Tevfik Seyf
Suudi yazar ve düşünür
TT

​Korona dersleri

İnsanların her yaşananda hayat deneyimlerini derinleştirmek için üzerinde durmasını hak eden dersler ve ibretler vardır. İnsanlığın gelişiminin temelinde büyük ölçüde toplumların yüzleştiği, etkilerini azaltmak ve tekrarlanmaması için çözüm, yöntemler ve korunma kuralları geliştirdikleri sorunlar vardır. Hastalıklarla karşılaşmasaydık tıp bilimi, ilaç ve aşı üreten laboratuarlar gelişmezdi.
Bugün dünyayı kasıp kavuran yeni tip koronavirüs salgını, takdir edilesi güç noktalarının yanı sıra giderilmesi gereken zayıf noktaları da açığa çıkaran bu tür olaylara bir örnektir. Bu alanda bahsedilecek çok şey var. Ancak ben, acı korona deneyimi sırasında birden fazla devlette tekrarlandığı için özellikle dikkatimi çeken belirli bir noktaya odaklanmak istiyorum. 
Salgın, “küresel köy” düşüncesinin artık sadece kolay ve hızlı iletişimin mecazi bir ifadesi olmadığını gösterdi. Yeni yüzyılda dünya, toplumlar yahut devletler adını verdiğimiz büyük bir etkileşim birimleri ağına dönüştü. Bu birimler, yasal açıdan birbirlerinden bağımsız ama ekonomik ve bilişsel düzeyde her birinde yaşamı – bir dereceye kadar- diğer birimlere açılıma ve iletişime koşullu kılan bir bağ ile birbirlerine bağlıdırlar.
Çin’de korona salgınının ciddi boyutlara ulaşmasının dünya genelinde ticareti, turizmi ve ulaşımı nasıl vurduğunu fark ettik. Buna bağlı olarak petrol talebi ve fiyatı düştü. Dünyanın batısında ve doğusunda birçok borsa çöktü. Bunlar henüz salgın diğer ülkelere sıçrayıp dünyanın hayatta kalmak için kendisi ile mücadeleyle meşgul olmasından önce gerçekleşti.
Bu bağ, doğal olarak iyi bir şeydir. Elbette salgın bunun antitezini açığa çıkarmamış olsaydı. Antitez ile tüm devletlerin kendilerini izole etmeleri gerektiği duygusuna kapılmalarını, fiili olarak dış sınırlarını kapatmalarını, hatta bazılarının hastalığın görüldüğü şehirleri karantinaya almalarını kastediyorum. Ülkelerin sınırlarını kapatmalarının ve şehirlerin karantinaya alınmasının tedarik zincirinin zayıflamasına ve tüm dünyada mevcut imkanların fazlalığından karşılıklı yararın azalmasına yol açtığını biliyoruz. Birçok ülkenin ulusal sağlık stokunun etkilenmesi korkusuyla salgın ile mücadelede gerekli tıbbi malzemelerin ihracatını yasakladığını duyurması bunun en iyi kanıtıdır.
Allah’tan gelecekte dünyayı korona gibi bir salgınla imtihan etmemesini diliyoruz. Ne var ki mevcut salgın, istisnaları göz ardı etmemek koşuluyla, karşılıklı bağımlılığın yararlı ve gerekli olduğunu deneysel olarak ispatlamıştır. Her devletin –elbette biz de dahil- nüfusunun hayatını sürdürmesi için gerekli malzemelere özel yüzde yüz bağımsız bir yerel tedarik sistemine gereksinimi vardır. Bu tedarik sisteminde olması gerekenler arasında şimdilik aklıma sterilizasyon araçları, hijyen ve birincil koruma malzemeleri gibi belirli örnekler geliyor. Bu yüzden kritik ve gerekli ihtiyaçların belirlenmesini amaçlayan özel araştırmalar yapılması çağrısında bulunuyorum. Bu sistem bugün dünyanın yaşamakta olduğu kritik duruma benzer durumlarda, ülkelerin kendi ihtiyaçları için ihracatı durdurmaları gibi öngörülemez hususlar göz önüne alınarak ihtiyaçların yerel düzeyde tedarikinin sağlanmasını amaçlamalıdır. Basit ticari hesapları bir yana bırakıp insanların hayatlarını göz önünde bulundurarak bu tür yerel kaynakları sağlamaya çalışmanın her devletin görevi olduğunu düşünüyorum.
Milyonlarca vatandaşın hayatının piyasa dalgalanmalarına veya diğer ülkelerin politikalarına ve ihtiyaçlarına tabi olmasına izin verilmemeli. Bunun için her ülke gerekli ihtiyaçlarını belirlemeli ve yüzde yüz yerel kaynaklardan temin etmeye çalışmalıdır.