Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Güvenlik, virüs ve fırsatçılık

Korona virüsün yaklaşık olarak üç aydır kimsenin gözünün yaşına bakmadan herkesi ve hatta her şeyi hedef aldığı gerçeği karşısında afallamış ve çaresizlik içinde bu elim süreçten kurtulacağımız günü bekliyoruz.
Virüsten kurtulmaya dair umutlar bir yanda dururken diğer yanda “acaba başka ne tür problemlerle karşılaşacağız” endişesi hafif karamsarlıkla birlikte karşımıza dikiliyor. Ekonomi ciddi yara alacak, demokrasiler kan kaybedecek, milliyetçi yönelimler artacak, bireysel hak ve hürriyetler kısıtlanacak, daha fazla gözetlenen insanlar haline geleceğiz. Belki doğa da alarm verecek; bir yanda seller, diğer yanda kuraklık.
Sürekli olarak geleceğini bildiğimiz ancak unutmak istediğimiz için pek gündemimizde olmayan “dünyanın sonuna yaklaştığımız gerçeği” sanki her dakika hatırlatılıyor… İşte böyle bir dönemden geçiyoruz.
Ülkelerin, devletlerin, iktidarların, uluslararası kurumların bireylere vaat ettiği en temel olgu güvenlik. Güvenlik yek pare bir durum değil. Güvenlik denince manevi güvenlikten, yokluğun/kıtlığın olmamasından, savaşların olmamasından, suçlu kişilerin toplumda ellerini kollarını sallayarak gezmemesinden, sağlık güvenliğinden, cinsiyet güvenliğinden bahsedebiliriz. Güvenlik, bir ülkenin sınırlarının korunmasından başlayarak, herhangi bir bireyin evinin sınırlarının korunmasına kadar geniş bir alanı kapsıyor. Hukukun üstünlüğünün olması, hukukun işlerliğinin olması da aslında bir güvenlik konusu. Halkın oylarıyla göreve gelen kişilerin işlerini yapmasının engellenmesi de bir güvenlik sorunu… Yani kapsamı dilediğiniz kadar genişletebilirsiniz.
Ancak virüsle birlikte tüm dünyada en önemli konu; vatandaşlar/bireyler için “sağlık güvenliği”, iktidarlar için “iktidarlarını koruma, ekonomik zararı minimuma indirme” ile alakalı olan “kendi varlıklarının güvenliği” oldu.
Tüm dünyada panik havası olduğu bilinen bir durum. Kişi ya da toplumlar panik halinde olduklarında meseleleri etraflıca analiz edemez. Önlerine koyulan ne varsa farkında olmadan kabul ederler. Normal şartlarda toplumlara ve kişilere kabul ettiremeyeceğiniz birçok şeyi, panik halinde olduklarında kabul ettirebilirsiniz.
Son dönemde dünya genelinde her politika virüsten kurtulmaya yönelikmiş gibi gösteriliyor. Sanki tüm dünya hükümetleri işi gücü bırakmışlar, en temel güvenlik vaatlerinden biri olan “sağlık güvenliği” üzerine çalışıyorlarmış gibi bir hava esiyor. Ama mesele estiği gibi mi; işte ondan pek emin değiliz.
Başka ülkelerin topraklarını ilhak etmek, uluslararası sisteme hakim olmaya çalışmak, eriyen oyların artmasını sağlamaya çalışmak, dini ve milli değerleri sanki insanlara moral vermek içinmiş gibi sık sık hatırlatmak, suçluları sokağa salmak, terör faaliyetlerine devam etmek, sağlık konusunda ne kadar başarılı olunduğunun altınız çizmek, sağlık meselesini eleştirenleri gözaltına almak, insanlara yönelik ırkçılık yapmak, vize haklarını askıya almak…
Tüm dünyada iktidarlar sağlık konusunda mücadele edildiğini söylüyorlar, ki ediliyor da, iyileşen vakaların sayısı artıyor, virüs testlerinden çıkan negatif sonuçlar artıyor, ölü sayıları azalıyor, aşıyla ilgili çalışmalar yapılıyor, virüsün ne olduğu ve etkileri üzerine her gün daha fazla bilgi elde ediliyor. Ücretli olan sağlık hizmetleri ücretsiz hale getiriliyor, karantinalar itinayla uygulanıyor, ülkeler vatandaşlarına ve hatta birbirlerine yardım ediyor. Bu ve bunun gibi olumlu gelişmeleri görmemek olmaz.
Ancak bunlarla birlikte ifade etmek zorundayım ki birkaç tanesi hariç tüm dünyadaki iktidarlar bu süreçte toptan sınıfta kaldılar; sağlık örgütleri virüsün ne olduğunu bilmeden bilimsel olmayan tahmini açıklamalar yaptılar, tüm dünyada ekonomik endişeler ile uçuşlar geç iptal edildi, sınırlar kapatılmadı, sürü bağışıklığından bahsedildi, tüm vebal sorumsuz bireylere yüklendi, virüsün haberini yapanlar susturuldu ve daha bir sürü şey…
Ülkeler, devletler, iktidarlar ve kurumların bireylere tek bir borcu var o da vaat ettikleri güvenliği sağlamak. Ancak bunu sağlamakta başarılı olamadılar. Çoğunluğun başarısız olması, bütüncül başarısızlıklarının üzerini örtmüyor. Evet, iyi şeyler de oldu ancak arkamıza dönüp baktığımızda sağlık güvenliğimizi sağladığınızı söyleyemeyiz. Elbette herkesin aciz olduğu böyle bir durumda bunu da kısmen anlayabiliriz. Ancak, yüksek perdeden söylüyorum ki, varlığınızı devam ettirmek için bu olumsuzlukların üzerini örtmeye kalkmanızı, belli amaçlarınızı insanlar panik halindeyken anlamaz diye işleme koymanızı, başarısızlıkları başarıymış gibi göstermenizi, fırsatçılığınızı anlayamayız. Mümkünse sağlayamadığınız güvenlik nedeniyle bir miktar mahcup olup, eksiklerinizi gidermeye yönelin, bireylerin ve toplumların geneli ne yaptığınızı anlamıyor olsa bile anlayanların var olduğunu da bir kenara not edin.