Davud Ferhan
Iraklı yazar
TT

Casusların çöküşü ve dronların yükselişi

21 Nisan 2019 tarihli yazımda Şam ve Bağdat’taki iki İsrailli casustan bahsettim. Şam’daki casus, Suriyeli yetkilileri, askeri ve sivil birimleri gözetliyordu. Bağdat’taki casus ise MİG-21 savaş uçağının Sovyet’in gurur kaynağı olduğu bir zamanda Irak’a ait MİG-21 savaş uçağını Tel Aviv’e kaçırdı.
Bugün Beyrut’taki İsrailli bir casustan bahsedeceğiz. Bu casusun hikâyesi, neredeyse dönemin Devlet Başkanı Emin el-Hafız hükümetinde Savunma Bakanı olacak Şam casusu Eli Cohen’in hikâyesine benziyor. Bugün aynı zamanda Kahire’deki diğer bir casustan bahsedeceğiz. Başrolde Mediha Kamel’in oynadığı “El-Soud Ela Al-Hawia (Dibe Çöküş)” filminde bu casusun hikâyesini izledik.  
Beyrut casusunun hikâyesi ise M16 İngiliz istihbarat servisinde çalışan ve kod adı 007 olan hayali bir İngiliz ajanın hikâyesini anlatan James Bond filmlerine benzemektedir.
James Bond filmlerinde ajan karakterini 7 meşhur sinema yıldızı canlandırdı: Sean Connery (7 film), David Niven (1 film), George Lazenby (1 film), Roger Moore (7 film), Timothy Dalton(2 film), Pierce Brosnan (4 film) ve Daniel Craig (4 film). Bu oyuncular, büyük hâsılat getiren toplam 26 filmde rol aldı.
James Bond serisi, İngiliz roman yazarı Ian Fleming tarafından 1953 yılında yaratıldı. Siyonist devletle temas hattında olan bazı Arap başkentlerindeki İsrail casusları serisi ise Mossad tarafından oluşturuldu. Buna rağmen Mısır sineması, Heba Selim adlı Mısırlı casusun ve nişanlısı Yarbay Faruk el-Faki’nin hikâyesini ekranlara taşıdı. Film, casusluk konularında uzman yazar Salih Mursi’nin romanından uyarlandı. Aynı zamanda Salih Mursi, iki başarılı televizyon dizisini ekranlara taşıdı. Bu dizilerden birisi, başrolde Adil İmam’ın oynadığı “Dumou Fi Oyoun Waqiha” ve diğeri ise başrolde Mahmud Abdülaziz’in oynadığı “Rafaat Al Hagan” dizileridir.
Shula Cohen ya da “Mossad’ın İncisi” olarak bilinen Shulamit Kisnhik-Cohen adlı 1960’lardaki Beyrut casusuyla başlamak istiyorum. Cohen, 1947’den itibaren Lübnan ve Suriye’de casusluk faaliyetlerinde bulundu. Şöyle ki Cohen, bir Avrupa turizm şirketinin temsilcisi olarak Beyrut’a girdi. Lübnan toplumunun arasına karıştı. Üst düzey devlet görevlileriyle ilişkisini geliştirdi. Başkent Beyrut’ta birçok eğlence merkezi açtı. Shula Cohen, 1917 yılında Arjantin’de doğdu. Ailesiyle birlikte Irak’a gitti. 1937 yılında da Filistin’e göç etti. Yahudi asıllı Lübnanlı bir iş adamıyla evlendi. Eşinin vefatının ardından Mossad’a katıldı. Cohen, Yahudi Arapları Güney Lübnan ve Akdeniz üzerinden İsrail’e sokmak için bir şebeke kurdu.
Shula Cohen, 14 yıl casusluk yaptı. En nihayetinde Lübnan istihbaratı, karmaşık ve uzun bir operasyonla Cohen’i yakalamayı başardı ve Cohen, idam cezasına çarptırıldı. Baskıların ardından idam cezası, 20 yıllık hapis cezasına çevrildi. Fakat sadece 6 yıl hapis yattı. Şöyle ki Haziran 1967 yenilgisinden sonra Lübnan, Suriye ve İsrail arasındaki müzakere sürecinde 3 Suriyeli pilot ile çok sayıda tutuklu karşılığında Cohen serbest bırakıldı. Cohen, 2017 yılında 100 yaşında hayatını kaybetti.
