Hüseyin Şubukşi
TT

Bir sonraki salgın: İklim krizi!

Dünya liderlerinin ve sakinlerinin koronavirüs salgını haberleri ve devam eden yankıları ile olan büyük meşguliyetiyle birlikte dünyanın, her ne kadar sağlıkla ilgili olmasa da bir o kadar önemli olan ciddi bir krizle daha yüzleşmesi gerektiği görünüyor. Burada kastedilen küresel iklim değişikliği krizidir.
Artan göstergeleri ile birlikte bu kriz, inkar edilmesi ve karşı çıkılması zor bir gerçek haline geldi. Önce Suudi Arabistan, Suriye, Lübnan ve Avustralya da, daha sonra ise ABD’nin batı eyaletlerinden Oregon, Kaliforniya ve Washington’da şiddetli yangınlar meydana geldi. Bütün bu yangınların sebebi ise yüksek sıcaklıklar nedeniyle ağaçların ve bitkilerin kurumasıdır. Bu durum yangınların hızla yayılmasına sebep oldu. Sudan'da su seviyesindeki benzeri görülmemiş artışların neden olduğu Nil’den kaynaklı seller de iklim döngüsündeki keskin bir değişikliğin sonucudur. Bu yılki kasırgaların sayısı ve gücü de göz ardı edilemez. Atlantik Okyanusu'ndaki kasırgaların ve tropikal fırtınaların sayısı son yüz yıl içerisindeki en yüksek seviyeyi gördü. Asya'da birbirini izleyen ve çeşitli ülkeleri sarsarak Umman Sultanlığı'na kadar ulaşan kasırgalar meydana geldi.
Ne yazık ki -korona salgının da olduğu gibi- küresel iklim değişikliği krizi de birbiriyle çatışan iki siyasi kutbun çıkarları doğrultusunda siyasallaştırıldı. Konuya ilişkin şüpheci yaklaşımlar terviç edildi, her bir grubun kendi gizli çıkarları yayıldı ve önemli sorunu çözme konusunda değerli zaman boşa harcandı. Büyük yazar David Wallace-Wells, “Yaşanamaz Bir Dünya: Küresel Isınmadan Sonra Yaşam” adlı yeni kitabının daha başında, küresel iklim krizinin dünya üzerindeki sonuçlarının tahmin edilenden daha kötü olacağını söylüyor.
Kanada’da Seth Klein, “İyi Bir Savaş: Kanada'yı Olağanüstü İklim Durumuna Hazırlamak” başlıklı bir kitap yayınladı. Beraberinde birtakım tartışmaları da getiren kitabın yazarı, tıpkı toplumun İkinci Dünya Savaşı'nın meydan okumasıyla başa çıkmaya hazırlanması gibi iklim sorununu da ciddiye alması gerektiği çağrısı yaptı.
Uluslararası bilim camiasında, yaklaşan iklim değişikliğinin insanlığı tehdit edecek bir sonraki pandemi olacağına dair artan bir inanç var. Antarktika buzullarının erimesi, dünyanın akciğerleri olarak nitelenen Amazon ormanlarının yok olması ve rekor kıran küresel sıcaklıkla ilgili haberlere yeteri kadar ihtimam gösterilmiyor. Bununla birlikte en temel sorunlardan biri de iklim krizinin zorluklarıyla etkili bir şekilde başa çıkmaya yardımcı olacak ciddi politikaların yokluğudur.
Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı François Hollande, “Tek bir görevimiz var: Gezegenimizi korumak ve gelecek nesillere teslim etmek” sözüyle bu konudaki hedefi en etkili bir şekilde özetlemişti. Afrika başta olmak üzere yoksul ülkeler bu krizin ciddi ekonomik yansımalarıyla karşı karşıya kalacak. Unilever İcra Kurulu Başkanı Paul Polman, “Afrika'nın büyümesine karşı en büyük risk iklim değişikliğidir” sözüyle bu durumu açık ve net bir şekilde ortaya koydu.
Küresel iklim krizi ve beraberinde getireceği etkilerle ilgili olarak tehlikeli bir siyasi inkar durumu var. Bu inkar durumu, büyük ekonomik çıkarları korumak adına yanlış bilgilendirmede bulunma derecesine kadar varıyor. Ancak etkili bilim adamlarının görüşleri ve destekleyici çalışmalar, krizle ciddi bir şekilde başa çıkmak isteyen ekibin lehine ciddi bir argüman oluşturuyor. Bu baskılar, çevrenin korunması adına inisiyatif alması gereken şirketler ve işletmeler dünyasına ulaşmaya başlıyor. Yeni nesil ise bunun daha çok farkında. Gün geçtikçe kötüleşen küresel iklim krizini inkar etmek, utanç verici bir şekilde kafayı kuma gömmektir. Tüm göstergeler, korona salgınında olduğu gibi tartışmalarla zaman kaybetmeksizin bir an önce bu krizle yüzleşilmesi gerektiğine işaret ediyor.