Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

12 günlük savaşta Rusya ve Çin İran’a nasıl destek verdi?

İran ile İsrail arasında -nihayetinde ABD’nin ani ve nitelikli saldırısıyla- 12 günlük savaş son buldu.

Şimdi bu savaşa dair söylenebilecek çok şey var. Söze gerek kalmadan bilinmelidir ki bu savaşın taraflarının her biri, kazanç ve kayıplarını mutlaka gözden geçirecektir: Nerede doğru yaptı, nerede başarısız oldu? Hangi kazanımı elde etti, neleri kaybetti? Savaştan önce övündüğü gücü gerçekten neydi ve savaş sırasında bu güç ne işe yaradı?

Asıl dost, gerçekten sadık olan müttefik kimdi?

“Kardeşleri, başlarına bir bela geldiğinde kendilerini çağıran kardeşlerinden delil istemezler.”

Şimdilik İsrail’i bir kenara bırakıp İran’a odaklanıyoruz.

Özellikle Tahran’ın güvendiği müttefikleri ne yaptı? İran’a ne faydaları dokundu? Bu müttefikler İsrail ve ABD’nin bombardımanları altında, Mossad ve Aman'ın İran içinde yürüttüğü özel operasyonlara karşı İran’ı nasıl savundular?

İran, İsrail savaş uçaklarının hava sahasını 12 gün boyunca ihlal ettiği süreçte etkili hava savunma sistemlerine ihtiyaç duydu. Aynı şekilde savaş uçaklarına, savaş desteği sağlayacak başka araçlara ve askerî-siyasi desteğe ihtiyaç duydu. İran özellikle de Rusya’dan bu desteği bekledi. Peki Rusya ne yaptı?

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “Rusya, net tutumuyla İran’ı destekledi” dedi ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’nin Moskova ziyareti sırasında Putin’le görüşmesinde Rusya’nın tavrını takdir ettiğini belirttiğini söyledi.

Ancak bu hafta başında Reuters’a konuşan İranlı kaynaklar, Tahran’ın bugüne dek Rusya’nın verdiği destekten memnun olmadığını dile getirdi. Kremlin ise dün bu eleştirileri reddetti ve İran’a yönelik ABD ve İsrail saldırılarını kınayarak açık bir tavır ortaya koyduklarını ifade etti.

Gelelim Çin ejderhasına. O da İran’a yardımını, adeta şair Mütenebbî’nin ifadesiyle sadece sözle sunabildi:

“Hâl çare olmazsa, söz yetişsin imdada!”

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi İranlı mevkidaşıyla yaptığı telefon görüşmesinde, Çin’in İran’ın egemenliğini savunma hakkına verdiği ‘sözlü’ desteği yineleyerek, tüm tarafların diyaloğa dönmesi ve siyasî çözüm yoluna girmesi gerektiğini vurguladı.

Gerçekte, Çin ve Rusya gibi iki dev gücün ABD’yle bu tür bir çatışmaya karşı bakışı çok daha kapsamlı, daha derin, daha karmaşık ve daha hassastır. Açıkça ifade etmek gerekir ki, Moskova ve Pekin’deki karar vericiler için esas olan Çin ve Rusya’nın çıkarlarıdır; İran’ın ya da başka bir ülkenin değil.

Bu durum, savaşın tozu dumanı dağıldığında hakikatin ne olduğunu anlatan derin ve öğretici bir derstir.

Dünyanın en büyük siyasi şovmeni ve taktik ustası olan Trump ise kendisini bu savaşın en büyük kazananı olarak görüyor. Trump, Truth Social platformu üzerinden yaptığı paylaşımda övünerek şöyle dedi: “İran’ın nükleer kapasitesini yok ettim ve savaşı durdurdum.” Trump aynı zamanda, İran’da rejim değişikliği görmek istemediğini, çünkü bunun kaosa yol açacağını ifade etti.

Rusya ve Çin’in İran’a yönelik tavrı, özellikle İran açısından bu savaşın varoluşsal anlamını göz önüne aldığımızda, İranlı karar vericilerin derinlemesine düşünmesi gereken en önemli hususlardan biridir.