Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

Hizbullah hızlıca sona mı yaklaşıyor?

Lübnan'ı ve başkentini geçmiş savaşlardan daha fazla yıkıma uğratan, ölüm ve yaralanmaların daha fazla olduğu bir hadise gerçekleşti. Hikaye bir kez daha tekrarlandı. 2008’de Lübnan hükümeti, Hizbullah'ın Beyrut havaalanını kontrol etmesine ve güvenlik amacıyla kullanılan bir yeraltı iletişim ağı kurulmasına itiraz etti. Bakanlar Konseyi, bunu devletin egemenliğini ihlal ve kamu malına yönelik bir saldırı olarak değerlendirdiği cesur bir karara imza attı. Hizbullah silaha başvurdu ve rakiplerinin bölgelerine saldırıda bulunarak 70 kadar kişiyi öldürdü.
Katar, 2005 yılında ‘Hariri ve diğer liderlerin suikastlarında’ Hizbullah'ı desteklediği ve savunduğu gibi bu kez de müttefikine fon sağladı. Doha'da Hizbullah’ın tüm taleplerinin gerçekleştiği uzlaşı konferansı düzenlendi. Hükümet kararlarını geri çekti ve havaalanı, liman ve iletişim ağları o günden beri Hizbullah tarafından kontrol edilmeye devam etti.
Elbette bunun öncesindeki olayları da unutmuyoruz. Hizbullah’ın suikastına karşı gerçekleştirilen geniş çaplı protestolara cevap olarak 2006 yılında iki askerin kaçırılması ile İsrail’e savaş açıldı. Bu, Lübnan'ın altyapısının tahrip olmasına neden oldu. Takip eden yıllarda zorbalık daha da arttı. Hizbullah hükümete dahil oldu ve şimdi olduğu gibi ipleri eline aldı. Sağlık Bakanlığı gibi önemli bakanlıkları kontrol altına aldı, rejime bağlı olan İranlılara sağlık hizmetleri sağladı ve kendi destekçilerinin çıkarına kamu malını yağmaladı. Hizbullah’ın eliyle ülkede mali bir kriz yaşandı. Ülkedeki kara para aklama ve terörizmden dolayı Batılı ülkeler tarafından boykotlar gerçekleşti. Bankacılık sektörü çöküşün eşiğine geldi. Pek çok insan birikimini kaybetti ve ülkenin orta sınıfı buharlaştı. Beyrut şehir merkezinin üçte birini tahrip eden liman patlaması, Hizbullah'ın bir başka eylemiydi. Hizbullah silahlarını ve patlayıcılarını kasıtlı olarak sivil alanlarda depoluyordu.
Tekrarlanan olaylar her şeyden önce İsrail’in hedeflenmesindeki zayıflığı ve başarısızlığı göstermekle birlikte meydana gelen finans ve hizmet alanındaki çöküşler herkesin hayatını etkiliyor. İran rejiminin abluka altına alınması ve ülke içerisinde Hizbullah aleyhinde oluşan koşullar, silahsızlanması yönündeki çağrılara cevap vermediği takdirde bu yapının varlığı için büyük bir tehdit oluşturuyor. İran rejimi, gerek içeriden gerekse de dışarıdan maruz kaldığı baskılar sebebiyle askeri ve ekonomik bir çöküşle karşı karşıyadır.
Tahran'daki iktidarın umutları, Donald Trump'ın ABD başkanlık seçimlerinde yeniden seçilmemesine bağlı. Trump’ın yeniden seçilmesi durumunda Tahran’daki rejimin ve Hizbullah’ın bir şekilde nihayete ereceği biliniyor. Demokrat rakibi seçimleri kazansa bile eğer değişimi kabul etmezse uluslararası arzu dolayısıyla çöküşü hızlanacaktır. Hizbullah’a askeri olarak son verilmesi, taleplerin başında yer alıyor. Hizbullah’ın silahları, kara para aklama operasyonları, teröristleri finanse etmesi, bölgedeki savaşlarda savaşçılar kiralaması ve herkes için tehdit olması örgütün sonunu hızlandıracak.