Semir Ataullah
Lübnanlı gazeteci - yazar
TT

Geri döndü ve geri döndüler

Emmanuel Macron Lübnan'da kaldığından daha fazla kalamaz. Zira Fransa cumhurbaşkanı olduğu için sorumlulukları hiç de az değil.
Nasıl ki Beyrut limanında patlama olduysa, Fransa ve Avrupa’yı da -genellikle neşeli olan Parisliler de dahil olmak üzere- insanların hayatlarını mahveden korona felaketi vurdu. Bu neşeli insanlar şu anda endişeli yüzlerine taktıkları maskeler ile şehirde korkuyla geziyorlar. İşsizlikten, yoksulluktan, okulların kapalı olmasından ve ticari bir bunalımdan korkuyorlar.
Genç cumhurbaşkanı en nihayetinde ülkesine dönmek zorunda kaldı. Lübnanlı siyasetçiler onun ülkeden ayrılmasının hemen akabinde hastalıklı adetlerine ve alışkanlıklarına geri döndüler. Sanki o ülkeye hiç gelmemiş, onları bir araya toplamamış ve onların umut verici vaatlerini dinlememiş gibi. Sevgili başkan, Lübnan'daki bir taahhüdün dünyanın geri kalanındaki taahhütlere benzer olduğuna ve ülkedeki yasanın dünyanın dört bir köşesindeki vatandaşların anladığı anlamda yasa olduğuna inanıyorsanız, bu aldanışı gençliğinize veriyorum. Çünkü hiçbir zaman öyle olmadı, olmuyor ve olmayacak.
Macron Beyrut havaalanından ayrılır ayrılmaz Lübnan, gözünü vatandan ayırıp bakan koltuklarına dikti. Ağlayan başkente arkasını döndü ve burayı enkazın içinde mahalleleri aramaya çalışan kurtarma ekibine bıraktı. Lübnan'ın daha önce hiç görmediği ekonomik enkaz, yoksuzluk, açlık ve gözyaşlarının arasında para kalıntıları aradılar.
Sanki küllerin, yıkımın, ölülerin ve yaralıların trajedisi yetmezmiş gibi Şili'den gönüllü kurtarma ekibi, yanlarında enkaz altında canlı birinin kalıp kalmadığını koklayarak tespit eden kurtarma köpeği ‘Flash’ ile birlikte ülkeye geldi. Efsanelerde olduğu gibi, Flash insanların sinirlerini tetikledi ve nefesler tutuldu. Flash, kuyruğunu hızlı ve gergin bir şekilde salladığı zaman hata yapmaz. Nitekim maden memleketinde bu mesleğin zorluğunu öğrendi. Muhtemelen Şili, çöküşün günlük bir risk olduğu tek ülkedir. Ne kadar meşakkatli bir meslek.
1970'lerin sonunda Londra'ya gittiğimde buradaki madenciler ücretlerinde bir artış istiyorlardı. O zaman bir işçinin ücreti haftalık 20 sterlindi. Margaret Thatcher’in iktidara gelir gelmez yaptığı ilk iş, insanların öldüğü madenleri kapatmak oldu. İngilizler, Charles Dickens'ın romanlarından okuduklarıyla yetindiler.
Macron iki gün süreyle sahneyi değiştirdi, siyasetçileri bir araya getirdi, onları utandırdı ve bir nebze de olsa vatanseverlik ve insanlık duygusu olan farklı bir dil konuşmalarını sağladı. Estetik maskeler takıp yalnızca resmi ziyafetler için dışarı çıktılar. Çünkü sokaklarda halk tarafından kovalanacaklardı. Kimse artık onları ne görmeye ne de işitmeye dayanamıyor. Onların yüzünden insanların başına gelmeyen bir felaket kalmadı. Halk her türlü insanlık zulmünden nasibini aldı.
Macron iki gün boyunca onları değiştirmeyi başardı. Bundan daha fazlası da imkansız zaten. Macron’un Paris’e dönmesiyle birlikte her biri siperine ve kendi içinin kovuğuna geri döndü.