilenmesini istedi çünkü itiraz Cumhur İttifakı’nın iki ortağı olan AK Parti ve MHP’den gelmişti.
***
Sonuçta YSK, seçimlerin yenilenmesi istikametinde karar verdi. Karara verilen tepkilere geçmeden önce kararı kısaca özetlemekte fayda var.
AK Parti ve MHP, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçiminde şaibe oluştuğu gerekçesiyle YSK’ya başvurdu. YSK itiraz gerekçelerini değerlendirdikten sonra iki türlü usulsüzlüğün bir araya gediği tespitinden hareketle seçimlerin yenilenmesine karar verdi.
Şöyle ki;
İstanbul’da 31 bin 280 sandık bulunmaktadır.
Bunlardan 6 bin 644 sandık başkanı kanuna aykırı olarak kamu görevlisi değildir. 13 bin 98 üye de kısıtlıdır yani kanuna aykırıdır.
Sayım ve döküm cetvellerinden 5 bin 388’i mühürsüz, 694’ü imzasız, 214’ü boş, 498’i eksik, 919’unda rakam belirtilmemiş, 1.135’inde sayı eksikliği tespit edilmiştir. Kanuna aykırı oluşan başkan ve üyelerin bulunduğu 22 sandıkta da oy sayım ve döküm cetveli kayıp olduğu gerekçesiyle YSK sistemine boş olarak kaydedildiği tespit edilmiştir.
Yine kanuna aykırı oluşturulan sandık kurallarından 101’inin oy sayım ve döküm cetvelinin imzasız mühürsüz ve yazıları eksik olarak YSK sistemine kaydedildiği tespit edilmiştir.
***
Dolayısıyla YSK, iki kanunsuzluk tespit etmiştir. Biri sandık kurulunun teşekkülü; diğeri sayım döküm cetvellerindeki kanunsuzluk.
Bu iki hususta kanunsuzluk tespit edilen sandık sayısı 123’tür.
123 sandıkta ki oy sayısı ise 42 bindir.
İstanbul adayları arasındaki oy farkı 13 bin 729 dur.
YSK, 42 bin oyun kontrol ve denetiminin yapılamayacağı için İBB seçiminin şaibeli hale geldiğine ve seçim sonuçlarına doğrudan etki edeceğine hükmetmiş ve yenileme kararı vermiştir.
***
Efendim aynı zarfta dört oy var biri iptal edilip diğer nasıl geçerli olur deniyor.
Mantıklı bir yaklaşım ancak iki sebeple bu itiraz geçersizdir.
Birincisi, YSK’nın sadece müracaat edilen konuları görüşmesidir. Bu bağlamda itiraz edilen sadece iki ilçe vardır. Maltepe ve Büyükçekmece. YSK ikisini de reddetmiştir.
Çünkü Maltepe’de bu iki usulsüzlüğün yapıldığı sadece bir sandık tespit edilmiş diğerinde ise hiç tespit edilmemiştir.
Maltepe’deki fark 30 bin olduğu için bir sandığın sayısı sonucu değiştirmeye etkili olmamıştır.
***
İkincisi ise bütün ilçelerin teker teker masaya yatırılması halinde bu iki usulsüzlüğün birleştiği sandıklardaki oyların sonucu değiştirmeyeceğidir.
YSK, ilçelerin iptali talebini reddedecektir, çünkü iki usulsüzlüğün yapıldığı sandıkların ilçelere dağılımında da ilçe seçimlerini etkileyecek bir sonuç yoktur.
İki usulsüzlüğün yapıldığı 123 sandığın ilçelere göre dağılımı şöyledir: Fatih 1, Beykoz 2, Beylikdüzü 3, Esenyurt 10, Gaziosmanpaşa 16, Kadıköy 2, Kartal 8, Sancaktepe 5, Sarıyer 4, Şile 1, Ümraniye 8, Zeytinburnu 11, Kağıthane 4, Küçükçemece13, Maltepe 1, Sultangazi 3, Üsküdar 2, Adalar 2, Arnavutköy 4, Avcılar 1, Bağcılar 8, Başakşehir 2, Beşiktaş 4, Esenler 2.
Yani bu sandıklardaki oylar sonucu değiştirmeyecektir.
Evet, yenileme kararının özeti böyle.
YSK şaibeyi ortadan kaldıracak bir karar almış ve seçmenin hakemliğine gitmiştir.
