Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

Neden şimdi Velid Canbolat?

Temel olarak Lübnan, 3+1 denklemi ile yönetilmektedir. Yani cumhurbaşkanı, başbakan, meclis başkanı ve artı Velid Canbolat. Canbolat, Lübnan’daki büyük siyasi karar alma denkleminin bir parçası ve hiç kimsenin yerini alamayacağı kulübün bir üyesidir.
Örneğin; Hizbullah gerekirse Süleyman Frenciye’yi temsil edebilir.  Maruniler gözlerini bile kırpmadan Ortodoksların siyasi karar içerisindeki payını kapabilir. Her ne kadar Lübnan’daki Suriye vesayeti dönemi boyunca; eski cumhurbaşkanı Emin Cemayel ve eski ordu komutanı Mişel Avn gibi Paris’e sürgüne gönderilen ya da Samir Caca gibi İçişleri bakanlığı’nın cezaevlerinde bulunan Maruniler yerine Hristiyanların sözcülüğünü Ortodokslar yapmış olsalar da.
Velid Canbolat karar verdiğinde ise hiç kimse onu temsil edemez. Lübnan’da demografik olarak sayılarının azalmasına işaretle “Kızılderililer”e benzettiği Dürzilerin lideri olan Canbolat aynı zamanda bir fırsatın kokusunu aldığında ya da kendisi veya ülkeye yönelik varoluşsal bir tehdidin farkına vardığında ülke büyüklüğünde bir liderdir.
2005 yılında gerçekleşen Refik Hariri suikasti Velid Canbolat olmasaydı Lübnan’ın Suriye ve İran tarafından tam anlamıyla kuşatılmasının önünü açabilirdi. Canbolat, 1998 yılından itibaren Lübnan’ın,  2 yıl sonra babasının yerine geçen Beşşar Esed’in kişiliğinde Suriye’de  yükselmekte olan yeni siyasi seçkinler grubu ile bir çatışmaya gireceğini hissetmişti. Bunun için de daha o tarihten itibaren Hristiyanlara açılıp onlarla 2000 yılında tarihi Cebel uzlaşısını imzalayarak doğmakta olan Yeni Suriye’yi kuşatacak gerekli stratejik ortamı oluşturmaya başladı. Bu stratejisinde; 11 Eylül 2001 sonrası dünyada esmeye başlayan değişim rüzgarlarına  ve 2003 yılında Irak’taki Baas rejiminin yıkılmasına güvendi. Refik Hariri suikasti gerçekleştiğinde ise Velid Canbolat öne çıkarak babasına ait şu sözü haykırdı: “Bu dünyada artık yalnız değiliz. Tek yapmamız gereken direnmektir.”
Bu anlam ile Velid Canbolat, Refik Hariri’nin şehitlik ayağını oluşturduğu ikinci bağımsızlığın kaldıracının canlı ayağını oluşturdu. Ümitsizlik ve korku dolu karanlık bir anda Lübnanlıları, ışık ve aydınlığın merkezine taşıdı. Bu liderliğin siciline kayıtlı birçok çelişki, hata ve eksik tutumlara karşın sahip olduğu her şey ile yapmış oldukları ise ayrı bir bahsin konusudur.
Hizbullah bu gerçeği  çok iyi bilmekte ve Velid Canbolat’ı çok iyi tanımaktadır. Ne Başbakan Saad Hariri ne de Samir Caca, Canbolat’ın, ortaya çıkacak uygun bir uluslararası konjonktürde, 14 Mart Hareketi içerisinde saklı olan farklı güç ve gruplar arasında bir iç buluşma noktası oluşturma gücünün farkındadır. Buna ek olarak; oluşturmuş olduğu bu sinerjiyi kendi liderliğinde, Lübnan’ı bu kez Hizbullah’ın silahının vesayetinden kurtarmayı ve bağımsızlaştırmayı talep eden yeni bir akıma dönüştürebileceğini bilmektedir. Canbolat; derinde uysallaştıralamayan son bölge, Dürzilerin özellikleri sayesinde hala çevresini ve kesin temsil gücünü koruyan, bunların hepsini, Dürzilerin ötesine geçen ulusal bir davaya çevirebilecek kapasiteye sahip olan tek liderliktir.
Hizbullah’ın çok iyi bildiği bütün bu verilere dayanarak bedeli ne olursa olsun Velid Canbolat’ın güç ve nüfuzunu kırma savaşına Hizbullah’ın Genel Sekreteri Hasan Nasrallah bizzat liderlik etmektedir. Buna karşılık Velid Canbolat da bu savaşın son savaşı olduğu temeline göre hareket etmektedir.
Washington; Hizbullah’ın meclis grup başkanı, Beyrut milletvekili ve 2 önemli siyasi liderine yönelik yaptırım uygulamasına sadece Velid Canbolat susmayı tercih etti. Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı doğrudan bu yaptırımları reddederken, Başbakan Saad Hariri bile hiçbir şey anlaşılmaması için örtülü bir üslup benimsediği bir açıklama yayınlamış iken yalnızca Velid Canbolat, Hizbullah’ayönelik yaptırımlar karşısında sessizliğini korudu. Bundan önce de Velid Canbolat, Şebaa Çiftlikleri’nin Lübnan’a aitliği meselesini yeniden gündeme getirmişti. Şebaa Çiftlikleri meselesi Hizbullah’ın silahından ulusal meşruiyet örtüsünü kaldırma savaşının kod adıdır. Çünkü Hizbullah’ın buradaki varlığı işgale gerekçe oluşturmaktadır. Dolayısıyla Hizbullah’ın silahının elinden alınması ile egemenliğin tamamlanması halinde Şebaa Çiftlikleri de kurtarılabilir.
Bu gibi tutumlar Hizbullah’ın görmezden gelebileceği ayrıntılar değildir. Ama üzerinde durmak ile Velid Canbolat ile çatışmayı mevcut sınırlarına kadar tırmandırmak arasında fark vardır.
Analiz bilimine göre Hizbullah; bölgede İran ile ABD, Körfezli müttefikleri ve İsrail arasındaki bölgesel gerilimin yükselmesi ışığında uzlaşı karesinden ayrılarak ülkeyi gerilim karesine hapsetme kararı almıştır diyebiliriz. Bunun yanında Canbolat’ı “cezalandırarak” ilgili herkese; bölgede yaşananlara yatırım yaparak Lübnan’da Hizbullah’a lehine bozulmuş olan dengeleri değiştirmeye çalışmayın şeklide bir mesaj göndermek istemektedir.
Yine analiz bilimine göre; Canbolat’ın bir taş ile iki kuş vurmaya karar verdiğini belirtebiliriz. Bunların ilki; seçim kanunu ve ardından da hükümetin kurulması ile kendisine dayatılan itaat çerçevesinden çıkmak, 30 Haziran’da gerçekleşen Kabr Şamun olayı ile diskalifiye ettiğini düşündüğü Cebeli Lübnan’da icat edilen  yeni güç merkezleri ile içindeki Hizbullah’ın destekçisi Dürzilerin gücünü kırmaktır. İkincisi; mümkün olan en fazla Lübnanlı gücün etrafında toplanmasına ve Lübnan içerisinde huzura ihtiyacı olduğu bir anda, içeride kendisine karşı yeni bir cephenin doğmakta olduğu göstergeleri ile Hizbullah’ı meşgul edip Lübnan üzerindeki yumruğunu gevşeterek Hizbullah’ı kuşatma oyununa ortak olmaktır.
Nedenleri ne olursa olsun Velid Canbolat, tehlikeli ve sonu garantili olmayan bir varoluş savaşı vermektedir.