Sevsen Şair
TT

Ve Somali öyküsü de kayboldu...

The New York Times gazetesi, Katar’ın terörü desteklediği gerçeğini gösteren korkunç öykülerden birinin ilk kıvılcımını çaktı.
Gazetemiz yazarlarından Mişari Zeydi de konuyla ilgili yazdığı yazıda; bu ilk kıvılcımı yakan gazetenin delil ve kanıtları takip etmeyi sürdürüp sürdürmeyeceğini ve bu öykünün de bir horoz yumurtası gibi boş çıkıp çıkmayacağını sorguladı.
Zira bilindiği gibi New York Times sol eğilimli bir gazete ve birçok kez Suudi Arabistan’a yönelik eleştirel bir tutum benimsemiştir.
Biz ise bu yazıda gazetenin güvenirliğini sorgulamayacağız. Bunun yerine şunu soracağız:
Katar’ın terörüne karşı tek başımıza karşı koyan -Dörtlü İttifak Devletleri- olarak bizler,  bu tür ilahi hediyeleri çıkarlarımıza hizmet edecek şekilde kullanmak için yeterince çaba harcıyor muyuz? Bu tür haberlere yatırım yaparak ABD, Avrupa, Kanada hatta Avustralya olsun Batı kamuoyu ve medyasında ihtiyacımız olan frekans ve dalgaları yaratacak çalışmalarda bulunuyor muyuz?
Ne yazık ki diğer bütün fırsatlar gibi bize altından bir tabakta sunulan bu fırsatı da çıkarlarımıza hizmet edecek şekilde değerlendiremedik.  Bu olayı ortaya çıkaran ve ilk yayınlayan solcu New York Times gazetesi olabilir ama barındırdığı dehşete rağmen gazetenin araştırmayı sürdüreceğini zannetmiyorum. Kurbanlarının sayısının yüksekliğine rağmen -Katar Emiri Temim’e yakın bir isim olan Halife el-Muhannedi’nin Katar’ın arkasında olduğunu itiraf ettiği sadece son 2 saldırı da 43 kişi haytını kaybetmiş ve bir o kadarı da yaralanmıştır- yeni kanıt ve delil bularak olayı bütün ayrıntıları ile ortaya çıkarmayı sürdüreceğini düşünmüyorum. Peki Katar bunu ne için yapmaktadır? Yalnızca BAE’yi oradaki liman geliştirme projesinden çıkarmak için. Katar rejiminin tam bir soğukkanlılıkla gerçekleştirilen bu katliamlardaki sorumluluğu açıkça ortaya çıkmış ve kaydedilmiştir. Katar’ın Halife el Muhannedi’yi  yalanlayan açıklaması bile bu suçlamayı inkar etmekte ve kendisinden uzaklaştırmakta aciz kaldı. Çünkü el-Muhannedi’nin Katar Emiri Temim’e ne kadar yakın olduğunu herkes çok iyi biliyor. Dolayısıyla bu sadece bütün unsurları ile tam teşeküllü bir suç değil aynı zamanda iyi bir şekilde kullanmamız halinde önemli bir kampanya aracı olabilirdi. Batı kamuoyuna yönelik sabit bir stratejiye sahip olsaydık ve bu önceliklerimiz arasında yer alsaydı bundan oldukça yararlanabilirdik.
Bunun yerine ne yazık ki her zaman ki gibi sadece kendimize konuştuk. Kendi kanallarımızda olayı bütün ayrıntıları ile ele aldık ve tartıştık. Televizyon ve gazetelerde hakkında analizler yayınladık ama bunların hiçbirinde anılmaya değer bir çaba yoktu. Hepsi de New York Times gazetesinin verdiği bilgilerin üzerine bir şey ekleyen türden analizler değildi. Örneğin bu 2 terör saldırısının neden olduğu yıkıma odaklanmaya çalışmadık. Kurbanların ailelerini aramaya, onları konuşturup önemli olandan bahsetmelerini sağlama zahmetine katlanmadık.  Oysa bu hikayeler seyircilerin daha çok dikkatini çekip ortaya insani boyutu ile yeni bir öykü çıkarabilirdi. New York Times gazetesinin ulaştığı bilgileri zenginleştirerek  hazırladığımız analizlerin, Batı medyası tarafından kullanılmasını sağlayabilirdik. Ama bu konuda hiçbir şey yapmadık. Onlarla kendi dilleri ile konuşmadık. Herhangi bir ABD medya kuruluşunu bizim çabalarımıza yer vermeye teşvik etmedik.