***
YSK’nın kararındaki bu detayları konuşmak yerine mağduriyet edebiyatına sığınarak, “hukuksuzdur, evrensel hukuka aykırıdır” kabilinden yapılan beylik iddiaların hiçbir geçerliliği yoktur.
İmamoğlu’nun önü kesilmemiştir. Yine adaydır. Eğer kazanırsa bu kez şaibesiz başkan olacaktır.
Karardan önce “YSK demokrasi adına, bu ülkenin geleceği adına, bu şehrin geleceği adına, ülkenin uluslararası alanda demokrat bir ülke olduğunu ispat etmeleri adına yarın en doğru kararı verecek, Türkiye'nin önünü açacak” diyerek güvendiği YSK’yı karardan sonra hıyanetle suçlamak İmamoğlu’nun inanırlılığını zedelemiştir.
CHP Genel Başkanı’nın YSK üyelerini teker teker sayıp yuhalattırması, bırakın bir siyasiyi, sokaktaki sıradan bir insanın bile tevessül etmeyeceği hadsizliktir.
Karar beğenilmeyebilir, eleştirilebilir ama hakaret ve tehdit ne insanidir, ne hukukidir ne de demokratiktir.
23 Haziran’da İmamoğlu gerçek oyuna kavuşacaktır. Kazanırsa yine başkan olacaktır.
Demokrasi, insan hakları, evrensel hukuk edebiyatıyla İmamoğlu’nu destekleme gayretinde olanlar boşuna telaş etmektedirler; İmamoğlu eğer seçimi kazanırsa, tıpkı Ankara’da, tıpkı Antalya’da, tıpkı Adana’da olduğu gibi mazbatası teslim edilecektir.
YSK kararını beylik kelimelerle eleştirmenin, tehdit savurmanın, bağırıp çağırmanın sonuca faydası yok. Kendine güvenen seçime hazırlanır.
Halep ordaysa arşın 23 Haziran’da.
***
Başta ABD olmak üzere YSK kararı üzerine Türkiye’ye ders vermeye kalkışan batılılar önce ülkelerinde barındırdıkları, bebek katili terör liderlerinin, teröristlerin, halka kurşun sıkan darbecilerin ve terör örgütlerine sundukları desteğin hesabını vermelidirler.
İnsan hakkı, özgürlük ve demokrasiyi katleden darbelere desteğin hesabını vermelidirler.
Batının Türkiye’ye ne demokrasi, ne insan hakları ne de özgürlükler dersi vermeye hakkı yoktur.
Mısır’daki darbeyi nasıl desteklediklerini, 15 Temmuz darbecilerini nasıl koruduklarını, DAİŞ ve PYD terör örgütlerine nasıl destek olduklarını, savaş suçlusu Esed’i ve Hafter’i nasıl koruyup nasıl destekledikleri, Gazze’ye yapılan saldırıları nasıl özendirdikleri malum!
YSK ise anayasal bir kurum olarak yukarda izah edildiği gibi bir şaibeyi ortadan kaldırıp kararı halka bırakmıştır.
***
Mağduriyet konusu da çarpıtılmaktadır.
Mağdur olan İmamoğlu değil, Yıldırım’dır.
29 bin oy farkla seçildiği ilan edilip mazbatası verilen İmamoğlu’nun, oy farkı itiraz sonucu oyların sadece yüzde onu yeniden sayılınca 13 bin 729’a gerilemiştir. 15 bin oy Yıldırım’a geçmiştir.
Oyların sadece yüzde onu yeniden sayılınca 15 bin oy alan Yıldırım’ın oyların tamamının sayılması halinde büyük farkla seçimi kazanacağı rakamlarla ortadadır.
Dolayısıyla mağdur olan İmamoğlu değil bizzat Yıldırım’dır.
Tabii bu da bir iddiadır. Hem bu iddianın hem de İmamoğlu iddiasının sağlaması 23 Haziran’da yapılacaktır.
Kararı demokratik bir yöntemle seçmen verecektir.
Dolayısıyla çözüm hukuk içinde demokratik yollarla sağlanacaktır. Ne hukuk zarar görecektir, ne demokrasi, ne de adaylar.
Kimsenin endişe duymasına mahal yok.
Çözüm hukuk içinde demokratik yöntemle sağlanacaktır.
TT
Kim mağdur, İmamoğlu mu Yıldırım mı?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة