Vahdettin İnce
Yazar
TT

Ramazan dokununca

Önce semaya dokunur ramazan. Dokunuşuyla birlikte bambaşka bir manaya bürünen hilali ruhunuzun derinliklerinde hisseder, semaya bambaşka bir gözle bakmaya başlarsınız.
Gözleriniz artık bedeninizin çapının ötesinde maşrık ve mağrip ufuklarına çakılı kalır.
Beyaz ip siyah ipten ayırt edilinceye kadar sihirli bir hissedişin söküşünü yani sahuru yaşarsınız.
Gece ile gündüzü, karanlık ile aydınlığı, hak ile batılı, tevhit ile şirki, günah ile takvayı ayırt etme ufuklarına bakar durursunuz büyüleyici sahur vaktinde…
Ramazan dokununca ufuklara böyle olur. Gününüz, ayınız ayın etrafında döner artık.
Dünyanın uydusu ay siz de ayın peyki olursunuz. Durgun bir suya dönecek kadar yorgun düşen varlığı yeniden canlandıracak ramazan dokunmuştur çünkü.
On bir ay boyunca didinen, çırpınan, tul-i emelin peşinde koşturan, düşen kalkan, yiyen içen ve sonunda nefessiz kalan varlık bitkin düşmüştür ve her nesne bütün benliğiyle ramazanın ihya edici nefesini gözlemektedir.
Ve bu dokunuş gerçekleşmeden önce haberi gelir bir muştu gibi. Zamana değmesinin zamanı gelmiştir ramazanın.
Yaklaştıkça ramazana, zamanın nabız atışları değişir. Artık ramazan atmosferi içinde erimiş üç aylar olmuştur.
Yağmur ilkin dağlara dokunması gibi ramazan da ilkin semaya dokunur. Oradan dünyaya, eşyaya ve dokunduğunu ihya eder.
Zamanın içinde vakitlere dokunur bu sefer. Bildiğiniz öğünleri unutun der: Yeni bir uyanışa odaklanın.
Akşamın adı artık iftardır mesela. Açılış yani. Semadan gelen kendini tut emrine uyan insanın azat edildiği vakit.
Açılış demek olan iftar fıtrat ile aynı köktendir. Bir günlük kendini tutmanın, tefekkürün, hissetmenin yoğunluğu ile derinleşen insanın öz yaratılışı ile buluşması, fıtrata açılması yani.
Ramazan dokunduğu için gece daha aydınlıktır artık. Gecenin kadri yücedir bu yüzden.
Gecelerden bir gece de daha yücedir elbette ve arar durursun onu, dualar önünde meşale. Kur’an’ın dokunduğu geceyi bulmak için geceni aydınlatırsın.
Ramazan geceye benzer benim hayalimde bu nedenle. Ayrıntıları gündüze bırakan, her şeyi apaydınlık bir siyaha boyayan geceye.
Dağ, ova, yayla, dere, vadi, orman, ağaç… her şey tevhit çarşafına bürünmüş gibi olur. ‘Bir’ vardır sadece. Her şeyde birlik görünür yalnızca.
Ramazanı gecenin bir vaktinde çıkagelen ve uykuya yenilmek üzere olan gözleri uyandıran aziz bir misafire benzetirim aynı zamanda.
Derlenip toparlanır herkes aziz misafiri karşılamak için. Heybesinde manalar ikliminden hediyeler taşıyan aziz misafir.
Öleyazmış insanları dirilten Mesih nefesi gibi. Uzaktan gelen aziz misafirin gelişini biri mesela bir anne mutlaka hissetmiştir önceden, ramazanın gelişinin iki ay önceden hissedilmesi gibi.    
Aziz bir misafir nasıl uyuyanları uyandırırsa bir gece vakti, eşya da bambaşka bir ihya sürecini yaşar ramazan dokununca.
Her gün yediğin ekmek, yemek, içtiğin su ne varsa nimete dönüşür ramazan dokunduğu için.
Mala dokununca ramazan, o da fıtratla (fitre) buluşmanın coşkusuyla arınır, tezkiye (zekat) olur.
Ramazan dokununca sura üflenmiş gibi uyanır bütün uyuyanlar.