Memun Fendi
TT

Çin: Yeni dünya düzeninin doğuşu

Hong Kong’taki savaş, modern dünyamızdaki en önemli sınır savaşlarından birini temsil ediyor: Bu, liberalizm ve demokrasinin sınırları ile meşruiyetini başarıdan alan Çin’in kalkınma diktatörlüğünün sınırları arasındaki savaştır. Bu savaşta kendisini demokrasinin feneri olarak gören Batı dünyasının Hong Kong’un yanında durmakta ve hatta Çin’in Hong Kong’a müdahalesine karşı açık bir tutum benimsemekte başarısız olduğu açıkça görünüyor. Bu, Çin'in ABD'ye alternatif olarak dünyadaki tek güç olmasından mı kaynaklanıyor? Yoksa bu büyük demokrasileri kasıp kavuran istikrarsızlığın bir sonucu mu?
Burada Fransa'daki Sarı Yelekler tarafından gerçekleştirilen gösterilere, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un meşruiyetine yönelik tehditlere, ABD Kongresi’nde Donald Trump’ı tecrit etme girişimine ve Birleşik Krallık Parlamentosu (Westminster) tarafından Boris Johnson'ın hayallerinin yıkılmasına atıfta bulunuyorum. İstikrarsızlık, Çin ile Batı dünyası arasındaki şiddetli yüzleşmenin bir nedeni mi yoksa bir sonucu mu? Çin'in tek potansiyel güç olarak ortaya çıkışı kalkınma deneyiminin başarısının bir sonucu mu? Yoksa büyük Batılı demokrasilerin zayıflığından mı? Yahut kapitalizmin ölümü ve bunun liberal demokrasilerde görünen siyasi yansımaları mı?
Sebepleri ne olursa olsun yüzyılımızda Asya’nın ön plana çıktığı gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuz açıktır. Yani Çin, Hindistan, Japonya ve Kore’nin küresel ağırlığın parçası olmasından bahsediyorum. Yoksa Çin asrında mıyız?
Bugün Çin, gelişmekte olan dünyamızda gerek SINOC petrol şirketi aracılığıyla gerekse de Suriye'deki kara birlikleri ve askeri danışmanları aracılığıyla varlığını doğrudan hissettiriyor. Bununla birlikte başta Körfez ülkeleri olmak üzere birçok Arap ülkesinde de kendini gösteriyor.
Batılı demokrasilerin iç durumlarının (Amerika, Fransa ve İngiltere) bozulması sonucunda karşı karşıya kaldığı sorunlar, Çin'in artan gücüne ve uluslararası etkisine doğrudan katkıda bulundu. Ancak Çin'in küresel güç olarak ortaya çıkmasının temelinde Pekin’in  ekonomik mucize düzeyine yaklaşan kalkınma deneyiminin başarısı yatıyor.
Bugün dünya kendini Çin asrına hazırlamalıdır. Bunun Asya asrı olduğunu da söyleyebilirsiniz. Nitekim Hong Kong’da ‘liberalizm ve ekonomik düzeni’ ile yaşanan küçük savaş, mevcut dünya düzenini açıkça ortaya kokuyor.