2009 yılında Lübnan sineması, başrolde Darine Hamze’nin oynadığı “İnci” adlı filmle Cohen’in hikâyesini ekranlara taşıdı. “İnci”, Mossad’ın Shula Cohen’e verdiği bir isimdir. Film, Lübnanlı bir istihbarat subayının Cohen’le tanışmasını, subayın kendisine âşık olmasını ve ardından da Cohen’in sırlarını deşifre etmesini konu ediniyor. Fakat film, bütçe zayıflığından dolayı başarılı bir izleyici kitlesi yakalayamadı. Oyunculardan yönetmene kadar hiç kimse, bu başarısızlıktan sorumlu değildi.
Kahire’deki İsrail casusu ise maalesef Müslüman bir Mısırlı kadın olup gerçek ismi Heba Abdurrahman Selim Amir’di. Varlıklı bir aileden geliyordu. Babası, bakan vekili olup El-Cezire kulübüne üyeydi. El-Cezire kulübü, yabancı diplomatların yaşadığı ve birçok Arap ve yabancı büyükelçiliklerin bulunduğu Zamalek Mahallesi’ndeki en önemli Kahire kulüplerinden birisidir.
Nişanlısı Yarbay Faruk Abdurrahman el-Faki, Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat döneminde Ekim 1973 savaşına hazırlık sürecinde Süveyş Kanalı cephesinde bulunan Mısır füze duvarıyla ilgili son derece gizli bilgiler sızdırdı. Faki, üst düzey bir subayın sekreteri olduğundan dolayı çok gizli bilgilere sahipti.
İsrail Başbakanı Golda Meir’in, İsrail’e İsrailli liderlerden daha fazla yardım eden Heba Selim’in akıbetine ağladığı söyleniyor. Mısır istihbaratı, casusu ve hain nişanlısını yakalamadan önce Heba Selim, okumak için Paris’e gitti. Heba Selim, Fransa’daki özgürlük ortamından dolayı Mossad ajanlarının eline düştü ve Mossad ajanları Heba Selim’i kolay ve ücretsiz bir şekilde görevlendirdi.
Tel Aviv, Heba Selim’den o kadar memnun oldu ki İsrail savaş uçakları, Heba Selim’i Paris’ten Tel Aviv’e taşıyan uçağa eşlik etti. Aynı zamanda İsrail Başbakanı da Heba Selim’i ofisinde ağırladı.
Kalp sıkışmasına yakalanan babasını görme bahanesiyle Libya’nın Trablus şehrine götürülen Heba Selim, Mısır istihbaratının harikulade operasyonuyla yakalandı. Heba Selim’in asılarak idam edilmesine, nişanlısının ise kurşunlanarak öldürülmesine karar verildi. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Ekim Savaşı’ndan sonra Kahire’yi ziyaret ettiği zaman Cumhurbaşkanı Enver Sedat’la görüştü. Kissinger, Cumhurbaşkanı Sedat’tan Heba Selim’in cezasının hapse çevrilmesini istedi. Casusun barış sürecini sekteye uğratabileceğini fark eden Cumhurbaşkanı Sedat, Bakan Kissinger’a Heba Selim’in idam edildiğini söyledi. Kissinger, şaşkın bir şekilde Cumhurbaşkanı Sedat’a “Ne zaman?” diye sordu.
Cumhurbaşkanı Sedat, “bugün” diye yanıt verdi ve bu mesele bitti. Heba Selim’in nişanlısı ise üst düzey askeri komutan tarafından başına iki kurşun sıkılarak öldürüldü.
Casus savaşlarında Arap istihbaratının gerçekleştirdiği başarıların sembolü haline gelen “Rafaat Al Hagan” dizisinin bestekârı Mısırlı müzisyen Ammar el-Sherei’ye Allah rahmet eylesin.
Bugün bizim ve İsrail’in casuslara ihtiyacı yok. Zira casusunuz cebinizde, “drone” ise üzerinizde bulunuyor.