Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Nasrallah ve Irak projesi

Basra, Beyrut ve başka yerlerde gerçekleştirilen protestolar İran'ın en önemli siyasi projesini başarısız kıldı. Bu ayaklanmalar, Irak ve Lübnan'ı kendisine bağımlı olarak değerlendiren Tahran’daki liderlerinin aklına gelmeyen bir gelişmeye yol açtı. Yapılan bilinçli protestolar ile birlikte İran’ın Irak’a dair projesi dağılıp giderken, Lübnan’daki projesinin kapsamı ise daraldı. Tüm İran şehirlerinde bununla eş zamanlı olarak gerçekleştirilen protestolar ise bu durumu güçlendirdi.
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah yaklaşık bir ay önce yaptığı bir konuşmada, Irak'ı Suriye ve Lübnan'a ulaşmak için bir koridor olarak kullanma yönündeki planını ortaya koydu. Televizyondaki konuşmasında Nasrallah, “Fırsat nedir? Elbette Irak. Irak büyük ve zengin bir ülke. Bir sorunumuz var. Lübnan'daki tarımsal üretim Irak'a nasıl ulaşıyor? Lübnan’daki endüstriyel üretim Irak'a nasıl ulaşıyor? Bu neye yol açar? Tarımı tekerini hareket ettirecek, fabrikaları canlandıracak ve yeni fabrikalar için ufuk açacak olan şey nedir? Bunları gemilerle ve uçaklarla ihraç edemediğimiz için önümüzdeki tek seçenek karayoludur. Bu, Lübnan hükümetinin Suriye hükümetiyle anlaşmasına bağlı. Zira geçişler, Lübnan’dan Ebu Kemal sınır kapısına kadardır. Amerikalıların gece gündüz açılmaması için çalıştığı bu geçit, Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’ye yönelik öfkenin sebeplerinden biridir. Çünkü Abdulmehdi Suriye ile olan bu geçidi açmakta ısrar etti. Ben detayları biliyorum. Beni dinleyin. Amerikalıların geçidin açılışını önlemek için yapmadığı baskı ve tehdit kalmadı. Bu geçit üzerinden füzelerin Lübnan’a gönderileceği gibi yalanlar söylediler” ifadelerini kullandı.
Suriye krizinin başlangıcından bu yana üç ülke üzerinde İran'ın bir hegemonyası projesinin bulunduğunu biliyoruz. İran her ülkenin pazarlarını kontrolü altına almak istiyor. Nasrallah’ın Ebu Kemal sınır kapısı için söylediği gibi bu geçit, İran’ın milis ve füze projesine açılan bir kapıdır. Çünkü İran bu projesini hava ve deniz üzerinden gerçekleştiremez. Daha önce Atlantik'e giden uzak deniz şeritlerini denedi. Fakat bu pahalı ve tehlikeli bir girişimdi.
Nasrallah'ın ticaret entegrasyonu diye bahsettiği şey nedir? Bu fikir yeni değil. Lübnan, Hizbullah'ın ülke ekonomisini ve istikrarını silahlarıyla tahrip etmesi öncesinde Irak ve Körfez pazarlarına tarım ve sanayi ürünleri ihraç etti. İran şimdi bölgedeki politik nüfuzunu ve savaş çabalarını güçlendirmek için bölgesel ekonomiler oluşturmak istiyor. İran’ın bu girişimi, bu ülkelerin halklarına yardım etmeyi ve hükümetlerini güçlendirmeyi amaçlayan bağımsız bir ekonomik girişim değil elbette.
Lübnan Hizbullah’ı, güney bölgesini haşhaş tarlalarına ve uyuşturucu fabrikasına dönüştürdü. Ülke Hizbullah’ın tahakküme altında neredeyse 11 buçuk yıl geçirdi. Bu süre zarfında halkın yaşam koşulları önemli ölçüde kötüleşti ve yolsuzluk arttı. Bu durum, bölgede kendisine yönelik düşmanlığın artmasına neden oldu. Baalbek-Hermel bunun bir örneğidir. Lübnan ve Irak halkları Şiilerin önderliğinde iyi bir yaşam talebiyle ayaklandılar. Artık İran Devrim Muhafızları’nın ve onlara bağlı olan milislerin sağdığı bir inek olmayı reddediyorlar.