Geçtiğimiz 3 hafta içinde Lübnan, tarihi bir olayla sarsıldı ve sarsılmaya da devam ediyor.
Nüfusun büyük bir kesimi özellikle de gençler ve kadınlar, anavatan için bir kurucu proje inşa etmek konusunda kararlı olduklarını deklare ettiler ve bunu başlattılar.
Bu hareket, odak noktasını mezhep ve din merkezli kimliklerden alıp farklı başlıklara yerleştiriyor. Bunların en önemlileri:
Birincisi; ekonomik sistemi, servet ve gelir dağılımı yollarını, üretici sektörleri güçlendirecek, israf, yağma ve yolsuzluk ile mücadele edecek şekilde yeniden gözden geçirmek. Bu sayede bankaların eksen rolünü azaltmak ve sürekli artan işsizler ordusuna iş fırsatları yaratmak ve gençlerin göçünü durdurmak.
İkincisi; siyasi seçkinlerin yenilenmesinin ve demokratik süreçten daha fazla kişinin yararlanmasının önünü açacak biçimde siyasi sistemi modernleştirmek ve demokratikleştirmek.
Bunun yolu da elbette mezhebi ve dini kimliklerin temsiline tahsis edilmeyen ama aynı zamanda örneğin insanların ikamet ettikleri ve çalıştıkları yerde oy kullanmalarını sağlamak gibi sınırlayıcı olmayan bir seçim yasasından geçiyor. Ancak şu anda her şeyden önemlisi, intikamın şiddetinden ve bu intikamın kontrolden çıkmasından doğan otoriter politik yapılardan uzakta hakların korunmasına olanak tanıyacak bir yargı bağımsızlığıdır.
Yargı sorunu, bütün modern Lübnan tarihi boyunca hiç bugün olduğu kadar önemli bir konumu işgal etmemiştir.
Üçüncüsü; genç kesimlerin özellikle cinsiyet eşitliği, bölgesel eşitlik gibi bütün düzeyleri ile eşitlik söylemleri, mülteciler ve yabancı işçilere yönelik sahip oldukları ırkçılıktan uzak farklı farkındalıkları gibi kültürel imgelemlerini, beklentilerini tanıyan değişiklikleri değerler sistemine dahil etmek.
Bugün, savaşlar döneminde yaşamayan ama onların sonuçlarını miras alan gençlerin oynadıkları temel rolü gözden kaçırmak mümkün değil. Gençlerin mevcut iletişim araçları ile dış dünyaya ilişkin bilgileri, Lübnan’da egemen olan mezhepçi bileşenleri ve siyasete hakim olan pazarlıkları şiddetli bir biçimde küçümsemelerini ve hor görmelerini sağladı. Bunun yanısıra önde gelen politikacıların saçmalıkları da felaketlere neden olanlar ile onlara çözüm bulmayı vaat edenler arasındaki farkın büyümesini ve ayıd edilmesini sağladı. Bu da gençlerin kapalı ufku ile anavatanın kapalı ufku arasındaki örtüşmeyi tamamladı.
Devrimcilerin barışçıl olmakta ısrar etmeleri, kendilerinden önceki bütün yenilmiş nesillere göre daha az ideolojik olmaları, güzel ve süslü sözlerden arınmış bir dil seçmeleri bizleri doğrudan konunun özüne götürüyor. Çünkü bütün bunlar devrimcilerin özellikleridir. Bu özellikler ve yorulmayan bir azim ile gençler, toplumlarını siyasallaştırdılar ve her şeyi gözden geçirerek sürekli tartışmaya başlamasını sağladılar. Bunun yanında geleneksel politikacıları suçlu ve savunma konumuna yerleştirdi.
Bu devrim birçok engeli aştı. Ancak en büyük engel, mezhepçi güçlerin devrimin içine döşediği mayındır. Mezheplerine karşı çıkanlar, gönüllü olarak ya da zorla bütün mezheplere dağıtılmadıkça bu büyük proje gelişemeyecek ve başarılı olamayacaktır.
İşte en tehlikeli mayın budur.
Çünkü devrimin, kota rejiminden yeni odak noktalarına geçmesini engelliyor.
Başka bir deyişle; bu büyük halk hareketinin ölmesi, Lübnan sokağının, 8 ve 14 Mart gibi 2 sokağa yani 2 gruba ya da 2 mezhepçi ittifaka bölünmesi demektir.
İşte devrim ve devrimciler bundan kaçınmaya çalıştılar. Bunun nedeni sadece önceliğinin ekonomik ve sosyal sorunlar olması değil öfkesinin her şeyden önce 8 ve 14 Mart liderlerine yönelik olduğu içindir.
Diğer bölgelerden ve dini gruplardan halk kitlelerinin de güçlü bir şekilde meydanda bulunmaları da devrime bundan kaçınmakta yardımcı oldu.
Ulusal projenin içine bu mayını döşeyen, diğer bütün mezhepçi güçler adına Hizbullah’tır. İdeolojiden şiddete uzanan bir dizi etkenler aracılığıyla büyük bir dini grubun (Şiiler) devrime katılımının önüne geçti. Kutsallar güçlü bir şekilde hatırlatıldı ve silah ile desteklendi. Şii Irak devrimi ve İran kuşatması, bu kompleks tedavinin benimsenmesinin önemli nedenlerindendi.
Nebatiye, Kafr Ruman, Bint Cubeyl’de ve Ring Köprüsü üzerinde yaşananlardan sonra devrimin Hizbullah’ın silahını etkisiz hale getirebileceği ortaya çıktı.
Nitekim Lübnan gibi bir ülkede herhangi bir politik gerçekçilik de bunu gerektirirdi. Buna karşılık Hizbullah’ın silahının, devrimi etkisiz hale getiremediğini de ortaya çıkardı. Hizbullah’a göre devrim, yuvarlanıp büyümemesi gereken bir çığa dönüşmeye başladı. Bilindiği gibi Hizbullah, odak kaymalarınına neden olan dönüşümlerin etrafından dolaşmakta uzmandır. 2005 yılında ulusal bağımsızlık ve güvenlik güçlerinin ellerinin çektirilmesinin gündeme gelmesinin akabinde 2006’da 2 İsrail askeri kaçırıldı ve Temmuz savaşı başladı.
Öte yandan Avn destekçisi Maruni hareket ise tabanı olan Hristiyanlara aynı şeyi yapamadı. Aksine yıpranmış gibi göründü. Elinde tabanı ile pazarlık yapmasını sağlayabilecek hiçbir şey yok gibiydi. En fazla Cumhurbaşkanı Avn’a destek için Baabda Sarayı önünde protesto gösterisi düzenledi ki bu, devrimi dağıtıp ikiye ayırmak için gerekli olanı minumum düzeyde bile karşılamıyor.
Bu yüzden bu görevi Hizbullah üstlendi. Şii kitleleri sokağa döktü ve diğer mezhepçi kitleler arasındaki kararsız gruplara ihtiyaçları olan gerekçeyi verdi: Onlar bir araya gelirken biz neden dağılalım?
Bu mayın şiddetli ya da şiddetsiz bir biçimde, ekonomik çöküş ile ya da onsuz patlayabilir. Bu gerçekleştiğinde ulusal projenin ölümü, kendisini on yıllar boyunca bu rejimin altında çürümeye bırakarak bizzat anavatanı öldürme projesi ile eşdeğer olacaktır.
TT
Lübnan ulusal projesine karşı döşenen mayınlar
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة