Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

BAE ve İsrail

Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki 193 ülkeden 168’i İsrail'i tanıyor. İşittiklerinize rağmen önceki gün yaşananların ciddi bir sorun teşkil etmediğini görmek için bu rakamları okumak yeterlidir. BAE’nin İsrail’le olan ilişkileri, Oslo’dan 27 yıl sonra, Mısır Büyükelçisi Said Murtaza’nın Tel Aviv'e gelişinden 40 yıl sonra ve Katar'a ilk kez İsrailli bir yetkilinin atanmasıyla Doha'daki ataşe binasına İsrail bayrağı asılmasından 24 yıl sonra başladı. Dolayısıyla Katar'ın başlattığı saldırı ve eleştiri kampanyası, Araplar arası ilişkilerdeki anlaşmazlıkları yansıtıyor, yoksa İsrail ile atılan diplomatik adımlarla hiçbir ilgisi yok.
Bununa birlikte İsrail ile ilişkiler meselesi gündeme geldiğinde sık sık unuttuğumuz iki önemli hususun açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Öncelikle -ister devlet düzeyinde isterse de ferdi olarak- hiçbir Arap tarafın Filistinlilere davalarını nasıl sürdürecekleri ve İsrail ile ilişkilerini nasıl yönetecekleri konusunda bir şeyleri dayatma hakkına sahip değildir. Bu, Ramallah'taki meşru yetkilerin karar vereceği ve yalnızca Filistin halkına ait bir konudur. İsraillilerle bir veya iki devletli çözüm konusunda bir anlaşma isteyip istemediklerine karar verecek olan onlardır. Kudüs’te bir devlet, mültecilerin geri dönüp dönmeyeceği ve barış veya savaş konularında da karar mercii Filistinlilerdir. Filistin kararı üzerindeki Arap vesayeti, yarım asır önce Arap Birliği'nin kararıyla sona erdi. Filistin’in kararı onlar içindir, Katarlılar, Suriyeliler, İranlılar veya Suudiler için değil.
İkinci husus, her Arap ülkesinin İsrail ile ilişkiler de dahil olmak üzere uluslararası ilişkilerini yönetme hakkına sahip olmasıdır. Bu konu, her ülkenin -Filistin’in veya diğer Arapların ne istediğine göre değil- kendi çıkarları doğrultusunda kararlar aldığı bir egemenlik meselesidir. Zira her Arap ülkesinin kendine özgü koşulları vardır. Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, Ömer el-Beşir rejiminin devrilmesi sonrasında İsrail ile neden ilişkiler kurulduğu sorulduğunda, Sudan'ın yüksek çıkarının bunu gerektirdiğini söyledi. Aynı şekilde BAE’nin de günümüzün tehlikeli bölgesel krizlerinin ortasında bazı muhafaza etmesi gereken çıkarları bulunuyor.
Katar neden 1996 yılında İsrail'e kapısını açtı, Doha'da Şimon Peres'i kabul etti ve bir ticari ataşe açtı? Bu, Hamad bin Halife'nin babasına karşı darbe düzenleyip iktidara gelmesinden üç ay sonra gerçekleşti. Bunun nedeni açık: İktidardaki konumunu güçlendirmek. Cumhurbaşkanı Enver Sedat, Mısır'ın çıkarları için en doğru olanın bir barış anlaşması ve İsrail ile ilişkiler olduğuna karar verdi.
Gerçek şu ki, Araplar İsrail ile muhataplık sorunu aşamasını geride bıraktı. Bu artık bir şok değil, bilakis eski ve sıkıcı bir hikayedir. Zira İsrailliler Arap başkentlerindeki tüm havaalanlarına indiler ve diplomat, sporcu, güvenlik personeli veya basın uzmanı olarak karşılandılar. Tüm bu yıllar boyunca kaybedenler Filistinliler oldu. Ne devletin tanınması, ne topraklara geri dönüş, ne hizmet ve ne de vatandaşa destek... Haberleri ve hakkındaki olumsuz yorumları izlemekle yetinmek yönetimin tercihidir. Kendi amacına ve vatandaşlarının ihtiyaçlarına hizmet edecek herhangi bir alanda ilerleme sağlamak için bu gelişmelerden faydalanabilir. Katar veya Türkiye’nin oyunu içerisinde Filistinli yetkililerin diğer taraflara paslanan bir araç olarak kullandığını gördüğümüzde üzülüyoruz. Filistin mevcut gerçeklikle olduğu haliyle muhatap olamadığı ve Arap ülkelerinin İsrail'le ilişkilerinde içinde bulundukları koşulları anlamayı reddettiği için kaybetmeye devam ediyor.