Sevsen Şair
TT

Korona sonrası Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ülkeleri dün, Kuveyt’in üye ülkeler için göreceli bir gıda güvenliği sağlamak üzere birleşik bir entegre Körfez gıda güvenliği ağı kurulması, Genel Sekreterliğini bunun için teknik bir çalışma hazırlamakla görevlendirme önerisini kabul ettiler.
Bizler her şeye rağmen hala bu konseye bağlı kalırken, yaşamın ilk gereksinimlerinden ve en basit yaşamsal ihtiyaçlardan olan gıdanın temini için bizlere ortak Körfez çıkarlarından ve ortak Körfez çalışma mekanizmalarından geriye ne kaldığını bilmiyorum.
Körfez sürüsü dışında uçanları korona salgını bile uyandırıp kendine getiremediyse başka ne getirebilir?
Küresel sistemin tamamı temellerinden yıkılıyor. Her şey yeniden düzenleniyor. Ülkeler daha önce olmadıkları konuma geliyor. Adlar, standartlar ve gücün temelleri çöküyor.
Körfez ülkeleri vatandaşları, bu konseyin güçlendirilmesine, desteklenmesine, şemsiyesi altında toplanılmasına duyulan ihtiyacın öncekinden bin kere daha şiddetli olduğunun bilincindeler. Biz de bu sisteme bağlı kalmayı ve ortak eylemlerini desteklemeyi kabul edenlere güveniyoruz. Sürünün dışında kalmakta, gerçekliklerini ve verilerini inkar etmekte diretenlere ise şu soruyu yöneltiyoruz: Doğal derinliğiniz ve uzantınız dışında hareket ederken küresel sistemin neyine güveniyorsunuz?
Kurumları ve konseyleri ile BM nerede? On yıllar boyunca bölgenin yaşadığı yıkıma karşı nitelikli uluslararası örgütler ve birlikler ne yaptı? Gözlemcilere göre, bu pandemiden sonra söz konusu sistem klinik olarak ölmüştür. İsrail işgalinden İran yayılmasına, sözde Arap Baharından  son olarak koronavirüs salgınına söz konusu sistemin bize bir yardımı oldu mu? Bütün bu hadiseler bize yıkımı getirirken bu sistem bize yardımcı oldu mu? BM’nin ya da uluslararası kuruluşların kuruluş amaçlarının gerçekleşmesine katkıda bulundu mu? Yoksa bizzat kendisi güvenliğimize ve barışımıza yönelik tüm bu tehditlerin kötüleşmesinin unsurlarından biri miydi?
Bugün dünya, uluslararası anlaşma ve sözleşmelere bağlı kalan, saygı duyan, maddelerine uyan ülkeler ile bunları küçümseyen ülkeler arasında bölünmüş bulunmaktadır. Krizleri çözen ve çarpışmaları önleyen, ülkelerin güvenliğini ve sağlığını koruyan, uluslararası çıkarları her şeyin üstünde tutan, kendi resmi çerçevesi dışında hükümetler arası tüm küresel işbirliği türlerine saygı duyan bir küresel sistem olarak BM’ye inanan ülkeler ile kendisine hiçbir değer vermeyen ülkeler arasında ayrılmıştır.
Söz konusu anlaşma ve sözleşmelere bağlı olan ülkeler kendisini gözeten uluslararası kuruluşlara başvurduklarında, bu kuruluşların ihlal edilmiş, siyasallaştırılmış, uluslararası çatışmaları engellemek yerine onların çıkarlarına hizmet etmeye adanmış olduklarını gördüler. Tek başına uçmakta diretenlere soruyoruz, hal böyleyken siz kime güveniyorsunuz?
Uluslararası kuruluşlardaki bu kusurlar, korona salgını nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü’ne Çin Halk Cumhuriyeti’nin hatalarının üstünü örtmek suçlamasının yöneltilmesi ile ilk kez gündeme gelmiyor. Tedros Adhanom’un başkan olmasını sağlayarak Çin, gerçekten de Dünya Sağlık Örgütüne sızmayı başardı mı? Çin, bilgileri paylaşma ve salgınlarla ilgili gerçekleri açıklama sözleşmelerini 2005 yılında imzalamış olmasına rağmen korona salgını ile gerçekleri saklamak ve açıklamamak gibi önemli hatalar yaptı. Peki, Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Adhanom’un, Çin’in bunları gizlemesine göz yumduğu doğru mu? Eski Dünya Sağlık Örgütü Batı Pasifik Bölge Ofisi Bölge Müdürü Shigeru Omi’ye göre, Çin söz konusu anlaşmaların maddelerine uymadı. İran da uymadı ve ikisi de salgının yaygınlaşmasına ve kurbanları 160 bini geçen bir pandemiye dönüşmesine neden oldular. Bu salgından önce de başta Güvenlik Konseyi olmak üzere diğer BM kuruluşları ve konseylerine birçok suçlamalar yöneltilmişti. Sözgelimi Güvenlik Konseyine, bazı üyelerinin çatışmaları önlemek yerine kendisine hizmet etmek için haksız bir şekilde veto haklarını kullanarak taraflı hareket ettikleri suçlaması yöneltildi. Keza sözde Arap Baharı döneminde Körfez ülkelerine karşı taraflı hareket eden İnsan Hakları Konseyi, Çin ile ticaret anlaşmazlığında ABD’nin tarafını tutmakla suçlanan Dünya Ticaret Örgütü gibi BM’ye bağlı diğer örgütler hakkında da çeşitli suçlamalarda bulunuldu.
İnsan hakları örgütleri ve belirli sınır ötesi sendikalar gibi uluslararası STK'lar hatta spor federasyonları bile bu tür suçlamalardan kurtulamadı. Katar’ın 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapması meselesinde gördüğümüz gibi, FIFA’ya yöneltilen ihlal edildiği ve siyasallaştığı suçlamalarını hepimiz takip ettik. Eski FIFA başkanı İsviçreli Sepp Blatter, Dünya Kupası’nın Katar yerine ABD’de düzenlenmesinin mümkün olduğu açıklamasını yaptığında, boğazına kadar yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarına batmışken konuşmaya hakkı olmadığına dair açıklamalara nasıl maruz kaldığını gördük.
Uluslararası sistemin tamamı yeniden biçimlendiriliyor, birlikler yıkılıyor ve uzlaşılar değişiyor. Güçler dönüşüyor. Allah’tan sonra kendimizden ve biz Körfez halklarını birbirine bağlayan kan ve Arap bağından başka hiçbir sığınağımız kalmadı.
Dolayısıyla eğer Kuveyt gıda güvenliği ile ilgili bir öneride bulunuyorsa bunun nedeni, dünyanın büyük bir bölümü bizden vazgeçmişken hayatta kalmanın en temel yollarından olan gıda güvenliği konusunda bugün birbirimize ihtiyacımız olduğunu bilmesidir.