Vail Mehdi
TT

Petrol krizi yeni bir petrol sistemi mi doğuracak?

Petrol fiyatlarının son yirmi yılın en düşük seviyesini gördüğü bu günlerde, sıklıkla şu iki soruyu duyuyorum; Suudi Arabistan ne zamana kadar piyasaya petrol pompalamaya devam edecek? Petrol fiyatları 20 dolara mı düşecek yoksa 10 dolar bandına gerileme ihtimali de mi söz konusu?
Petrol piyasaları (yaratıcı olabilecek) bir yıkım aşamasına girdi. Suudi Arabistan liderliğindeki Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve Rusya arasında üretim kesintisine ilişkin ortak bir karar alınamadı. Bunun üzerine, devlete ait petrol üreticisi Saudi Aramco, maksimum üretim oranı olan günlük 12 milyon varil petrol çıkararak, arz ettiği tüm petrol türlerinde indirime gidileceğini açıkladı. Bu da Suudi Arabistan’ın pazardaki payını korumak için diğer petrol üreticileri ile ‘savaşa’ girdiği anlamına geliyor.
2020’nin sonlarında kuruluşunun 60. Yılını kutlayacak olan OPEC içindeki üçüncü savaşın yaşanmaya başladığı görülüyor.
Bu savaşa Rusya’nın sebep olduğuna şüphe yok. OPEC toplantısından sonra Rus Enerji Bakanı, ‘’1 Nisan’dan itibaren herkes dilediği gibi üretecek’’ dedi. Suudi Arabistan’ın önerisi ise, küresel piyasalarda dengenin sağlanması için günlük üretimin 1.5 milyon varil azaltılması yönündeydi. Sonuç olarak Rusya, ABD’nin ‘kaya petrolü’ üretimi ile rekabet edebilmek için, Suudi Arabistan’ın önerilerini görmezden geldi. Mevcut ‘petrol savaşlarına’ dair kişisel görüşlerimi söylemeden önce, Suudi Arabistan eski Petrol Bakanı Şeyh Ahmed Zeki Yemani’nin, 1994 yılında Londra’da, OPEC’in 1985’teki ilk petrol savaşlarına dair yaptığı konuşmayı hatırlatmak isterim.
Yemani’nin ilk ‘petrol savaşına’ dair anlattıkları şeylerin bugün yaşananlarla büyük benzerlikler taşıdığını düşünüyorum.  Yemani şunları söylemişti: ‘’O zamanlar petrol üretiminin kısıtlanması ve OPEC dışındaki üreticilerle rekabet edilmesi yönünde bir anlaşma sağlanmıştı. Ancak OPEC üyesi ülkelerin çoğu anlaşmaya uymadı ve Suudi Arabistan ağır yüklerle karşılaştı. Diğer üye ülkeler üretimlerini yükselterek Pazar paylarını arttırdı, fiyatlar dibe indi ve Suudi Arabistan’ın Pazar payı daralarak gelirleri düştü. O zamanlar petrol piyasasında, komünist devletler ve komünist olmayan devletler arasında bir ayrım söz konusuydu. Komünist olmayan ülkelerdeki talep diğerlerine kıyasla düşüktü. 1976'da günde 1.7 milyon varil büyümeye kıyasla 1980 ve 1982 yılları arasında üretimde günlük 1 milyon varil düşüş yaşandı. 1974-1984 yılları arasında bir önceki on yıla oranla, ekonomik büyümenin %2.7 seviyesinde gerçekleşmesi de meseleyi daha da kötüleştirdi. OPEC birinci ‘fiyat savaşından’ yeterli dersleri çıkaramadı. Çünkü uzun vadeli bir stratejisi yoktu ve daha geniş Pazar payı ve daha yüksek fiyatları koruyamadı. Ayrıca OPEC kendi içinde uyumlu değildi, küçük üreticilerin hedefi yüksek fiyatlar olurken, büyük üreticilerin hedefi daha çok ürün satmaktı. Petrol piyasası adeta ters bir piramit şeklindeydi, dünya enerji fiyatları petrole dayalıydı, petrol OPEC’e, OPEC de Suudi Arabistan’a bağımlıydı ve piramit çöktü.
