Sevsen Şair
TT

Avrupa ve İran sömürgeciliği

Eskiden ülkeler, kaynaklarını ele geçirmek ve sömürgeci-işgalci halkların refah faktörüne dönüştürmek için işgal edilip sömürgeleştirilirdi. Yani temel hedef, refah ve ticareti geliştirmekti. Aynı zamanda yeni kaynaklar, sömürgeci halkların yaşam kalitesini iyileştirmek için kullanılırdı.
Sömürgeci ülkelerin halkları, genişleme ve sömürge noktasında kendi ülkelerinin kararlarını savunuyordu. Çünkü bu durumdan öncelikli olarak istifade edenler, bu ülkelerde yaşayan halklardı. İngiliz halkı, İngiltere’nin Hindistan, Kuzey Amerika, Yeni Zelanda ve Avustralya gibi sömürgeleştirdiği ülkelerin kaynaklarından yararlandı.  Bu kaynakların artması, İngiliz halkına yansıdı. Aynı durum, Afrika kıtasına, Akdeniz’e ve Doğu Asya’ya yayılan Fransa ve Hollanda halkı için de geçerlidir. 
İran’ın genişlemeci ve sömürgeci örneğinde bunun tam tersinin yaşanması, gerçekten bir ironi ve paradokstur. Çünkü Tahran rejimi genişledikçe ve sınırları dışında nüfuzunu artırdıkça İran halkı, daha da yoksullaştı. Tahran rejimi, Akdeniz ve Kızıldeniz’e ulaşmakla ve 4 Arap ülkesine nüfuz etmekle övünüyor. Öyleyse bu politika, İran halkının refahına yansımış olmalı.
Akdeniz ve Kızıldeniz’e ulaşan Tahran rejiminin maceralarının sonuçları nedir? Tahran rejiminin Lübnan’da Hizbullah ve Yemen’de Husi gibi örgütlere harcama yapması, İran halkına nasıl yansıdı? Tahran’ın Suriye’de Beşşar Esed rejimini, Bahreyn’de Seraya el-Eşter örgütünü ya da Katif terör gruplarını desteklemesinin İran halkına ne gibi yansımaları oldu? İran’ın Irak kaynaklarını tüketmesinin sonuçları nedir?
İranlı vatandaşların yaşam vaziyetleriyle ilgili raporlar yayımlanıyor. Bu raporlara göre nüfusun yarısı, yoksulluk sınırı altında yaşıyor. İran parlamentosunda Sosyal Komite Üyesi Resul Hadari, Ocak 2019’da bütçe tartışmalarında bu noktaya dikkat çekti. İran’ın yarı resmi Mehr haber ajansına göre Hadari, ülkede yaklaşık 40 milyon insanın yoksulluk sınırı altında yaşadığını dile getirdi. 
Hadari, ülkedeki yoksulluk sınırına işaret ederek, Hasan Ruhani hükümetinin yeni bütçede sağlık sektörüne ayırdığı düşük ödeneği değerlendirdi. Hadari, “Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi, ülkedeki hasta ve tedavi beklentileriyle uyumlu olmalıdır. Bunun için Sağlık Bakanlığı’nın bütçesinin azaltılması doğru değildir” dedi. 
Hadari, “Hükümet, genel sağlık sektörüne bütçe ayırmayı geciktirdiği zaman sağlık ve tedavi sektörüne rüşvet geri dönebilir (Al Arabia-Ocak 2019)” açıklamasında bulundu.
Sonuç olarak İran rejimi, halkın yararına değil de rejimin, Devrim Muhafızlarının ve kendi kurumlarının çıkarına yönelik bir politika izliyor. İran’da “İran Halkının Maslahatını Teşhis Konseyi” değil de “İran Rejiminin Maslahatını Teşhis Konseyi” bulunuyor. Bu konsey, anayasada da yer alıyor.  
Rejimin Maslahatını Teşhis Konseyi, İran’da bir yönetim organıdır. Bu konsey, yüksek istişare kuruludur. Şöyle ki İran anayasasının 112’inci maddesine göre İslam Şura Konseyi’nin kararları, Koruyucu Konsey tarafından Anayasa ve Şeriat’a uygun olmadığının belirlenmesi halinde dini liderin talimatıyla çıkar ve maslahatı teşhis etmek için “Rejimin Maslahatını Teşhis Konseyi” kurulur. İslam Şura Konseyi onaylamazsa rejimin çıkarı gözetilir. 
İran rejiminin ne kadar kibirli olduğunu siz tahmin edin. Arap Körfez ülkelerinin İran rejiminden talep ettiği şeyler ile İranlıların talepleri arasında hiçbir fark yoktur. Buna rağmen İran rejimi, halkın çıkarından uzak bir şekilde kendi çıkarını belirleme konusunda ısrar ediyor. 
Körfez ülkeleri, Tahran rejiminden İran’ın kaynaklarını sadece İran halkına sunmasını, halkın refahını artırmak ve yaşam kalitesini iyileştirmekle meşgul olmasını ve İran yanlısı Araplara değil de İran halkına harcama yapmasını talep ediyor. İran halkı bu taleplerden hiç birine itiraz ediyor mu? 
Bu, sömürgeci halkın yoksullaşmasına ve sadece sömürgeci devlet adamlarının zenginleşmesine yol açan nasıl bir sömürgedir? Nitekim Hamaney’in mal varlığı 200 milyar doları geçti. İran halkının çıkarı, rejimin genişlemeci projesinin neresinde yer alıyor?