Racih Huri
Lübnanlı yazar
TT

Suudi Arabistan-Lübnan nabzı

Başbakan Saad Hariri’nin sponsorluğunda, çok sayıda siyasetçinin katılımıyla Beyrut’ta gerçekleşen Suudi Arabistan-Lübnan Diplomatik Hafıza Fuarı’nın açılışında eski bakanlardan biri, bir milletvekilinin yanına gelerek kulağına şu sözleri fısıldadı:
“Bu fuar için seçilen başlık gerçekten dikkat çekici. Zira başlık, nabzın iki yerde attığı izlenimini veriyor: Biri burada diğeri orada.”
Bu sözler, fuarın başlığı olan “Yaşayan Belgeler” için yapılan bir yorumdu. Milletvekili “Neden iki defa?” sorusuna bakanın verdiği cevap dikkat çekiciydi:
“Lübnan ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler daima canlıdır. Yani bu fuar, Beyrut’un kalbinde ya da Beit Beyrut-Sodeco’da düzenleniyor. Beit Beyrut-Sodeco, Lübnan savaşına üstün gelen önemli tarihi bir binadır. Bu bina, daima canlı tarihi değerlere ve gerçeklere şahit olan fuarların ve sempozyumların merkezi olması için seçildi.”
Tabii bu diyalog, dikkat çekici ve muhteşemdi. Fakat sergilenen belgeler ve fotoğraflar, Beyrut ve Riyad arasındaki tarihin canlı kalmasını sağlayacak birçok belgeye sahip olunduğuna vurgu yapmasından dolayı daha önemliydi. Nitekim katılımcılar, 90 yıllık tarihi süreci resmeden fotoğrafları ve belgeleri uzun bir süre inceledi. Kral Abdülaziz Al Suud Vakfı ile Al-Babtain Müessesesi, fuara birçok belge gönderdi. Ayrıca bu belgeler arasında iki dost ülke arasındaki ilişkiler tarihinde ilk defa sergilenen iki belge de yer aldı. Bunlar iki anlaşma belgesidir. 1931 yılında, yani Lübnan’ın bağımsızlığından 12 yıl önce bu anlaşmaya göre Dostluk Sözleşmesi imzalandı.
Suudi Arabistan’ın Beyrut Büyükelçisi Velid el-Buhari, açılış konuşmasında “Kurucu Kral Abdülaziz’den Kral Selman bin Abdülaziz’e ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a kadar krallar ve prensler, Lübnan’ı, Lübnanlıların başarılarını, Lübnan’ın doğasını, medeniyetini, kültürünü ve ortak yaşamını sevdi ve seviyor” ifadelerini kullandı. Buhari, 1930’lara giderek Lübnan’la ilişkileri ve dış politikanın dayanaklarını pekiştiren Kral Abdülaziz’in şu sözünü yineledi:
“Lübnan bizden bir parçadır. Lübnan’ın bağımsızlığını ben kendim koruyorum. Lübnan’a herhangi bir elin uzanmasına izin vermiyorum.”
Bu sözlerin iki ülke arasındaki dostane ilişkiler konusunda bir kanıt olarak kalması tuhaf değildir. Yaşayan belgeler, o anı fotoğraflayıp tarihiyle kaydediyor ve zamanda canlı kalması için muhafaza ediyor. Yaşayan belgeler, geleceğin hayal ve kuruntularına göre değil de parametreler ve gerçekler ışığında inşa edilmesine olanak tanıyor.
Bakan konumunda büyükelçi olan Buhari açıkçası Lübnan ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin önemini derinlemesine araştırmış gibi. Bunun için Buhari, bir dizi sempozyum ve fuarlar organize ederek daima bu tarihe ışık tutmayı amaçlıyor. Hatta Lübnanlı şahsiyetlerin geçmişi de bu ilişkilerin pekişmesinde rol oynadı. Bu durum, Dünya Fotoğrafçılık Günü münasebetiyle düzenlenen fuarda sergilenen belgeleri tanımlamak için neden “nabzı atan” sözcüğünün seçildiği konusunda fikir veriyor. 
Çünkü nabız, yaşamın sesidir. Nabız, Lübnan ve Suudi Arabistan ilişkilerinde canlı bir faktör ve özellikle bu kötü zamanda Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerde izlenmesi gereken bir örnek olarak kalacak. Öyle ki bazıları, Lübnan’ı aslında kendisinden olmayan ve lehine de hizmet etmeyen bir hareketle irtibatlandırmak istiyor.
