Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

İsrail'le ilişkiler ülkelerin stratejik eylemidir

Önce Ürdün ve Mısır, şimdi de BAE ve Bahreyn. Engeller yıkılıyor. Sudan bunu kısmen gerçekleştirdi. Umman memnuniyetle karşıladı. Suudi Arabistan’ın kapıları açık ve diğerlerinin de buna katılması uzun sürmeyecek.
İsrail ile Arap ilişkileri treni Manama'da durmayacak. Öte taraftan açık bir şekilde ortaya çıktı ki Filistin yönetimi beklenmedik gelişmelerle başa çıkamayacak. Oynadığı hamlelerde başarısız oldu. Arap Birliği toplantısında BAE'nin İsrail ile ilişkilerine karşı durulması girişiminde tek bir oy bile alamadı. Filistin yönetimi tarihinde ilk kez böyle bir ‘oybirliğiyle reddedilme’ durumuyla karşı karşıya kaldı. Katılımcılar Filistin yönetimi gibi diğer her ülkenin de kendi adına karar verme hakkı olduğunu söylediler.
Görünüşe göre Filistin liderliği gerçeklikten tamamen uzak ve yarım asırdır kendisini tereddüt etmeden destekleyen Arap ülkelerinin içinde bulunduğu kusurları anlamaya çalışmakla ilgilenmiyor.
Dramatik değişiklikler bağlamında iki mesele sık sık dile getirildi. Bu ilişkilerin, başkanlık seçimlerinde Donald Trump'ı desteklemekten ve onu memnun etmekten ibaret olduğu söylendi. Ayrıca bunun aslında yıllardır var olan fakat saklanan ilişkilerin kamuya ilanından ibaret olduğu söylendi.
Ramallah'taki kardeşler olan biteni basitleştiriyorlar. Oysa mesele daha derin ve daha önemli. İsrail ile olan ilişkiler bütünüyle diplomatik ve ekonomik ilişkilerdir. Eleştirmenlerin söylediği gibi konun hiçbir şekilde Trump’ı razı etmekle bir ilgisi yoktur. İsrail ile ilişkiler, bu ülkelerin en yüksek çıkarlarını ifade eden stratejik bir eylemdir. ABD seçimlerine gelince, bunun için bir İsrailli yetkiliyi kabul etmek, ortak bir konferans veya tenis maçı düzenlemek gibi bir medya propagandası yeterli olurdu.
İsrail ile ‘masa altı ilişkileri’ denilen şey ise son değişikliklerle artık önemi kalmayan bir konudur. Zira ekonomik, teknik ve askeri düzeyde atılan ve tamamlanan adımlar bundan daha derindir. Bugün bölge İran ve Türkiye'nin yayılmacı politikaları karşısında ciddi varoluşsal krizler yaşıyor ve bu ülkeler Filistin liderliğinin ne düşündüğünü hesaba katamıyor. Kurulan ittifaklar, devletlerin açık mesajlarını taşıyan diplomatik ve askeri çalışmaların bir parçasıdır.
Merhum Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat, aynı fikirde olmadığı kişilere seyahat eder ve onları ikna etmeye veya dinlemeye çalışırdı. Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat'a ve daha sonra Hüsnü Mübarek'e yapamayacağını söylüyordu. Irak ve Suriye'deki Baas rejiminin tüfekleri için kolay bir hedefti ve silahlı adamlarının çoğu bu ülkelerin topraklarındaydı. Bölge değişti, Saddam ve Kaddafi oyunun dışında kaldı. Mesele artık Esed’i ilgilendirmiyordu. Filistin liderliği kendini ön safa atabilir ve masada bir sandalyesi olması konusunda ısrar edebilirdi. Tahran’ın bir sözüyle tutumlarını değiştirecek Hizbullah ve Hamas’ın yerine mevcut durumdan istifade edebilirdi.