Vahdettin İnce
Yazar
TT

Vekaletten asalete doğru Ortadoğu savaşları

Deprem uzmanları sayesinde, fay hatlarında enerji birikimi ile meydana gelen kırılmaların depremlere sebep olduğunu biliyoruz. Yine deprem uzmanları sayesinde sık sık meydana gelen küçük depremlerin aslında yararlı olduğunu da biliyoruz.
Bir yerde ne kadar çok küçük depremler olursa muhtemel bir büyük depremin hem şiddeti az olur hem de yıkıcı etkisi.
Bu kural uluslararası ilişkilerde de geçerlidir. Toplumlarda, devletlerde, kıtalarda da enerji birikir ve bu enerji küçük çatışmalarla deşarj edilmezse küçük bir kıvılcımla büyük ve yıkıcı bir çatışmaya sebep olduğu defalarca tecrübe edilmiştir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında olduğu gibi.
Bu yıkıcı tecrübeleri yaşayan dünya, böylesine büyük felaketlere yol açan savaşlara meydan vermemek için enerji birikimi yaşanan bölgelerde kontrollü bir şekilde küçük, yerel çatışmalara yol verirler.
Ortadoğu’da İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne yaşanan bütün çatışmaları böyle okumak gerekir. Yemen, Suriye, Irak, Libya, hatta Filistin-İsrail çatışmaları bunun günümüzdeki örnekleridir.
Zaman zaman Arap-İsrail ve İran-Irak Savaşları gibi orta büyüklükteki çatışmalar yaşansa da büyük çatışmalara evrilmesine izin verilmiyordu bugüne kadar.
Ama günümüzde dünyada, özellikle bölgemizde enerji o kadar birikmiştir ki bir büyük çatışmanın başlaması an meselesidir diyebiliriz. Çünkü bu enerjinin küçük ve yerel çatışmalarla deşarj edilmesine imkan kalmamıştır ya da artık küçük çaplı vekalet savaşları işe yaramamaktadır.
Mesela Libya’da vekalet savaşları bir noktaya gelip tıkanmış ve asalet savaşının başlamasına belki de ramak kalmıştır.
Yine Doğu Akdeniz’deki gelişmeler nedeniyle Türkiye ile Yunanistan arasında bir çatışmanın meydana gelmesi ihtimali gittikçe artmaktadır. Bunu hem Türkiye’nin hem de Yunanistan’ın yetkililerinin söylemlerinden anlayabiliyoruz.
Türkiye’nin sorunu sadece Doğu Akdeniz dolayısıyla Yunanistan’la değildir, Libya’da, Rusya ve Fransa ile de karşı karşıya gelmektedir, şimdilik diplomatik düzeyde. Ama bir enerji birikimi var ve bu birikim ulusal hükümet ile Hafter güçleri arasındaki küçük çaplı çatışma ile boşaltılacak gibi görünmüyor.
Beri tarafta Beyrut patlaması ile psikolojik olarak baskı altına alınan Hizbullah’ın bir operasyona maruz kalması, bugünden yarına olmasa da silahsızlanmasının etkin bir şekilde gündeme gelmesi kuvvetle muhtemeldir.
Bunun anlamı İran’ın en büyük ve etkin müttefiklerinden birinin etkisiz hale gelmesidir. Yani muhtemel bir İran-ABD veya İran-İsrail kapışmasında İran’ın elinin zayıflaması anlamına gelir.
Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuz zaman biriken enerjinin vekalet savaşlarıyla boşaltılamayacak kadar büyük olduğu anlaşılıyor. Bir anlamda Ortadoğu’nun birkaç bölgesinde büyük çaplı çatışmalara doğru hazırlıklar yapıldığı görülmektedir.
Yıkım, ölüm, kan, gözyaşı, iltica…daha uzun süre yakamızı bırakmayacak gibi.