Cibril Ubeydi
Libyalı araştırmacı yazar
TT

‘İsratin’ ve ‘Yüzyılın Anlaşması’ arasında Filistin

ABD Başkanı Donald Trump tarafından hazırlanan ‘Yüzyılın Anlaşması’ ya da ‘yüzyılın tokadı’ veya nasıl dilerseniz öyle adlandırın, sözde Filistin meselesini çözmeyi hedeflemektedir. Yani onlarca ABD başkanının ilerleme sağlayamadığı meseleyi, Trump’ın bu tarafgir ‘planı’ nihai olarak çözecektir. Planın ayrıntılarını okuyanlar hiç de çözüm odaklı olmadığını görecektir, nitekim ‘şeytan ayrıntıda gizlidir.’
Amerikan yönetiminin ilan ettiği ‘anlaşma’ ya da vizyon, bu şekli ve içeriğiyle, bırakın onurlu ve güçlü bir halk tarafından kabul görmeyi, saf bir insan tarafından bile kabul edilecek nitelikte değildir. Filistinliler hala evlerinin anahtarlarını boyunlarında taşımaktadır. Filistin halkı vatanları uğruna binlerce insanı feda etmiştir. Bu uğurda on binlerce insan yaralanmış ve hapislere düşmüştür.
‘Yüzyılın Anlaşması’ Filistinlilerin asgari haklarını ve isteklerini dahi dikkate almamıştır. Bilakis Filistin’in Yahudileştirilmesini meşrulaştırma amacı taşımaktadır ve Filistinlilerin devletlerini kurmasını en az dört yıl daha ertelemeyi hedeflemektedir.
İngiliz gazetesi The Guardian ‘anlaşmayı’ ‘sahtekârlık’ olarak niteledi. The Guardian’da yer alan haberde ‘Trump’ın planı bir anlaşma değil, sahtekârlıktır’ denildi. Arap Birliği de dışişleri bakanları düzeyinde Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas’la yaptıkları görüşmenin ardından planı reddetti.
Abbas zaten saçmalık olarak addettiği söz konusu ‘planı’ ilan edilmeden önce ret edeceğini vurgulamıştı. Arap Birliği reddediş gerekçesi olarak Trump’ın girişiminin ‘Filistin halkının asgari haklarını ve taleplerini karşılamamasını’ gösterdi.
‘Yüzyılın Anlaşması’ İsrail’in Batı Şeria'da egemenliğinin sürmesini, ‘yasadışı yerleşim yerlerinin’ İsrail’e ilhak edilmesini ve Kudüs’ün bir bütün olarak İsrail egemenliğine girmesini içeriyor. Bu arada sözde Filistin devletinin başkenti de Kudüs olacaktır ama Kudüs’le ilgisi olmayan bir bölgede. Yani Kudüssüz bir Kudüs önerilmektedir.
Filistin trajedisi, uzun yıllar boyunca, Araplardan, Acemlere, Avrupa’dan ABD’ye birçok kişi ve devlet tarafından suiistimal edilmiştir. Bu meseleyi en son suiistimal edense ‘Türk Sultanıdır.’
Belki de Albay Muammer Kaddafi haklıdır. Bilindiği üzere Kaddafi’nin, Eylül 1969'daki askeri darbesinin gerekçelerinden biri de Kudüs’tür. Libya Sirte’de Arap Birliği’nin bir toplantısında, birlik başkanını çağırmış, ‘İsrail’ sözcüğünü ‘Siyonist düşman’ olarak değiştirmesini istemişti. Bu değişiklik yapılmazsa toplantının sonuç bildirgesi olmaksızın bitirileceği tehdidini savurmuştu. Kaddafi aynı zamanda ‘İsratin’ projesinin mimarıydı. Yani coğrafi olarak ve ismen İsrail ile Filistin’in birleşmesini savunuyordu. Kaddafi ‘Beyaz Kitap’ında’ İsrail-Filistin sorunun çözümü için adı ‘İsratin’ yani İsrail’in ‘isra’sı ile Filistin’in ‘tin’i olmak üzere, birleşik bir demokratik devlet öneriyordu. Bazılarının Kaddafi hakkındaki düşüncelerinden bağımsız olarak ifade etmeliyim ki: Kaddafi’nin çözüm önerisi, Yüzyılın Anlaşması’na kıyasla çok daha gerçekçi ve Filistin haklarını gözetir niteliktedir. ABD tarafı Filistinlilerin haklarını yok sayarak çözümde ciddi olmadıklarını göstermiştir.
Filistin meselesi, kendi ülkelerinden kovulmuş bir halkın meselesidir, yerlerine ise dünyanın farklı bölgelerinden getirilen insanlar yerleştirilmiştir. ABD yönetimi hiçbir zaman Filistinlilerin hakkını gözeten bir çözüm taraftarı olmamıştır. ABD Başkanı Bill Clinton tarafından sunulan ‘Gazze ve Eriha’ vizyonu dahi adil bir öneri içermemekteydi. Sonuç olarak; Büyük İsrail’e iman edenlerin Filistin meselesinde adil bir yaklaşım sergilemelerini beklemek beyhudedir.