Fuar bilgi, belge ve diplomatik yazışmalar açısından bir hazine niteliğinde. Lübnanlıların ve Suudilerin bu bilgileri, belgeleri ve yazışmaları bildiği varsayılıyor. Çünkü bazı belgeler sahipleri tarafından muhafaza ediliyordu. Fuar ise bu belgeleri ilk defa gün yüzüne çıkarttı. Bu da söz konusu tarihi belgeleri toplamak için ne kadar çaba sarf edildiğini gösteriyor. Bazı belgeler, Lübnan’ın bağımsızlıktan önce bile Suudi Arabistan’la samimi ve derin bir ilişki kurduğunu teyit ediyor. Mesela fuarda sergilenen Dostluk Sözleşmesi bunu doğrulmaktadır. Zira Lübnan tarafının yerine Fransız yüksek komiserinin imzaladığı Dostluk Sözleşmesi’nin tarihi 1936 yılına dayanmaktadır.
Belgeler, 1930 ve 1940’larda Suudi Arabistan’a seyahat eden Lübnanlı ilk kuşağın rolüne de atıfta bulunuyor. Lübnanlı ilk kuşak iki ülke arasında, hatta genel olarak Arap düzleminde ilişkilerin netleşmesi noktasında önemli bir rol oynadı. Bunun için bu belgeler bana göre çok büyük önem taşımaktadır.
Çünkü Lübnanlılar, Suudi Arabistan atölyesinin atan nabzıydı. Buna karşılık Suudilerin kalpleri ve kralların sevgisi de Lübnan’ı desteklemek, Lübnan’a yardım etmek ve onu korumak için uzanan bir eldi. Suudi Arabistan, iç savaşa son veren ve ülkenin anayasasına dönüşen Taif Anlaşması’nı imzalamaları için tüm Lübnanlı siyasetçilere ev sahipliği yapmasına ve Riyad’ın tüm iftiralardan uzak olmasına rağmen bir süre sonra Beyrut’taki bazı kimseler, krallara yönelik suçlamalarda bulundu. Nitekim aleyhindeki tüm söylentilere rağmen Suudi Arabistan, 2006 yılında İsrail’le çatışmak için yardım eden ve İsrail’in imha ettiği köyleri yeniden imar etmeye katkı sağlayan ilk ülkeydi.
Konumuz, Suudi Arabistan’ın yardımlarından değil, karşılıklı ilişkilerden ve yaşayan belgelerdir. Temmuz Savaşı’nın patlak vermesinden 10 gün sonra Suudi Arabistan, Merkez Bankası’na mevduat olarak 1 milyar dolar yatırdı. Yeniden imara katkı yapmak için 500 milyon dolarlık hediye takdim etti ve 50 milyon dolarlık insani yardım sundu. 20 milyon doları geçen okul öğrenci ücretlerini ödedi. Ayrıca Suudi Arabistan, İsrail’in imha ettiği 29 şehir ve köyü yeniden inşa etme görevini de üstlendi.
Atan bir nabız olmasına rağmen yardım rakamlarını burada sunacak değiliz. Burada eski Başbakan Fuad Sinyora’nın Hasan Nasrallah’ın “İmarda öncelik İran’ındır” sözüne verdiği yanıt aklıma geldi:
“Lübnan’ın İran’dan aldığı toplam destek 186 milyon dolardır. Suudi Arabistan’ın katkısı ise yüzde 63’e yani 746 milyon dolara ulaştı. Lübnanlılar, bu değerli fuarın organizasyonunu hatırlayacak olursa bu miktar çok mudur? Dost ülkeler arasındaki ilişkilerin nabzı işte böyle olur. Lübnan ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler için bir örnek olması bekleniyor.”
Fuara katılanların 1956 yılında Kral Abdülaziz’in Lübnan Cumhurbaşkanı Camille Chamoun’la birlikte çekindiği fotoğrafa ve Kral’ın “Lübnan, önemli bir ülkedir. Lübnanlılar, tek bir ailedir. Kendi aranızda yardımlaşıp tek vücut olmalısınız. Size müdahale etmeleri için dışarıdan hiç kimseye fırsat vermemelisiniz” sözüne odaklanmaları gözlerden kaçmadı.
Bu dostça atan bir nabızdır. Beyrut’un kalbinde düzenlenen fuar, yaşamaya devam edecek olan bu dolu tarihle ilgili belgelerin değerli bir hazinesini temsil ediyor. Suudi Arabistan Kraliyet Divanı Müsteşarı Nizar Alula, Şubat 2018’in sonunda Lübnan’a geldiği zaman Suudi Arabistan’ın Lübnan’a yönelik siyasi nabzıyla alakalı şunları söylemişti:
“Suudi Arabistan’ın temel hedefi, Lübnan’ın tamamen bağımsız olmasıdır. Suudi Arabistan, Lübnan’ın tam bağımsızlığını önemsiyor.”