Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Alternatif ülke Libya

Bölgenin dışından Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’yle aynı görüşte olmayanlar bile öfkesini ve sabrını kontrol edebilme yeteneğini kabul ediyorlar.
Libya savaşı üç yıl önce Mısır’a meydan okuma olarak patlak verdi.
Libya içerisinden Mısır’ın batı sınırından ülkeye sızan silahlı gruplar da bu sorunlardan bir kısmını oluşturuyor.
Ancak Kahire, sızıntıları kovuşturmak için sınır muhafızlarını arttırıp güçlendirerek başa çıkmayı tercih etti.
Ayrıca Kahire yönetimi yıllardır İstanbul, Doha ve Londra’dan yapılan provokasyonlara, Mısır aleyhinde çalışmaya tahsis edilen büyük bir basın ağıyla çarpışma ve şiddet çağrısında bulunarak sokağı harekete geçirme girişimlerine sabır gösterdi.
Ancak Kahire bunu görmezden geldi. Sisi, Mısır’ı, halkı silahlandırmak için çalışan ideolojik ‘İhvan-ı Müslimin’ örgütünü iktidardan uzaklaştırarak bir kez kurtardı. Gazze’deki ‘Hamas’ senaryosunun Mısır’da oynanmasına engel oldu.
Şimdi ise Mısırlıların ‘ikinci tura’ hazırlanmalarından endişe duyuyorum. Bu eski Katar Emiri’nin cümlesiydi.
Katar Emiri, müttefiki olan Müslüman Kardeşler’in yönetimden uzaklaştırılması hakkında yorum yaparken “Bir tur kaybettik, önümüzde çok sayıda tur var” demişti.
Hemen bitişikteki ülke Libya’da savaş hedeflerinin değiştiğini gözlemliyoruz.
Libya’da bir hükümet kurulması için savaş artık hedeflerden biri değil.
Görünüşe göre hedef artık Libya’yı Mısır’daki İhvan-ı Müslimin’e alternatif bir ülke yapmak, Libya’yı Müslüman Kardeşler’in karargahı haline getirmek…
Ulusal Mutabakat Hükümeti ise yalnızca bu alternatif ülkenin dekoru olarak kalacak.
İmzalanan anlaşmalar, Türk askeri varlığı ve unsurların Libya’yı Türk yönetimi altında Mısır muhalefetine ev sahibi haline dönüştürmeyi hedeflediğini gösteriyor.
Bu nedenle Ankara, başkent Trablus kuşatmasını kaldırmak için doğrudan müdahale etti.
Hatta Mısır sınırındaki petrol bölgelerine gitti. Söylemleri ise Fayiz es-Serrac hükümetini müttefik olarak desteklemekten UMH adına konuşmaya dönüştü. 
Libya’yı Türkiye’ye bir ek ve İhvan-ı Müslimin’e alternatif bir vatana dönüştürme projesini göz ardı etmememiz gerek.
Şu anda İstanbul'da ikamet eden Mısır muhalefeti, -ki muhaliflerin Mısır’a girmediğini biliyoruz- sokağı devlete karşı harekete geçirmeyi başaramadı.
İslamcı terör gruplarından müttefikleri de kaos yaratarak Mısır rejimini zayıflatma konusunda muvaffak olamadı. Tam tersine Mısır ekonomisi, sürekli gerileme yaşayan Türkiye ekonomisinin aksine son yıllarda büyük bir toparlanma yaşadı.
Türkiye'nin Libya'yı neden İhvan-ı Müslimin devlet projesi haline getirmek istediğine gelince, amaç Mısır ve Sudan'daki kayıplarını telafi etmek.
Aslında Libya, Mısır’ın aksine Albay Muammer Kaddafi rejiminin çöküşünden sonra faaliyet gösteren ‘El Kaide’ örgütünden dönen, ‘Libya İslami Savaşçılar Grubu’ ve ‘Ensar eş-Şeria‘ terör örgütleri tarafından desteklenen Libyalılardan oluşan küçük bir grup dışında, İhvan-ı Müslimin’e kucak açan bir ülke olmadı. Libya'daki çatışan siyasi güçlerin çoğunun dini değil, kabile ve toprak uzantıları var. Dahası, sivil güçlerin çoğu 2015'te mevcut parçalanmayı güçlendiren Suheyrat Anlaşması'ndan bu yana ortadan kayboldu.
Libya o zamandan bugüne kadar toparlanamadı.
Türkler, Libya’ya bakınca petrol ve coğrafik konum görüyor. Sıkı kontrol altına alındığında, mevcut krizlerinde Doha'ya yaslanan Türkiye'nin faaliyetlerini ve grubun derin uzantılara sahip olduğu Mısır ve Sudan'a komşu bir ülkeyi destekleyebilen bir ülkedir.