İlyas Harfuş
Lübnanlı gazeteci ve yazar
TT

Salgının sorumlusu Çin midir?

Dünya devletleri, her gün yüzlerce vatandaşının hayatına kast eden, ekonomilerini mahveden, gündelik yaşamı sekteye uğratan ‘korona salgınına’ karşı mücadelelerini sürdürüyor. Bu devlet başkanlarından hiçbiri, salgının yayılmasından sorumlu olan devleti açıktan suçlamayı düşünmedi, daha doğrusu buna cüret edemedi. Bir kişi hariç, o da; Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’tı.
ABD Başkanı Trump hakkında farklı düşüncelere sahip olabilirsiniz, ancak şunu kabul etmelisiniz ki; adam düşüncelerini, tepkileri ve sonuçlarını göze alarak cesur bir şekilde dile getirebiliyor. Trump, Çin ve Dünya Sağlık Örgütü’nü (WHO) ‘katil korona salgınının’ bu şekliyle büyümesinden sorumlu tuttu. Bu suçlama dünya genelinde birçok yetkili ve sıradan vatandaşın zihninden de geçmekteydi ancak kimse bu açıklıkta ifade etmeye cesaret edemiyordu. 
Tabi adamın kendine has gerekçeleri olabilir, örneğin ülkesi seçim sathına girmişken, karşılaştığı ekonomik sorunlar onu oldukça endişelendirmiş olmalıdır. Çin'de, salgının ilk görüldüğü Vuhan şehri ve Hubei eyaletinde hayat normal akışına dönüp, ekonomi canlanırken, ABD’nin New York, Chicago ve Detroit gibi büyük şehirleri uzun süreli bir ekonomik durgunlukla yüz yüze kalmıştır.
Trump televizyonlarda Vuhan şehrinde yaşamın tekrar başladığını ve Çin’in küresel ekonomik gücünü tekrar kazandığını gördükçe öfkeden küplere biniyordur. Nitekim buna karşılık büyük sanayi devleti Amerika, önümüzdeki yıllar boyunca, işsizlik ve endüstriyel çöküş tehdidi altındadır. Trump bu neticelerin Çin’i suçlamak için yeterince bahane oluşturduğunu düşünüyor olmalı ki, hiç çekinmeden koronavirüsü ‘Çin virüsü’ olarak tanımlıyor.
Trump’a göre Çin, salgının boyutlarını ilk başlarda gizledi ve vatandaşlarının salgının görüldüğü bölgelerden ayrılmalarına mani olmadı. Dünya ile bağlantılı ticari merkezlere giden Çinliler de, salgını tüm dünyaya yaymış oldu. Ayrıca Çin yönetiminin, dünya mutlu bir yeni yılı kutlamakla meşgulken, Vuhan’daki ‘balık ve et pazarında’ görülen ilk vakaları kasıtlı olarak gizlediği iddia ediliyordu.
Çinli yetkililer ve şehir polisi söz konusu pazardaki dükkânları kapatmış olsa da, Vuhan’da neler yaşadığını uzun bir süre gizli tuttu. Sosyal medyada, nefes darlığı belirtileri gösteren hastalara ve istisnai semptomların yaşandığına dair sağlık raporlarının yayılmasına, ellerinizi yıkayın, eldiven giyin gibi tavsiyelere sıklıkla rastlanmasına rağmen, şehirdeki güvenlik güçleri, bu bilgileri dolaşıma sokan kişileri, halkı paniğe sevk etme suçlamasıyla gözaltına aldı. Bunların arasında  Doktor Li Wenliang da bulunuyordu. aHikâyesi hepimizin malumudur, kısa bir süre sonra Dr. Wenliang koronavirüs sebebiyle yaşamını yitirdi.
Çin’in hataları tıbbi hatalar değil, daha çok siyasi otoritenin sorumsuzluğuyla ilgiliydi. Salgının ilk ortaya çıktığı haftalarda, uzman doktorlar, virüsün sadece hayvanlardan değil, insanlardan insanlara bulaştığını açık bir şekilde dillendiriyordu. Ancak Çin otoriteleri, salgının insandan insana bulaştığına dair herhangi bir kanıt olmadığını ısrarla savunmaya devam etti ve ölenlerin sayısını gizledi. Dünya Sağlık Örgütü WHO ise, 13 Ocak’ta bir açıklama yaparak, Çin hükümetinin salgınla başa çıkma şeklinden memnun olduğunu kaydetti.
Daha sonra korona salgını Çin dışında büyümeye başladı, önce Japonya, Güney Kore, İtalya’nın Lombardiya eyaletine ve daha sonra Washington’a ulaştı. ABD’de ilk hasta Vuhan’dan dönen 35 yaşındaki bir vatandaştı, saha sonra salgın diğer ülkelere de sıçradı. 
ABD Başkanı Trump, daha önce Çin'i ziyaret eden yabancıların ABD’ye girişini yasakladı. O sırada WHO Genel Sekreteri Tedros Adhanom Ghebreyesus, salgının küresel çapta yayılımının ‘yavaş ve sınırlı’ olduğu, uçuşların ve ticari faaliyetlerin durdurulmasına gerek olmadığı yönünde bir açıklama yaptı. Dünya Sağlık Örgütü, salgının ilk belirtilerinin Vuhan'da görülmesinden 2 buçuk ay geçtikten sonra, 11 Mart'ta, Kovid-19’un pandemiye dönüştüğünü açıkladı. Hemen akabinde, Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dünyanın korona ile savaş halinde olduğunu ilan etti.
Çin şu anda Avrupa hastanelerine maske ve tıbbi koruyucu giysiler dağıtıyor. İtalya devlet yetkilileri, Avrupa Birliği’nin yetersiz kalmakla itham ederken,  Çin Devlet Başkanı Şi Çinping’den övgüyle söz ediyor. Dünya basınındaki çoğu yorumcu ve yazar, Çin’in bu yardımlarını, ‘suçluluğunu affettirmek’ için yaptığı düşüncesini paylaşıyor. Nitekim Çin’in eğer isteseydi salgının küresel boyutlara ulaşmasını engelleyebileceği konuşuluyor. Tabi kimse Çin’i kasıtlı olarak korona salgınına sebebiyet vermekle suçlamıyor, Trump’ın aleni olarak, diğer devlet başkanlarının da zımnen Çin’i suçlamalarının gerekçesi, salgını gizlemek ve tehlikeye işaret eden doktorları susturması yönünde. Çin Halk Cumhuriyeti’nin bu yaklaşımı, salgının küresel boyutlara ulaşmasına neden oldu, üstelik dünya devletleriyle de, salgına dair gerekli bilgileri paylaşmadılar. Dünya salgın hakkında daha fazla bilgi sahibi olsaydı, sınırlarını daha erken kapatabilirdi.
Çin’le birlikte, Dünya Sağlık Örgütü de bu sorumluluğu paylaşıyor. Zira salgının pandemiye dönüştüğünü çok geç duyurdu ve ülkelere yeterli uyarılarda bulunmadı. Birçok insan, şu an hesaplaşma vakti değildir diye düşünebilir, ancak er ya da geç, bu salgın sona erdikten sonra kesinlikle kaçınılmaz olarak bir ‘hesaplaşma’ yaşanacaktır.