Hüseyin Şubukşi
TT

​Kitap, virüs ve yönetim

Artık COVID-19 adıyla bilinen yeni tip koronavirüsünün neden olduğu endişeler, korkular ve huzursuzluk ortasında, büyük Fransız yazar Thomas Piketty’nin yeni kitabı “Capital et Idéologie” (Kapital ve İdeoloji) kitabını okuma fırsatı buldum. Bu kitap yazarın dünya çapında satış rekoru kıran ve birçok dile çevrilen Le Capital au XXIe siècle (Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital) adlı kitabından sonra geldi. Yazarın metodolojisini yansıtan bu kapsamlı kitap, 1100 sayfadan oluşuyor. Bir önceki kitabında yazar, küresel çapta tartışma yaratan ve çok konuşulan küresel ekonomik kavramda adaletin eksik olduğu düşüncesini ele almıştı. Yeni kitabında ise okuru, siyasi meseleleri ve ideolojileri çok farklı bir biçimde düşünmeye yönlendiriyor. Tarihin de ekonomik fırsatlar ve gelirlerde eşitsizliğin önceki bin yılda kalmasını ve devam etmesini sağlayan fikir ve düşünceleri açığa çıkarıp ifşa ettiğini söylüyor.
Yüzeysel sağ ve sol politikaların alternatif çözümler sunmakta başarısız olmasını etkili ve aktif bir şekilde sağlayan yöntemi oldukça çarpıcı bir şekilde araştırıyor. Piketty, ekonomimizin “doğal bir gerçek” olmadığını aksine esas olarak kararlara ve seçimlere dayanan tarihsel birikimlere dayanan piyasalar, kârlar ve sermayelerden oluştuğunu söylüyor. Tarih boyunca gerçekleşen maddi ve ideolojik çatışmaların derinlerine dalıyor. Zamanla milyarlarca insanın hayatını şekillendirmeye katkıda bulunan ve köleler ile köleliği, sömürgeciliği, komünizm ve ateşli kapitalizmi sunan karşıt sosyal grupları derinlemesine inceliyor. Kitabında yer verdiği bu düşüncesindeki en çarpıcı nokta belki de kendisini tamamladığı noktaydı. O da, tarih boyunca insani gelişmenin en büyük motivasyonu ve itici gücünün farklı tarihi kanallar ve mesajlar aracılığıyla propaganda edildiği gibi ne toprak mülkiyeti hakkı ne de güvenli bir istikrara ulaşmak  değil eşitlik, öğrenme ve öğretme hakkı için verilen mücadeledir.
Dünyada hepimizin içinde yaşadığı yeni zaman, geçen yüzyılın seksenlerinden beri şiddetli bir eşitsizlik durumunun ve yokluğunun sonucudur. Bu eşitsizlik bir nevi komünizme karşı bir tepkiydi ve ona yönelik uluslararası savaşın bir parçasıydı. Ancak şüphesiz, en önemlisi bilgisizlik, bedelini herkesin ödediği ve hiç kimseye bir şey kazandırmayan kimlik ve ırkçılık politikalarına aşırı batmak olan diğer önemli bileşenlerle de ilgilidir.
Halihazırda dünya çapında etkili olan korona krizinde, ülkeler arasında var olan büyük eşitsizlik uçurumuna tanık oluyoruz. Virüsün yayılmasını önlemek için uygulanan tedbirlerin, bilgisiz kimlik politikalarının bir parçası olan ırkçı hesaplar ve zorbalık için uygun bir fırsat olarak görüldüğüne şahit oluyoruz.
Bu kusur ve hastalıkları iyice anladığımız zaman, rakamlara değil değerlere dayalı bir ekonomi ve politika arasında sağduyulu ve akıllıca bir denge tasavvur etmemiz mümkündür. Bu tür düşünceler ve kitaplar bizlere sadece dünyada olup bitenleri anlamaya yardımcı olmuyor. Aynı zamanda onu geliştirmeye ve iyileştirmeye de çalışıyor. Bu başlı başına büyük bir faydadır.