Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Mezhepçiliğin gerilemesi ve köktendinciliğin yeniden doğuşu

Fikirlerin yok olduğu iddiaları, tarihi ve siyasi olarak zayıf iddialardır. Çalışkan çalışanların yanılsamalarına hizmet eden hayalci bir düşünceye dayanırlar. Ancak, daha yakından incelenip araştırıldığında, temelde asılsız oldukları için bilimsel ölçütlere, analitik dengelere veya bilgi normlarına göre hiçbir ağırlık taşımadıkları görülür.

Tarihsel örnekler ve insani tecrübeye miras kalan insani deneyimlerin birikimi, fikirlerin yok olduğu iddialarının tarihteki varlıklarının yalnızca geçici ve kısa ömürlü olduğunu, onun uzun seyri üzerinde hiçbir etkisi olmadığını doğrular. Yüce Kuran'ın bir ayetinde belirtildiği gibi bu iddialar, “ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susuz kalan onu su zanneder.”

Fikirler tarihinde; felsefeler veya dinler, mezhepler veya düşünce ekolleri, etnik kökenler veya kültürler olsun, nadir ve istisnai durumlar dışında, tarih boyunca hiçbiri gerçekten yok olmamıştır. Felsefe, uzun tarihi boyunca evrim geçirmiş ve kendini yenilemiş, ince dallar oluşturmuş ve yeni düşünce ekolleri kurmuştur. Ancak hiçbiri diğerini ortadan kaldırmamıştır. Yunan felsefesi Fars felsefesinden, Çin felsefesi Hint felsefesinden farklıdır. Aynı şekilde İslam felsefesi ve kelam ilmi gibi ortaçağ felsefelerinden, çeşitli ekolleriyle modern felsefeye kadar her biri farklılık gösterir. Bu felsefeler, aralarındaki önemli farklılıklara rağmen, bugün hâlâ birçok alanda varlığını sürdürmektedir.

Bu durum dinler için de geçerlidir. Hiçbir din, aynı dönemde yaşasalar veya birbirlerini takip etseler bile, diğerini ortadan kaldırmamıştır. Bu, hem semavi dinler hem de diğer dinler için geçerlidir. Üç semavi din olarak Hristiyanlık Yahudiliği, İslam da Hristiyanlığı ortadan kaldırmamıştır. Bu üç din bugün de dünyada varlığını ve etkisini sürdürmektedir. Aynı şey Budizm, Hinduizm, Konfüçyüsçülük ve diğerleri gibi Doğu dinleri için de söylenebilir. Bunların hepsi, çoğu kolu ve yorumuyla bugün de varlığını sürdürüyor ve birçok takipçisi var. Buradaki tartışma, hangisinin doğru ve yanlış, hak ve batıl olduğu üzerine değil, varlıkları ve etkileri ve hiçbirinin diğerini ortadan kaldırmamış olması üzerinedir.

Ölümcül kimlikler insan hayatından silinmez, aksine güç ve zayıflık, genişleme ve gerileme, gerilim ve çekim aşamalarından geçerler. Sadece bilgisizler “sona erdiklerinden” bahseder. Bu tartışma uzunluğuna rağmen, bölgede veya dünyada fikri ve siyasi çatışmaların sona erdiği iddialarının, eleştiri, analiz ve inceleme karşısında yıkılan zayıf iddialardan başka bir şey olmadığı gerçeğini teyit etmektedir.

Ortadoğu'da son on yıllarda üç eksen çatışıyordu; bunlar mezhepçilik ekseni, köktendincilik ekseni ve başarıya, ilerlemeye, mükemmelliğe ve geleceği şekillendirmeye odaklanan bir kalkınma vizyonuna sahip Arap devletlerini temsil eden ılımlılık eksenidir. Mezhepçilik ekseni açıkça bozguna uğramış olsa da, henüz sona ermedi ve yakın gelecekte de ermeyecektir. Benzer şekilde, köktendincilik ekseninin de sona erdiğinden veya zayıfladığından bahsedilmemektedir. Aksine, sürekli kendini yenileyen, canlandıran ve etkisini artıran bir eksendir; sadece dış görünüşünü değiştirme ve ekonomik reformları, kalkınmacı gelişmeleri veya toplumsal değişimleri sömürme konusunda muazzam bir yeteneğe sahiptir. Modern tarih bunun en iyi tanığı olsa da, bugün yaşanan gerçeklik, bu yenilenen varlığı, öz olarak aynı kalırken biçimsel değişiklikler ile artan etkiyi şüpheye yer bırakmayacak şekilde teyit etmektedir.

Kültür, düşünce ve analiz dünyası, siyaset ve karar alma dünyasından tamamen farklıdır. Bazı yönlerden örtüşseler de, düşünme yöntemleri, değişen gerçekliğe yaklaşımları ve geleceği öngörme veya şekillendirme biçimleri bakımından önemli ölçüde farklılık göstermektedirler. Her birinin kendine özgü ölçütleri, parametreleri, araçları ve hedefleri vardır. Birleşebilir veya ayrılabilirler, ancak kesinlikle farklıdırlar.

Tarih fikirleri etkileyebilir mi? Evet. Peki fikirler tarihi etkileyebilir mi? Evet. Felsefeler ve dinler insanları ve toplumları etkileyebilir mi? Evet. İnsanlar ve milletler felsefeleri ve dinleri etkileyebilir mi? Evet. Ne var ki bazen çelişkili görünen bu karşılıklı etkileşimlerin boyutu, her zaman ölçülmeye, araştırılmaya, incelenmeye ve karşılaştırılmaya değer sayısız faktör tarafından belirlenmektedir.

Bu fikri netleştiren şu gibi yerinde sorular vardır: Doğal olan ölümcül kimliklerin yok oluşları mıdır yoksa kalıcılıkları mıdır? Doğal olan ideolojilerin ve köktendinciliklerin, sonları ve yok oluşları mıdır yoksa devamları ve yenilenmeleri midir? Amin Maalouf'un haklı olarak adlandırdığı gibi “ölümcül kimlikler”, katı yorumlarıyla dinler, etnik köken, mezhepçilik vb. gibi kimliklerdir. Köktendincilikler ve ideolojiler, geçmişi bugünle harmanlayarak Nazizm, Faşizm ve Komünizm gibi yeni tarihsel dalgalar ve siyasal İslamcı gruplar yaratan düşünce ekollerinin ve ideolojik örgütlenmelerin bir koleksiyonudur.

Son olarak, bu fikri tartışma, hararetli siyasi koşullardan ve süregelen çatışmalardan hiçbir şekilde bağımsız değildir; ancak anlamaya, nitelendirmeye ve analiz etmeye katkıda bulunur.