Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

Trablus'ta sona doğru

Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu (LUO) önceki gün başkent Trablus’u ele geçirmeye yönelik savaşı başlattıklarını duyurdu.
Hafter’in, ‘Allah’ın izniyle ordunun kaçınılmaz bir şekilde muzaffer olacağını’ açıklamasının ardından görev yerleri belirlenmiş ordu birlikleri Trablus’a karşı saldırıya geçti. İlk saatlerde Trablus’taki milis komutanlarının geri çekilmesiyle birlikte şehirde kargaşa hâkim oldu.
İlk aşamada Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından milis güçlerine verilen insansız hava araçlarını (İHA) ve milis güçlere ait uçakların tamamını düşüren Libya Hava Kuvvetleri, Trablus hava sahasını tamamen kontrolüne aldı. Topçu birliklerinin yoğun ateşi sonucu Trablus’taki hükümete bağlı milis güçleri, çok sayıda kayıp vererek başkentin içlerine çekilmek zorunda kaldı. Türkiye’nin askeri müdahale etme ihtimaline karşı uluslararası sessizliğe rağmen ikinci aşamada kent merkezine ilerlenmesi ve geri kalan milis güçlere karşı şehir savaşı verilmesi planlanıyor.
Terörist Müslüman Kardeşler’e (İhvan-ı Müslimin) yardım etmek için Libya’ya müdahalede bulunan Türkiye, Misrata ve Trablus’ta İHA’larının konuşlandığı askeri bölgeler oluşturmuş durumda. Libyalıların çoğunun reddettiği Müslüman Kardeşler ideolojisini savunan hükümete destek veren Türkiye’nin bu kışkırtıcı tutumu bir nevi işgal sayılır.
Birleşmiş Milletler (BM) üyesi egemen bir ülkenin iç işlerine müdahale edilmesi asla kabul edilemez. Türkiye, Libya’daki kaotik ortamdan yararlanarak, Trablus’taki milislere, silah ve teçhizat desteği sağlamakta, Irak ve Suriye’den kaçan savaşçıları Libya’ya yönlendirmektedir. Libya, teröristler ve İhvancı milisler için adeta bir güvenli bölge haline getirilmiştir.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH)  ile tartışmalı bir mutabakat imzalayarak, Libya halkının zenginliklerini ele geçirmek istedi. Hükümet, düşük bir ücret karşılığında Libya’nın egemenliğini Türkiye’ye peşkeş çekti.
Başkent Trablus, El Kaide ile DAEŞ ve Müslüman Kardeşler çizgisi arasında gidip gelen milislerin esiri olmuştur. Milislerin başkenti kontrolü, 2011 Şubat ayının başlarına dayanıyor. Bu milis gruplar, para ve ortak çıkarlar için bir araya gelen insanlardan oluşuyor. UMH ordu güçlerini oluşturan ikinci grup ise; Misrata, Zaviye, Zintan’dan gelen ve başkentte nüfuzu paylaşmak isteyen milisler. Bu milislerin ortak yönü ideolojik olarak İhvan düşüncesini benimsemiş olmaları.
Siyasal İslamcı hareketler ve bunların başında Müslüman Kardeşler örgütü Libya’nın servetlerini cemaatleri için Beytül’Mal olarak değerlendiriyor. Fikri olarak kayıp, siyasi olarak müflis, dini olarak bidatlere bulaşmış olan bu örgüt, ‘uluslararası liderliğin’ emirleri uyarınca başkent Trablus’a hâkim olmayı ve böylelikle Libya’nın kaynaklarını yağmalamayı hedefliyordu.
İhvan teşkilatının üst düzey isimlerinden Hayrat Şatır'ın Mısır’ı kaybetmelerinin ardından örgüt üyelerine Libya hükümetini ele geçirme talimatı verdiği biliniyor. Başkent Trablus, İhvan’ın gözünde Mısır’ı tekrar elde etmek için bir vesile olduğu ifade ediliyor.
‘Sıfır Saati’ başlamasıyla İhvan’ın Trablus’a egemen olma hayalleri suya düşmüş görünüyor. Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) kent içlerine ilerlemesi Siyasal İslamcı hareketlerin Libya’nın gerçek güçleri tarafından hezimete uğratılması anlamını taşıyor. Uluslararası kurumlar bu milislerin başkente hâkimiyetine ses çıkarmamış olsa da kentin terörizmin elinden kurtulması kaçınılmazdır.