Ne diplomatik ne de halkla ilişkiler düzeyinde bir şey yapmadık. Onların ekranlarında etkin olmamızı ve bu tür öyküleri kullanmamızı sağlayacak kapıları açacak ortaklıklara başvurmadık. Batı medyasında dalgalar yaratmak için hiçbir şey yapmadık mı? Sözünü etmeye değer hiçbir şey yapmadık. Çünkü oradaki kamuoyuna ulaşmamız ve etkilememiz için açık, net bir vizyona ve stratejiye sahip değiliz. Oysa rakiplerimizin böyle bir stratejileri var ve bunu etkili bir şekilde kullanıyorlar. Bu sayede birçok etkili kaleye (medya, milletvekilleri, kuruluşlar vb.) sızmayı başardılar.
Katar’ın Afrika’daki faaliyetleri dosyası tek başına kendisini Avrupa’da ifşa etmek için yeterliydi. Avrupa’nın Afrika’daki çıkarları ve bağları, Katar’ın  Mısır’dan Libya, Çad, Somali ve Sudan’a bütün Afrika’da akıttığı kanlarla elinin kirlenmiş olması ve bununla ilgili hikayelerin hala canlılığını koruması Katar’a karşı kampanyamızda yararlanmamız  gereken noktalardır. Nitekim Katar’ın arkasında olduğu terör saldırılarında hayatlarını kaybedenler için düzenlenen taziye merasimleri hala devam etmektedir.
Katar’ın birçok Afrika ülkesinde terör örgütleri ile arasındaki işbirliği ile ilgili anlatılanlar Avrupa basınında kendisine yer bulmaya başladı.  Örneğin Çad’da  teröre verdiği desteği  Fransız basını ortaya çıkardı.  Katar’ın Çad’da Boko Haram örgütü ile işbirliği yaptığının ortaya çıkması ile Çad makamları Katar büyükelçisini kovmak zorunda kaldı.
Bunun gibi birçok olaya ve ayrıntılarına önem vermedik. Oysa tek bir tanesi bile büyük bir medya kampanyası başlatmamız için yeterli iken sahip olduğumuz bütün bu insani öyküler ile neler yapabilirdik.
Batı’daki karar mekanizmalarına ve onları etkileyenlere ulaşmak konusunda büyük bir zafiyetimiz var. Bunu açıkça itiraf etmeliyiz. Bizim bu hikayeler üzerinden burada ülkelerimizde değil orada dalgalar yaratmaya ihtiyacımız var. Manchester’deki patlama olayından, İtalya’daki Katar füzesi ve Somali’ye  sayılamayacak kadar çok fırsat kaçırdık. Bütün hepsi de öylece elimizden kayıp gitti.
ABD’li ya da Avrupalı olsun Batı kamuoyuna yönelik özel bir medya stratejimiz yok. Dörtlü İttifak Devletleri olarak bizlerin, karar mekanizmalarına etkileyecek bir stratejimiz bile yok iken başkaları paraları ile bunu başarmış bulunuyor.
Hatalarımızdan yararlanmadık. Onlardan ders almadık. Bu da yetmezmiş gibi hala onları tekrarlıyoruz. Yalnızca ABD idaresi ya da Avrupalı hükümetleri ile  ilişkilerimizle  yetinerek oradaki kamuoyuna hiç önem vermemeye devam ediyoruz.