Mehmet Atalay
Gençlik ve Spor eski Genel Müdürü ve Basın İlan Kurumu eski Genel Müdürü
TT

Sporun özeleştirisini yapmak

‪"Nasıl bir Türkiye bu böyle" dedirten bir Fransa maçı izledik. Ne çok özlemiştik bu Milli Takım’ı, yorumları yapıldı.
Haksız da değillerdi, çünkü karşısında daha bir yıl bile olmadan, rakiplerini eze eze Dünya Şampiyonluğu apoletini taşıyan bir Fransa vardı...
Üstelik de Dünya Karması’nı andıran, özellikle Afrika kökenli o kadar çok yıldızı vardı ki, 5 ayrı milli takım kurulsa belki de Dünya Kupası’nın ilk 5 sırasını onlar alırdı...
Durdurulmaz yıldızları da vardı üstelik. Atletlerle yarışabilecek Mbappe bunların en önemlisi idi... Paul Pogba, Olivier Giroud Hugo Lloris, Raphael Varane, Antoine Griezmann ve daha pek çok dünya yıldızı Fransa’nın kadrosunu oluşturuyordu.
Aşırı hızlı, atletik, teknik, çabuk ve çok yetenekli isimler...
Sıfır itibardan zirveye; Türkiye
Karşısındaki Türkiye ise Avrupa Milletler Kupası’nda çok zayıf bir grupta tutunamayarak küme düşmüş, bütün Türk halkının yüzkarası olmuştu... İtibarı yerlerde sürünüyordu, ta ki Şenol Güneş göreve gelene kadar...
Koca bir millet, kendi Milli Takım’ına küsmüş, tüm ülkede, en nefret edilen takım, hoca ve yönetimi topa tutmuştu... Şenol Güneş’le 2002 Dünya Kupası’nda ilk 5’e giren koca Türkiye,  60. sıralara kadar gerilemişti.
İşe Arnavutluk ve Moldova galibiyetleriyle başlayan Güneş, arada Yunanistan ve Özbekistan özel maçlarını da kazanarak devam etti ama Fransa maçı bambaşka bir şey oldu....
Dünya bizi konuştu
Milli Takım, Şenol Güneş’in sihirli ellerinde uçurumun kenarından döndü ve Türk futbol tarihinin en büyük zaferlerinden birini yaşattı.
İki kere Dünya ve Avrupa şampiyonu Fransa’yı, muhteşem Konya seyircisi önünde 2-0 yenerek liderliğe yükseldi.
İşte 2002’deki Dünya Kupası üçüncülüğünü, bugünün tablosu ile yeniden hatırlattı. Hiç kimsenin görmek istemediği Milli Takım, bir anda ülkenin gurur kaynağı oldu ve milleti coşturdu...
Futbolla ilgilenmeyen insanların bile, ilgisini ve gönlünü kazandılar... Galibiyetin dünyadaki, Fransa ve diğer ülkelerdeki yankıları da büyük olmuştu...
Tuzak gibi bir İzlanda maçı
İzlanda’yı yenseydik muhteşem olurdu, berabere kalsaydık yine bir avantajdı, ama ne yazık ki futbolda mağlubiyet de var ve biz de büyük bir zaferden sonra ne yazık ki yenildik, grubun zirvesini eşitledik.
Fransa’yı yenmekle, hala bir adım öndeyiz. İzlanda’nın da Fransa’yı yenmesi çok zor...  Eğer evimizde İzlanda’yı yenersek ve büyük bir kazaya uğramazsak ilk 2’de finallere gitmemiz kesin gibi olacak.
Geleceğimiz aydınlık; hedefe emin adımlarla koşuyoruz. Şenol Güneş ve aslanlarına güveniyoruz.
Fikstürü düzeltmediği için sorumluluk TFF’de
Ancak işin görünmeyen bir yönü var, fikstür, adeta Türkiye’ye tuzak oldu...
İzlanda iki maçını üst üste Reykjavik’te oynarken, Türkiye Konya’da Fransa ile maç yaptı, ikinci maçında Avrupa’nın en uzak deplasmanına gitti... Hiç dinlenemeden, üstelik uyku düzenini kaybederek ve hava değişimine uğrayarak maça çıktı...
Yetmedi, bir de havaalanında bilerek ve talimatla yapılan saatlerce bekletme ve sinir bozucu hareketler, Türkiye’ye tuzaktı ve maçı kaybetmemizde büyük rol oynadı...
Fransa maçının konuşan ayakları, adım atamaz, şut atamaz ve hareket yapamaz hale geldi...
Eğer İzlanda da, mesela Moldova ile deplasmanda oynasa ve kendi evinde Türkiye’yi ağırlasa problem olmazdı ama olmadı, olan da bize oldu...
İşin garibi, Türkiye Futbol Federasyonu fikstür hazırlanırken, bunu karşılıklı anlaşmayla düzelteceğine, böyle bir felakete nasıl razı oldu?
Genç yıldızlarımızla geleceğe koşuyoruz
Yetiştirdiği ve dünya piyasasına çıkardığı oyuncularla, kulüplere yüz milyon dolarları kazandıran Şenol Güneş, bu sefer de Milli Takım’ı başarıya taşıyacak süper gençleri piyasaya sürüyor, tabii ki, yine kazanan kulüpleri olacak...
Fransa maçındaki kadroda yer alan Kaleci Mert Günok, defanstaki Merih Demiral, Kaan Ayhan, Dorukhan Toköz, Abdülkadir Ömür, Yusuf Yazıcı gibi gençleri parlatıyor.
Kaptan Burak Yılmaz’ın Fransa performansının bizzat Deshamps tarafından övgüyle anılması, Romalı Cengiz Ünder’in yüksek performansı, sakat Cenk’in her zamanki yüksek verimi, Milanlı Hakan Çalhanoğlu’nun varlığı, şans verilen diğer gençlerin verilen şansı iyi kullanması, takım uyumunun tavan yapması, tüm bunlar Şenol Güneş’in eliyle, yeni bir jenerasyonun yoğrulduğunu ve kıvamına geldiğinde yeni bir 2002 başarısının yaşanacağını gösteriyor...
Türkiye, artık futbolda geleceğe ümitle bakıyor ve Şenol Güneş ile talebelerinden bunu bekliyor...