2014’teki İkinci ‘petrol fiyatları’ savaşında da benzeri şeyler yaşandı, OPEC’in 2011-2014 yılları arasında koruduğu küresel petrol fiyatları, OPEC haricindeki petrol üreticilerinin, üretimlerini arttırmalarına neden oldu. OPEC’in fiyatları yüksek tutması petrole olan küresel talebin azalmasına sebebiyet verdi. Suudi Arabistan uzun süre yüksek fiyatları koruyamadı, OPEC yine alışık olduğu şekilde Suudi Arabistan’a yüklendi, çünkü talebin azalması en çok büyük üreticileri etkiliyordu. Kaya petrolü üreticileri ise OPEC’in çabaları ve piyasanın durumu ile ilgilenmedi. Suudi Arabistan petrol fiyatının düşüşüne izin verdi ve 2016 başlarında petrolün varil fiyatı otuz dolarlara geriledi. Oysa 2014 Nisan’ında 80 dolar civarındaydı. Bunun üzerine Rusya harekete geçerek OPEC-Artı’yı (OPEC+) oluşturdu.
Bugün Suudi Arabistan'ın önünde zorlu seçenekler var. İçinde bulunduğumuz on yıl içinde petrole olan talebin artış kaydetmeyeceğini öngörebiliriz. Aynı zamanda OPEC dışındaki üretimin arttığına da şahit oluyoruz. Kimse, 2019 yılında üretimini 2.1 milyon varil kısmış olmasına rağmen Suudi Arabistan’la işbirliği yapmak istemiyor. Birkaç yıl sonra Irak ve Libya da üretimlerini arttırmak isteyebilir. Venezüella’nın da üretimini arttırması, 2025 yılında dünya piyasalarındaki petrol arzının zirveye çıkmasına neden olabilir. Nitekim OPEC dışındaki ülkeler de tam kapasite üretimi sürdüreceklerdir. Dolayısıyla Suudi Arabistan strateji değiştirerek, Aramco’nun petrol üretimini 1 milyon varil arttırdı.
Koronavirüs salgını, küresel petrol üreticilerin durumu dâhil olmak üzere dünyadaki birçok yanlış koşulun düzelmesine neden olabilir. Suudi Arabistan, son bir hafta içinde tüm dünyaya, küresel petrol fiyatlarını herhangi bir ülkeden daha fazla etkileyebileceğini gösterdi. Wall Street Journal'ın 19 Mart tarihli haberinde, ABD petrol sektörünün düzenleyici kurumu olan Teksas Demiryolu Komisyonu'nun üretimi azaltmayı tavsiye ettiğine yer verdi. 1970’li yıllardan bu yana ilk defa böylesi bir karar alınıyor. Dolayısıyla şu an yaşadığımız, son ‘petrol fiyatları savaşı’ olabilir ve yeni bir ‘petrol sisteminin’ doğuşuna şahitlik edebiliriz. Bu yeni sistemin öncülüğü kime ait olacaktır?
Batılı hükümetler artık üretici ve tüketicileri uzlaştırmakta bir rol oynamamaktadır. En son 2008 yılında petrol fiyatları 100 doların üstüne çıktığında, Riyad’da düzenlenen Uluslararası Enerji Forumu’nda, üretici ve tüketici ülkeler bir araya gelmişti. 100’den fazla ülke alınan kararı imzalamış ancak süreç içinde devletlerin desteğinin azalması sebebiyle ilgili kararlar uygulanamamıştı.
Yukarıdaki sorulara cevap vermek gerekirse, bana göre; savaş uzun süreli olmayacaktır. Suudi Arabistan bu seviyede üretime devam ederse, ‘kaya petrolü’ üreticileri haziran ayına kadar OPEC’le anlaşmak zorunda kalacaktır. Petrol fiyatlarının 20 dolar bandında kalması ya da 10 dolara düşecek olması da geçici bir senaryodur. Koronavirüs salgınıyla mücadelede başarılı olunduğu takdirde tekrar bir dengenin kurulması kaçınılmazdır.