Bölgede her şey olası. Ancak bu yeni olaylar sıradışı ve sonuçları da olacak. ABD ile İran arasındaki ilk yüzleşme ve süpriz şoku da bölgedeki savaşların generali Kasım Süleymani suikastı oldu.
Prestij ve liderlik düzeyinde Tahran’ın aldığı ağır yaralar, yaptığı yanlış okumaların sonucudur. Aralarında İran’ın da olduğu bölgedeki kötü rejimler, ABD’nin gücünü hafife almaya ve ABD başkanlarını küçümsemeye alıştı. Saddam, bin Ladin ve Bağdadi’nin sonunu getiren de bu oldu. Bölge rejimlerinin çoğu güçten başka bir şeye saygı duymuyor. Rusya’dan korkuyor, ona ya da çıkarlarına karşı çıkmaktan kaçınıyor. Örneğin İran, Rus kadın gazeteciyi casuslukla suçlayarak tutukladı. Ancak Moskova’nın tehdidinden sonra birkaç gün içerisinde serbest bıraktı. ABD’li ve Avrupalı tutuklular ise yıllarca İran cezaevlerinde kalıyor. Rejim kendilerini baskı ve pazarlık aracı olarak kullanıyor.
Saygı ve ahlak, uluslararası ilişkiler ilkelerinin önceliklerinden olmayabilir ancak bazı ülkelerin prestiji diğerlerinden daha öndedir. Tahran, ABD dahil dünya ülkelerine karşı davranışlarında çok ileriye gitti ve on yıllar boyunca çıkarlarını tehdit etti. Buna karşılık ABD başkanları, güçlerini ve kapasitelerini kullanmaktan kaçındı ve kendisine tabi örgütlerden ajanlarını takip etmekle yetindi. İran mevcut ABD Başkanı Donald Trump’a da kendinden önceki başkanlar gibi davrandığı için bölge tarihindeki en sert yaptırımların yol açtığı zorluk ve sıkıntılara katlanmak zorunda kaldı. Irak’ın Kürdistan bölgesinde bir ABD vatandaşını öldürmeye cüret ettiğinde ve Bağdat’taki büyükelçiliği kuşatmayı planladığında ise bedelini ağır ödedi.
Trump,dokunulmaz olduğunu ve hiç kimsenin saçının bir teline bile dokunmaya cesaret edemeyeceğini sanan en İran'ın en önemli askeri yetkilisini öldürdü. İran, bu nedenle ve ABD’nin vereceği karşılıktan korktuğu için hiçbir kayba yol açmadan Irak’taki ABD üslerini hedef alan füze saldırısı tiyatrosunu oynadı. İranlı liderler şimdi Trump’ın farklı, azimli ve cüretkar bir başkan olduğunu, şiddetli bir saldırı düzenlemeye cesaret ederse İran’ın askeri varlığını sona erdirmekte tereddüt etmeyeceğini çok iyi biliyor. Trump, İran'ın 40 yıllık askeri gücünü ve sanayisini birkaç gün içerisinde yıkabilir. İran ne topraklarını ne de rejimini savunamayacak bir ülkeden ibaret hale gelebilir.
Hepimiz İran’ın yalnızca güç diline saygı duyduğunu biliyoruz. Dolayısıyla ABD’nin sınırsız ve kırmızı çizgiler olmadan İran’a karşı güç kullanması, bölgedeki koşulları daha iyiye doğru değiştirme kapasitesine sahip mükemmel bir siyasi eylemdir.
General Süleymani, Irak’tan Suriye'ye, Lübnan'a, Yemen'e ve Gazze’ye uzanan geniş bir bölgeyi yönetiyor, diğer hükümetleri tehdit ediyordu. Trump’ı kabadayılık ve kibirle itham edenler, İran rejiminin kendisinden daha kabadayı ve kibirli birisi gelene kadar 40 yıldır kabadayılık yaptığını ve üstünlük tasladığını unutuyorlar. Trump, başkan olduğundan beri İran hükümetine elini uzatarak onu müzakarelere çağırdı. Ancak Tahran’dakiler zayıf olduğu için kendilerine el uzattığını sandılar ve birkaç ABD vatandaşını öldürüp büyükelçiliğini yakarak bu eli bükmeye karar verdiler. Nitekim bunu denediler ama sonucu Tahran’da gözyaşı oldu.
Trump bununla da yetinmedi. Onları karşılık vermeye ve İran’ın kapasitesini yok etmeye hazır olduğu ile açıkça tehdit etti. Şimdi hepimiz gözünü kırpmadan bunu yapacağını ve İran’ı yıktıktan sonra bunu bir Twitter mesajı ile deklare edeceğini çok iyi biliyoruz.
Tahran çevresinden ders almıyor. Çin gibi büyük bir devlet bile taviz sayılabilecek şekilde ABD ile müzakerelere dönmeyi kabul etti. Meksika, Kanada ve NATO üyeleri de aynısını yaptı. Türkiye Cumhurbaşkanı sorunları çözmek için Washington’ı ziyaret etti.
Sonuç olumlu olacak. İran rejimine indirilen bu sert darbelerden sonra İran dahil bölgenin lehine olacak beklentiler çıtasını makul bir çerçeve içinde belirleyecek diplomatik çalışmalar mümkün hale gelecektir.
TT
En güçlü kibirli kim?
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة