Sevsen Şair
TT

​Liberal batıyla ilişkilerde yeni strateji

Başkan Donald Trump'ın hezimete uğraması yolunda, ulusal güvenliği tehdit etse de her yöntem meşru sayılabilir. Amerikan liberaller tam olarak böyle düşünüyor. Ortadoğu ülkelerinin, önümüzdeki süreçte, ABD politikalarına yönelik yoğun ve odaklanmış bir dış politika programı belirlemelerinin gerekliliğine inanıyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Trump’ın başarılı olmasına ya da seçimi kaybetmesine hazırlıklı olmalıyız. Dolayısıyla kendimizi bir sonraki aşamaya hazırlayabilmemiz için;  bölgesel çıkarlarımızı önemseyen taraflarla iletişim kanallarımızı açık tutmalı ve yeni araçlarla desteklemeliyiz. ABD kamuoyunda şu an ihtilafta olduğumuz siyasi partilere, bölgemizin gerçekliğini iyi anlatabilmemiz son derece önemli. Özellikle liberal ve demokratlara görüşlerimizi ifade etmeliyiz. Unutmamalı ki bu insanlar, bölgemize dair sathi bilgileriyle geleceğimizi etkileyebilecek kararlar alabiliyorlar.
Liberal ve sol görüşlü örgütlerle iletişim için, yeni bir vizyon ve strateji belirlememiz zorunludur. Onları gerçeklerimizle tanıştırmalıyız. Sadece Donald Trump’ın ya da Gary Johnson’un seçilme ihtimaline bağlı kalmamalıyız. Her ne kadar tüm işaretler Trump’ın yeniden seçileceğini gösterse ve biz de bunu umuyor olsak da; önümüzdeki günlerin neler getireceğini kim bilebilir. Bir zamanlar, Trump’ın başkan olması da öngörülmüyordu.
ABD’li liberaller ve sol partiler pusulalarını yitirmiş durumda, sadece müşterek çıkarlarımız doğrultusunda değil, kendi ulusal çıkarları noktasında da bu böyle. Ne pahasına olursa olsun Trump’ın azline odaklanmış durumdalar. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Demokrat Nancy Pelosi bu uğurda, Başkan Donald Trump'ın İran'a yönelik askeri yetkilerini kısıtlayan tasarının onaylanmasını sağladı. Demokratlar ve liberallerin, bu kararın neden olabileceği tehlikelerin farkında olmadığı görülüyor. Sadece bölgenin güvenliği için değil, Amerikan askerlerini güvenliği için de son derece tehlikeli bir yaklaşım sergiliyorlar.
Doğudan batıya tüm dünya, İran'ın uluslararası barışa yönelik tehditlerini hafife almanın sonuçlarıyla yüzleşmektedir. Uluslararası toplumun ihmalkâr yaklaşımı,  İran’ın Ortadoğu’da terörist Şii milisleri silahlandırarak, birçok Arap rejimini yıkılma noktasına getiren iç savaşları derinleştirmesine ve Türkiye’nin de sınırlarının ötesinde operasyonlar düzenleyebilmesine olanak sağladı.
Bu kaos ortamının başlıca sebeplerinden biri; liberallerle Avrupa sosyalistlerinin, Avrupa, Kanada ya da Amerika için uygun olanın Ortadoğu için de uygun olacağı yanılsamasını içeren dünya tasavvurlarıdır. Liberalizm esas itibariyle bir Anglo-Amerikan düşünce geleneğidir. Görev alanı sınırlanmış veya daraltılmış devlet anlayışıyla, Ortadoğu’daki devletlerin zayıflatılmasına ses çıkarmamış hatta desteklemiştir. Unutulmamalı ki Ortadoğu’da devletler ve kurumları hala gelişim aşamasındadır. Bu aşamada devletlerin çökmesi demek, halklar için felaketler anlamına gelir. Irak, Libya ve Suriye’de yaşananlar bunu gösterir niteliktedir. Bu ülkelerde devletin zayıflatılması terörizm cehenneminin kapılarının açılmasına olanak sağlamıştır. Avrupa solu ve liberaller, İran’ın bölgede görece mutedil bir rejiminin olduğunu düşünüyordu, bu da İran’ın hayal kırıklığı yaşatmasına imkan sağladı, şimdilerde de bu yanlış politikalarının meyvelerini topluyorlar.
Ancak olumlu olan; batının tümünün bu liberal akımla hemfikir olmamasıdır. Şimdilerde popülist hareket diye adlandırdıkları, devletin rolünü önemseyen yeni bir akım yükseliştedir. Kendilerini ‘vatansever’ olarak niteleyen bu akım, Pentagon ve genel olarak ordular içinde etkinlik kazanmaya başlamıştır. Bu akım her ne kadar kendi çıkarlarını öncelese de Ortadoğu’ya yaklaşımları daha gerçekçidir. Bölgedeki tehlikelere yaklaşımları, bizim yaklaşımlarımızla benzeşmektedir. Saçma liberal bakışın, batının çıkarlarına ve uluslararası güvenliğe yıkıcı etkilerinin olduğunun bilincinde hareket etmektedirler.
Yine de bizden farklı düşünen liberallerle iletişim kurmayı ihmal etmemeliyiz. Sadece bizimle aynı stratejileri paylaşan yönetimlerle değil, batı ülkelerindeki tüm siyasi taraflarla etkin bir iletişim ağı kurmamız zorunludur. Yeni dönem; kolektif olarak hareket etmemizi gerektiren yeni diplomatik planlar yapmamızı zorunlu kılıyor.
Liberal akımın yanlış politikalarının neden olduğu yıkımlardan etkilenen halklar, batı kamuoyuna ulaşmak için her yolu denemelidir. Liberallerin zımnen desteklediği İran rejiminin yıkıcı etkilerine maruz kalan Iraklılar, Yemenliler, Suriyeliler ve Lübnanlılar batılıları durumun iç yüzü hakkında aydınlatmalıdır. General Kasım Süleymani’nin öldürülmesini sevinçle karşılayan İranlılar ve Arapları batıda kimse işitmedi. Bu gerçekliği, medya, entelektüeller, sivil toplum kuruluşları ve sosyal medya aracılığıyla bir şekilde batı kamuoyuna ulaştırmalıyız. Sadece karar vericileri değil halkları da bilgilendirmeliyiz.