İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Fukuyama ve ‘siyah kuğu’ zamanları

Japon asıllı ABD’li düşünür Francis Fukuyama’nın tarihin sonunun adamı olarak görülmesi gerekmiyor. Şimdi nadir olayları tahmin etmenin zorluğunu gösteren siyah kuğu teorisine dönüyoruz. Nitekim tüm kuğular beyazdır ve bu nedenle siyah bir kuğuya rastlamak beklenilen bir şey değildir. Fukuyama, Foreign Affairs’in son sayısında korona salgının sonrasında dünya için beklenmedik olan durumları ele alıyor.
Son zamanlarda birçok kişi korona pandemisinin dünyayı değiştireceğini savunurken, başka bir grup ise buna karşı çıktı ve korona salgınının yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıkan İspanyol gribi seviyesine ulaşmadığı değerlendirmesinde bulundular. Fukuyama bize sağduyulu, ileri görüşlü bir bilimsel okuma sunuyor. Salgınla mücadelede kararlı olan ülkeler ile mücadelede başarısız ülkeler arasındaki farklarla başlangıç yapan Amerikalı düşünür, ‘devletin kapasitesi, sosyal güven ve liderlik’ olmak üzere üç temel meseleye dikkat çekiyor. Buna göre açık yetkilere sahip bir devlet, vatandaşların güvendiği ve dinlediği bir hükümet ve etkili liderler başarılı olmanın temel şartları. Ancak yapılarında tektonik dengesizlikten mustarip olan, liderlik için gerekli şartları taşımayan ve toplum içerisinde çeşitli kutuplaşmaların olduğu ülkelerin vatandaşları ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya bulunuyorlar.
Fukuyama korona salgınının etkilerini ekonomik, politik ve sosyal olarak üç ana başlıkta ele alıyor ve bunların her biriyle ilgili değerlendirmesi insanın içine işleyen bir korkuyu da beraberinde getiriyor. Bu bağlamda Fukuyama, şüphesiz ekonomik olarak bir bunalımla karşı karşıya bulunulduğunu ifade ederek, muhtemelen yalnızca dev şirketlerin hayatta kalacağı ve aslan payını dijital teknoloji devlerinin özellikle Jeff Bezos ve Mark Zuckerberg'de olduğu gibi astronomik kazançlara ulaşacağı değerlendirmesinde bulunuyor.
Fukuyama, salgının politik sonuçlarının daha ciddi olabileceğinden söz ediyor. Bozulan bir ekonominin siyaset ve takip edilen pusula üzerinde etkili olması kaçınılmaz. Bu durum şiddetli siyasi bir tepkiyi de beraberinde getirebilir. Fakat kime karşı? Açık değil.
Fukuyama salgının toplumsal planda etkileriyle ilgili olarak, insanlar arasındaki boşluğun derinleşeceği değerlendirmesinde bulunuyor. Zenginler ve sermayenin sahipleri servetlerine servet katarken, yoksul olan kesimlerin yoksullukları ise can verdikleri dar ağaçları olacak. Bu durum belirli bir noktada yıkıcı toplumsal patlamaların yaşanabileceği ihtimalini de akıllara getiriyor.
Peki ya eğer gerçekten de korona sonrası olarak adlandırılan bir dönem olacaksa, uluslararası denge ve küresel iktidar hakkında ne söylenebilir? Amerika son dört ay içinde Çin’in lehine olacak şekilde nüfuz ve güç alanlarında herhangi bir kayıp yaşadı mı?
Fukuyama Amerika’nın uluslararası arenadaki prestijinin dramatik bir şekilde düşmesi ile birlikte Çin’in nispi de olsa bundan faydalanacağını söylüyor. Ona göre salgının bu şekilde devam etmesi, faşizmin bir kez daha boy göstermesi ihtimaliyle birlikte liberal uluslararası düzeni yıpratacaktır.
Salgın uluslararası savaşlara veya çatışmalara yol açacak mı?
Fukayama bu konuda Soğuk Savaş dönemindeki eski klasik okulun analizlerini takip ediyor görünüyor. Yani, nükleer caydırıcı bir denge olduğu sürece bu tür savaşların yaşanmasının zor olduğunu söylüyor. Fakat düşünürümüz, görünüşe göre bu çatışmaların biçimlerinin değiştiğini göz ardı etmiş. Çünkü siber uzayda yaşanacak bir çatışma, farklı da olsa daha az korkunç olmayan büyük kayıplara neden olabilir.
Peki ya bütün bu olumsuz durumlarla birlikte salgın felaketi bir fırsata dönüşebilir mi?
Fukayama, korona şokunun liberal demokrasiyi canlandırabileceğini ve uzun zamandır beklenen yapısal reform için koşullar yaratabileceğini düşünüyor. Ayrıca korona pandemisinin hükümetin ehemmiyetini gösterdiğine ve Ronald Reagan'ın şu sözünün yanlışlığını ortaya koyduğuna değiniyor: “Hükümetler, çözümlerin değil krizlerin nedenidir.” Zira insanlık, bireylerin işlerini herhangi bir yönetim olmadan görebilecekleri ütopya düzeyine henüz ulaşmadı. Bu yüzden Gary Becker, Milton Friedman ve George Stigler gibi Chicago Üniversitesi ekonomistlerinin çağrısı uyarınca aşırı neoliberalizm biçimlerine son vermek için iyi bir zaman olabilir.
Fukayama Başkan Trump'ın bir dostuymuş gibi görünmüyor, bilakis Trump’ı çok sert şekilde eleştiriyor ve onu modern Amerikan tarihinin en tartışmalı lideri olarak görüyor. Ayrıca korona krizinde de etkili olamadığı kanaatinde olduğunu ifade ediyor. Bu, demokrasiye veya uluslararası liberal düzene dönüş şansının azalmasına yol açıyor.
Bununla birlikte kriz, bilim insanlarının aşı ve ilaç bulmak gibi insanlığın ortak yararı için iletişim ağını derinleştirmeleri sonucu uluslararası işbirliğini teşvik edebilir, özel sektör ve bireyler tarafından iyi girişimler başlatılabilir ve hükümetler sosyal hizmetlere daha dikkatli bir şekilde yönelebilir.
Fukayama’nın çok fazla siyah kuğusu var. Virüsün ikinci bir dalgayla yeniden dönmesi bunun sayısını artırabilir. Allah bizi ve sizleri korusun.