Davos kenti dışında ilk kez Suudi Arabistan Krallığı'nda düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu toplantısı dün Riyad’da başladı. Başlığı “Kalkınma için Uluslararası İşbirliği, Büyüme ve Enerji” olan bu toplantıya ülke liderleri, dünya hükümetlerinden üst düzey yetkililer ve birçok sektörden büyük küresel şirketler katıldı. Nijerya ve Ruanda cumhurbaşkanları, Malezya Başbakanı ve Uluslararası Para Fonu (IMF) Direktörü'nün katıldığı bu toplantının açılış oturumundan itibaren, dünyanın hele de dört yılı aşkın bir süredir art arda ekonomik şoklara maruz kaldığı için şu anda ihtiyacı olan şeyin, açık sözlülük ve şeffaflık olduğu açıkça ortay çıktı.
Bu üst düzey oturuma belki de diplomasiden ziyade cesaret damga vurdu; çünkü Ruanda Devlet Başkanı, dünyanın ihtiyaçları ve kendi çıkarları için uygun gördüğü şeyler konusunda dürüst olması gerektiğini açıkça ifade etti. Afrika kıtasının neye ihtiyacı olduğunu gizlemedi ve bunu iki başlıkta özetledi; dünyanın Afrika'ya yatırım yapması ve Afrika'nın dünya ile yatırım yapması. Bu yatırımın karşılıklı olması gerektiğine dikkat çekti. Dünyada orta sınıfın yükselişine tanık olan en büyük bölge ve belki de yakın gelecekte buna tanık olacak tek bölge olabileceği, bütün bunlara ilave olarak sahip olduğu doğal ve insan kaynakları için Afrika'nın bu denklemde diğer taraflar ile eşit olduğuna inanması gerektiğini belirtti. Afrika kıtası liderlerinden nadiren duyduğumuz bir şey olan ikinci başlık ise Afrika kıtasının ekonomik büyümesinde ilerleyebilmesi için mağduriyet zihniyetinden kurtulması gerektiğiydi.
Malezya Başbakanı da en az bu düzeyde açık sözlü olarak, kendisinden önce konuşan Ruanda Cumhurbaşkanı’nın inkâr etmediği dünyanın Doğu ile Batı, Kuzey ile Güney arasında bölündüğünden bahsetti. Bu bölünmenin olduğunu, ancak bu bölünmelerin dışında kalan ülkelerin tarafsız kalmayı ve taraflardan birinin yanında yer almaktan kaçınmayı tercih ettiğini vurguladı. ASEAN ülkelerinin çoğunluğunun bu yaklaşımı izlediğini açıklayarak, ülkesinin ekonomik olarak umut verici Çin’in yanı sıra Kore ve Japonya ile çalışmak istediği kadar, Batı ile de çalışmak istediğini açıkça ifade etti. Aynı zamanda bu taraflardan hiçbirinin ticari ilişkilerde kendi siyasi ajandasını ve sorunlarını kendisine empoze etmesini istemediğini, ülkesinin yeterince iç sorunu olduğunu, kendisini ilerleme ve refahtan alıkoyan ilave sorunlara dahil olmayı arzu etmediğini anlattı.
IMF Direktörü ise ekonomik büyümeden, bu yıl tarihi yüzde 4 oranının altında kalıp yüzde 3,2'yi aşmayacak bir ekonomik büyüme yaşayacak dünyaya gerçekçi bakmaktan bahsetti. Bugün dünyanın yaşadığı tüm sorunlara rağmen geleceğe iyimser baktı ve bu iyimserliğine delil olarak, son yüz yılda dünyanın başardıklarını gösterdi. İkinci Dünya Savaşı'na, Soğuk Savaş'a ve dünyanın tanık olduğu tüm savaşlara ve bölünmelere rağmen, dünyada ortalama yaşam süresi neredeyse iki katına çıktı. Dünya nüfusu yaklaşık 3 kat artmasına rağmen kişi başına düşen gelir 8 kat arttı ve bu sadece, küresel dayanışma ile ülkelerin ilerleme ve refah yönündeki çabaları sonucu gerçekleşti. IMF Direktörü, ülkelerin para politikası ve kamu borç politikasının, ekonomik hedeflerine ulaşmalarını sağlayan en önemli unsurlar olduğunu vurguladı.
Dünyanın şahit olduğu kargaşa ve bölünmeler göz önüne alındığında, açılış oturumunda ülke liderleri ve kuruluş başkanları tarafından görüşülen her şey en uygun zamanda ve aynı zamanda doğru yerde, 2030 Vizyonu’na giden yolun yarısının kat edilmesini kutlayan Riyad'da müzakere edildi. Üst düzey katılımın tanıklığıyla Suudi Arabistan, konuştukları her şeyi başardı; dünyadaki yerini güvenle seçebilmesini sağlayan coğrafi konumu, insani ve doğal kaynakların zenginliği sayesinde dünyada sahip olduğu önemi fark etti. Suudi Arabistan ayrıca geçtiğimiz yıllarda Doğu, Batı, Kuzey ve Güney ile iş birliği köprüleri kurdu. Ekonomik çıkarlarını paylaştığı tüm ülkelerle, siyasi veya kültürel ajandalar dayatmadan ve tüm ülkelerin değerlerine saygı duyarak ticari ilişkilerini güçlendirdi. Son olarak Suudi Arabistan, son on yılda karşılaştığı tüm zorluklara ve dalgalanmalara rağmen, sağduyulu bir ekonomi politikası ile dengeli ekonomik büyümeyi, sürdürülebilirliği ve ekonomik çeşitliliği sağlamayı başardı. Bu, ülkelerin nadiren başardığı bir kombinasyondur ve Suudi Arabistan’ın, her zaman bu ender kombinasyonu gerçekleştirme çağrısında bulunan ekonomik camianın huzurunda, bu başarısını kutlama hakkı vardır.